Kayıtlar

Eylül, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bu mu öğrenci evi?

Resim
M illiyet gazetesinin internet sitesinde yayınlanan ve sitede manşetten verilen bir reklam, gençliğin ahlâkını aşındırma konusunda açık bir algı operasyonunun örneğini gözler önüne serdi. “İnternetle İlgili Sadece Öğrenci Evlerinde Yaşanabilecek Trajikomik Durumlar” başlığı altında yayınlanan reklamın devâsâ resmi, bizim inançlarımıza ve ahlâk telâkkilerimize tamamen aykırı bir “öğrenci evi” tasvirini içeriyor. D-smart.net’e ait bu reklamda, “öğrenci evi,” bir ev ortamında gösterilen kızlı-erkekli üç çift genç ile tasvir ediliyor. Böylece, kız ve erkek öğrencilerin beraberce kaldıkları evler, tipik bir öğrenci evi olarak sunuluyor. Gençler arasında nikâhsız beraberlikleri teşvik etmekten başka bir amaçla açıklanamayacak olan bu davranış ise, Kur’ân-ı Kerim’in şiddetli uyarılarını hatıra getiriyor: “İman edenler arasında fuhşiyatın yayılmasından hoşlananlar için dünyada da, âhirette de acı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Nur, 24:19.)

HAYATIN EN ÖNEMLİ KONUSU: İMANI KORUMAK

Resim
Kur’an Buluşmalarında geçtiğimiz hafta ana konumuz mürtedlerin durumu idi. UTESAV organizasyonuyla gerçekleşen Kur’an Buluşmalarının 165’inci bölümünde, Âl-i İmrân sûresinin 86-91’inci âyetleri üzerinde durduk. Bu âyet-i kerimelerden ilki, iman ettikten sonra tekrar inkâra dönen kimsenin ebediyen Allah’ın lânetine hak kazandıklarını bildiriyordu. Ancak 89’uncu âyet, bütünüyle kapıyı kapatmıyor, çok zayıf ihtimalle de olsa ölmeden önce tövbe ederek durumlarını düzeltenleri bu âkıbetten istisna ediyordu. Bir taraftan tövbe ve istiğfar kapısının açık tutulması İlâhî rahmetin büyüklüğünü ve kuşatıcılığını son derece parlak bir surette gösterirken, diğer taraftan da kâfir olarak ölenlerin âkıbetini tasvir edilen âyet-i kerimelerde yapılan şiddetli vurgular, bu dünya hayatında insanın imanını korumaktan daha büyük bir endişesi olamayacağını apaçık önümüze seriyordu. Bu arada, lânet konusuna da ayrıntılı bir şekilde eğildik ve kimlerin lânete müstehak olduğu, Kur’ân’ın ve Resu

Çöl sıcaklarının felis catus üzerindeki elongatif etkileri

Resim
Kuzey yarımküreyi etkisi altına alan aşırı sıcakların bazı canlı türleri üzerinde deformasyona yol açtığı tespit edildi. Geçtiğimiz günlerde 40 derece 23 dakika kuzey ve 28 derece 53 dakika doğu koordinatlarında [1] yapılan incelemelerde, felis catus [2] adı verilen türe mensup canlılardan en az bir tanesinde belirgin bir şekilde elongasyon [3] gözlendi. Felis catus, ikindi saatlerinde, bir konteyner üzerinde boylu boyunca uzanmış ve bu arada boyu da belirgin şekilde uzamış olarak görüldü. Ancak canlının yakın çekimlerinde herhangi bir rahatsızlık belirtisine rastlanmadı. Bilâkis, yüz ifadesi, derin bir istirahat halinde bulunduğu izlenimini uyandırıyordu. *** Dipnotları: [1] Mudanya demektir. [2] Kedi demektir. [3] Uzama demektir. Haberin tercümesi: Sıcaktan bunalan bir kedi, konteyner üzerine boylu boyunca serilmiş yatıyor demektir. *** İlk yayın tarihi 20 Ağustos 2015    

SELİM GÜNDÜZALP HAYATINI BULDU

Resim
Sıradan insanlar ölür; ama “önemli” insanlar öldüğünde, “hayatını kaybetti” denir. İnsanlara hayatı boyunca ölümün gerçek yüzünü anlatan Selim Gündüzalp’e yakışan başlık ise, herhalde, “hayatını buldu” şeklinde olmalıdır. Çünkü o, ölümün olmadığı bir âleme intikal ettikten başka, ölümle barıştırarak hayatlarına anlam kattığı binlerce insanın hayatında da yaşamaya devam ediyor. S ıradan bir insanın imkânlarından daha fazlasına sahip değildi. Ama çoğu insanların sahip olmadığı bir şeyi vardı: Hayat gayesi. Niçin yaşadığını biliyordu. Hiç tükenmeyen bir hayat neş’esi, hiçbir zaman eksik olmayan bir tebessüm, herkesi kucaklayan bir şefkatle hayat gayesine koştu ömrü boyunca. Bu gayeyi imkânsızlıklarına katarak, adıyla beraber hatırlanacak bir dergiyi insanlığa hediye etti. Çıkardığı dergi, zaferden zafere koşan bir okul oldu. Koşarken çelme takanlar oldu, hattâ son yıllarında bir ara dergi neredeyse elden çıkacak gibi oldu. Fakat Zafer, derginin hem ismi, hem kaderiy

RESULULLAH DİL HATASINI ASLA HOŞGÖRMEZDİ

Resim
Hadis âlimi Prof. Dr. İbrahim Canan, “Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye” adlı kapsamlı eserinde, Resulullahın (s.a.v.) ve Sahabîlerinin dil konusunda ne kadar hassas davrandıklarını ve en küçük bir dil hatâsına müsamaha göstermediklerini, son derece çarpıcı örnekleriyle açıklıyor. Eserin konumuzla ilgili bölümünden bir kısmı:  – 1 – PROF. DR. İBRAHİM CANAN S ünnette dil terbiyesi deyince iki husus akla gelmektedir. Bunlardan birincisine göre az konuşmak, yalan söylememek, mâlâyâni sözlere yer vermemek, lânet, sebb, kaba, müstehcen ve çirkin sözlerden kaçınmak gibi birkaç esasta hülâsa edebileceğimiz dille ilgili ahlâkî disiplin karşımıza çıkar. İkincisine göre de,  konuştuğu dilin kaidelerine uygun olarak kullanılması için gereken terbiye ve alışkanlığın verilmesi  karşımıza çıkar. Sünnette her iki çeşit terbiyeye de ehemmiyet verilmiştir. Meselenin ahlâkî yönü üzerinde hassasiyet herkesçe malûmdur. Hattâ bu hususla ilgili bir kısım hadisler çok kimselerin hafızalarınd