Kayıtlar

Nisan, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kutlu Doğum: Devam mı, fitneye teslim olmak mı?

Kutlu Doğum Haftası ile ilgili tartışmalar üzerine Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un yaptığı açıklama, bir taraftan kamuoyunu rahatlatırken, diğer taraftan da zihinlerde bazı tereddüt ve endişelere yol açtı. Kurtulmuş, açıklamasında “Kutlu Doğum Haftası, Mevlid-i Nebînin bir alternatifi değildir” diyerek, konuyu farklı ve aldatıcı bir şekilde sunma teşebbüslerine karşı, kamuoyunu rahatlatıcı ve doğru bir duruş sergilemiş oldu. Aynı açıklamanın devamında, Kurtulmuş, konunun Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ilmî bir toplantıda ele alınacağını da haber verdi. Ancak bu ifadenin hemen arkasında, “Kutlu Doğum Haftasının Hicrî takvime göre sabitlenmesi” yönünde bir temennî de yer aldı. Bu temennî ise, bazı çevreleri, gelecekte yapılacak bir ilmî toplantıya peşin bir karar ısmarlandığı yönünde ümitlendirdi. Söz konusu çevrelere ait yayın organları, haberi zafer çığlıkları arasında duyurdular. NİÇİN HİCRÎ TAKVİM? Şimdiye kadar çeşitli vesilelerle açıklandığı gibi, Peygamberimizin (s.a.

Hz. İbrahim ne idi, ne değildi?

Ey Ehl-i Kitap! İbrahim hakkında niçin tartışıp duruyorsunuz? Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Hiç akıl etmiyor musunuz? Siz ki, bir parça bilginiz olan konuda tartıştınız diyelim; hiçbir bilginiz olmayan şey hakkında nasıl oluyor da tartışmaya giriyorsunuz? Herşeyi Allah bilir, siz bilmezsiniz. İbrahim ne Yahudi idi, ne de Hıristiyan. O bütün bâtıl inanışlardan uzak, dosdoğru bir Müslümandı ve asla müşriklerden değildi. İnsanlardan İbrahim’e en yakın olanlar ise, ona uyanlar ile şu Peygamber ve ona iman edenlerdir. Allah da mü’minlerin dostu ve yardımcısıdır. Âl-i İmrân sûresi, 3:65-68 E hl-i Kitaptan olup da hak açıkça ortaya çıktığı halde bâtıl iddialarında inat edenlere karşı, bu âyetler Müslümanların duruşunu açıkça bildiriyor ve İbrahim aleyhisselâm’ın onlarla hiçbir ilişkisinin olmadığını ve olamayacağını vurgulu bir şekilde ilân ediyor. Kur’an Buluşmalarının 158’inci bölümünde, bu konuyu açıklayan pek çok âyet-i kerimeden bazılarına temas ettik ve bütün bu ây

KUTLU BİR MUHABBET HAFTASI

Resim
28 Şubat döneminin karanlıklarından kurtulmaya çalıştığımız bir dönemde uygulanmaya başlayan Kutlu Doğum Haftası, özellikle gençler arasında bir Peygamber muhabbeti dalgalanmasına vesile olmuştu. Bugün bir taraftan Peygamberine rol biçmeye kalkışanları, diğer taraftan da Müslüman dolandırıcılığında uzmanlaşanları bir araya getiren Kutlu Doğum Haftası muhalefeti, o günleri bize tekrar hatırlattı. Aşağıda, Kutlu Doğum Haftasının uygulanmaya başladığı ilk yıllarda yayınlanan bir yazımızı bulacaksınız. Kaynak:  http://www.yazarumit.com/ ÜMİT ŞİMŞEK K utlu Doğum Haftası, özellikle öğrencilere yönelik etkinlikleriyle, güzel bir gelenek oluşturdu. Bu etkinliklerin meydana getirdiği atmosfer ve ortaya çıkardığı cevherler sayesinde, nice zamandır milletin üzerinde biriken pasların silinmekte olduğuna ve Peygamber aşkının taze bir doğuşla canlandığına şahit oluyoruz. Bu etkinlikleri bir diriliş, bir silkinme olarak görmekte mübalâğa yoktur; zira toplumumuz yakın zamana kadar P

Kur'an, Ehl-i Kitaptan ne istiyor?

G eçtiğimiz Cumartesi günü (15 Nisan) gerçekleşen 157’nci Kur’an Buluşmasında konumuz, Ehl-i Kitaba yapılan tevhid çağrısı idi. Allah Tealâ bu çağrıyı bize Âl-i İmrân sûresinin 64’üncü âyetinde şu şekilde öğretiyordu: De ki: Ey Kitap Ehli! Aramızda eşit olan bir söze gelin: Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, hiçbir şeyi Ona ortak koşmayalım, birbirimizi Allah’ın yanı sıra rab edinmeyelim. Yine de yüz çevirecek olurlarsa, siz deyin ki: “Şahit olun, biz hakka teslim olmuş Müslümanlarız.” Âl-i İmrân, 3:64 Bu âyet, Hıristiyan ve Yahudileri, peygamberlerinin kendilerine getirdikleri dinin aslına çağırıyordu. Bu çağrıda dikkatimizi başlıca şu noktalar çekti: Ehl-i Kitaba çağrı yapılırken, onları küçük düşürmeyen ve insafa davet eden bir üslûp takip edilmiştir. Onlardan istenen, inançlarını terk etmek değil, tamir etmek ve aslına dönmektir. Bunu yapanlar kâfirlerden ayırt edilmiş ve onlar için büyük mükâfatlar vaad edilmiştir. Bu çağrıyı incelerken, “Ehl-i Kitap” ünvanı altında, bilim adam

Hz. Peygamber ve Ümmeti - 2

PROF. DR. İSMAİL LÜTFİ ÇAKAN “SEN ONLARIN ARASINDA İKEN…” P eygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile ümmeti arasındaki ilişkinin farklı bir boyutunu, alemlere rahmet oluşunun bir başka yönünü, onun bizim aramızda/içimizde olma şartına bağlı olarak ilahi azaba engel   olduğunu aşağıdaki âyet-i kerime şöyle açıklamaktadır: وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنْتَ فِيهِمْ وَمَا كَانَ اللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ “Sen içlerinde iken Allah onlara asla azap etmez; istiğfar ettikleri sürece de Allah onlara azap edecek değildir .” [1] Bu ayet-i kerime, Mekkeli müşrikler ile Hz Peygamber arasında geçen tevhit mücadelesi sahnelerinden birine dikkatimizi çekmektedir. Şöyle ki; وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا قَالُوا قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَاءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هَذَا إِنْ هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ وَإِذْ قَالُوا اللَّهُمَّ إِنْ كَانَ هَذَا هُوَ الْحَقَّ مِنْ عِنْدِكَ فَأَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِنْ السَّمَاءِ أَوْ ائْتِنَا بِعَذَابٍ أَلِيمٍ “ Onlara ay

Hz. Peygamber ve Ümmeti - 1

  PROF. DR. İSMAİL LÜTFİ ÇAKAN K utlu Doğum Haftası etkinlikleri pek tabii olarak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ‘i merkeze almakta ve dolayısıyla ümmeti de temel öğe olarak ilgilendirmektedir. Efendimizin biz ümmeti için ne ifade ettiğini âyet-i kerimeler öncülüğünde şöyle bir hatırlayalım istiyorum. Büyük lütuf Yüce Rabbimiz, Peygamber Efendimizin ümmete yönelik olarak gerçekleştirdiği hizmetler, yani işlevsel konumu  dolayısıyla onun müminler için  büyük bir ilahi lütuf olduğuna bir âyet-i kerimede şöyle dikkat çekmektedir: لَقَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْ أَنْفُسِهِمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمْ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ “ Gerçek şu ki içlerinden, kendilerine Allah’ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden, yanlış inançlardan ve inançsızlıktan) onları arındıran, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermek suretiyle Allah, mü’minlere büyük b

Kıssalar nasıl okunur, nasıl okunmaz?

Resim
İşte bunlar dosdoğru kıssalardır. Allah’tan başka hiçbir tanrı yoktur; ve Allah, yegâne Azîz ve Hakîm olandır. Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah o bozguncuları hakkıyla bilmektedir. Âl-i İmrân, 3:62-63 K ur’ân’ın en önemli mesajlarını içeren “kıssalar,” geçtiğimiz Cumartesi günkü Kur’an Buluşmasının ana konusuydu. Âl-i İmrân sûresinin 62 ve 63’üncü âyetlerini okumaya çalıştığımız 156’ncı Kur’an Buluşmasında, kıssaların anlam ve öneminin yanı sıra, kıssalardan ders çıkarmak için takip edilecek ve sakınılacak yollar üzerinde de durduk. Dikkat çekilen başlıca tesbitler şunlardı: Kıssalardan maksat tarih yazmak değil, ders vermektir; ibret alınacak hususlar zikredilir, gereksiz veya dikkat dağıtacak ayrıntılara girilmez. Bazan kıssanın kahramanı da belirtilmez; böyle durumlarda kahramanın kimliği üzerinde kafa yormak, çoğu zaman insanı kıssanın asıl mesajından uzaklaştırır. Kıssalar, mü’mini zaman ve mekân sınırlarından kurtarır ve hadiseleri bütün sonuçlarıyla birlikte ona gösterir. H

Arılar ve sünbüller

Resim
Bugünlerin en büyük haberi: Bahar geldi. Gerçi bu büyük haberi pek çoğumuz kaçırıyor. Hayatımızı dolduran küçücük haberlerin yığını arasında baharın gelişiyle ilgilenecek fırsatı herkes kolayca bulamıyor. Fakat Allah’ın bu sevimli ve çalışkan kulları, büyük haberi hiçbir zaman kaçırmazlar. Onlar yine iş başındaydı. Baharın eriştiği yeryüzü köşelerinin hepsinde, onlar çalışmaya koyulmuşlardı. Bu köşelerden biri de Hidiv Kasrının bahçesiydi. Sünbüller boyanmış, açılmış, kokularıyla etrafı Cennet bahçesine çevirmişlerdi. Balarılarına düşen sünbüllerin bu çağrısına uçup gelmek, bize düşen de onların kucaklaşmasını görüntülemekti. Yazı ve fotoğraflar: Ümit Şimşek

Kur'an Buluşmasında "lânetleşme" konuşuldu

Kur’an Buluşmalarının 155’inci bölümünde ağırlıklı konularımız “ilim” ve “mübahele” idi. Resulullah (s.a.v.) ile İsa aleyhisselâm hakkında tartışan ve bu konuda inen âyetlerde haksızlıkları açıkça ortaya çıkan Necranlı Hıristiyan heyetinin hâlâ sapık iddialarında ısrar etmeleri üzerine inen âyet-i kerime, onları lânetleşmeye çağırıyordu. Ancak Necranlı Hıristiyanlar bu daveti kabul etmekten kaçındı ve cizye vermek suretiyle üzerlerinde Müslüman hakimiyetini kabul ederek ülkelerine geri döndüler. Bu âyeti, Nur sûresindeki “lânetleşme / liân” âyetiyle mukayeseli bir şekilde incelerken, lânetleşme ile ilgili bazı hadis-i şerifleri de okuduk. Bu arada, âyet-i kerimede hak din için “ilim” olarak, inkâr edenlere de “yalancılar” olarak atıfta bulunulmasından yola çıkarak, bu kavramlar üzerinde de durduk. UTESAV tarafından Erdemli İş Adamı projesi kapsamında organize edilen Kur’an Buluşmaları, her Cumartesi sabahı 7:00 ile 9:00 arasında Sütlüce’deki MÜSİAD Genel Merkezinde cereyan ediyor.