Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İman mutluluğumuz, korumak sorumluluğumuz - 1

PROF. DR. İSMAİL LÜTFİ ÇAKAN A llah Teâlâya binlerce hamd ve senâlar olsun ki, bizleri Müslüman bir memlekette Müslüman bir ailede dünyaya getirmiş. Doğduğumuzda kulağımıza ism-i celâl fısıldanmış. Bizler iki cihan saadetinin ilk şartı olan iman ve İslâm ortamında kendimizi bulmuş ve tanımışız. Genel çerçevesini kelime-i tevhid’in ve kelime-i şehâdetin oluşturup belirlediği bir dünyamız olmuş. Bu durum yani doğuştan müslüman olmak, hiç kuşkusuz  büyük bir şans ve bahtiyarlıktır. Fakat aynı zamanda zahmetsizce elde edilmiş bu nimet, çilesi çekilmeden kazanıldığı için kimilerimiz için ciddi bir gaflet sebebi de olabilmektedir. Bilinen bir gerçektir ki taklîdî de olsa iman aslî bir değerdir. Değeri yüksek olan şeylerin düşmanı da çok olur. Bu sebepledir ki dünya-âhiret mutluluğunun temeli olan imanımızı son nefesimize kadar korumak büyük önem taşımaktadır. Bu noktada her Müslümanın büyük, sürekli ve derin bir titizlik  içinde olması gerekmektedir. Hayatın özellikle sevinç ve üzüntü anla

Diyanet: Kur'ân'ın lâfzı da, mânâsı da Allah'tan

Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’ân’ın lâfzı ve Kur’ân kıssaları ile ilgili olarak ortaya atılan iddiaların gerçek dışı olduğunu açıkladı. Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından yapılan açıklamada, Kur’ân’ın hem mânâ, hem de lâfız olarak Allah tarafından vahyedildiğini açıkça bildiren âyetler zikredildi. Kıssaların gerçek olmadığına dair bazı çevreler tarafından öne sürülen iddiaların da hiçbir dayanağının bulunmadığı, yine bu kıssaların gerçek olduğunu açıkça bildiren âyetlerle açıklandı. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı tarafından yapılan açıklama aynen şöyle: S on zamanlarda Kur’an’ın mahiyeti ve Kur’an’da yer alan kıssaların gerçekliği konusunda kamuoyunda tartışmalara yol açan birtakım iddiaların ileri sürüldüğü görülmektedir. Söz konusu iddialara göre Kur’an’ın sadece manası bir öz olarak Hz. Peygamber’e indirilmiş, o da bunu kendi kültürünün kelimeleriyle söze dönüştürmüştür. Diğer bir iddia ise, Kur’an kıssalarının tarihsel gerçekliğinin olmadığı, sadece

Kadının "anne" rolünden kimler rahatsızmış meğer!

“T oplumsal cinsiyet eşitliği” aldatmacası, siyaset icabı, bazı dostlarımızı büyülemişçesine etkisi altına almış görünüyor. Evvelce Doğan medyasında [1] görmeye alışık olduğumuz ifadeleri, “bizim mahallenin” bazı yayın organlarında da artık sıklıkla görebiliyoruz. İşte, iktidar taraflısı Yeni Şafak gazetesinin yazarlarından biri, televizyonlarda kadınlara anne ve ev hanımı rolünün verilmesinden bir hayli rahatsız olmuş. Bu konuda başka “Marketing Türkiye”den kendisinin de iştirak ettiği bir yakınmayı nakleden yazar, televizyonlardaki kadın azlığını “vahim bir tablo” olarak niteliyor. 15 Aralık tarihli Yeni Şafak’ta Ali Saydam’ın yazısı şöyle: Eşim, Dr. Arın Saydam televizyon programına davet edildiğimde mutlaka şu soruyu sorar: “Programda kadın var mı?” Sonra biraz da şaka yolla ekler: “Yoksa gitme!” Uyarısında hiç de haksız değil. Bir kamu hizmeti olan televizyonculukta, hele ki bir tartışma programında tüm taraflara eşit söz hakkı verme gereği olmazsa olmaz… Öyleyse, temel görevi de

Kur'an kâinat kitabını okutuyor

Resim
Göklerin ve yerin egemenliği Allah’ındır. Ve Allah herşeye kadirdir. Göklerin ve yerin yaratılışı ile gece ve gündüzün birbirini izleyişinde, selim akıl sahipleri için âyetler vardır. Onlar ayaktayken de, otururken de, yatarken de Allah’ı anarlar ve göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler: “Bunları boşuna yaratmadın, ey Rabbimiz! Seni bütün noksanlardan uzak tutarız. Sen de bizi ateş azabından koru. “Rabbimiz! Sen kimi ateşe sokarsan, onu rezil etmişsindir. Zalimlerin ise hiçbir yardımcısı olmaz. “Rabbimiz! Bizi ‘Rabbinize iman edin’ diyerek imana çağıran davetçiyi işittik ve inandık. Sen de bizim günahlarımızı bağışla, ey Rabbimiz, kötülüklerimizi ört ve bize iyiler zümresinden olarak ölmeyi nasip eyle. “Rabbimiz! Elçilerinle bize vaad ettiğin şeyi bize ver; kıyamet gününde bizi rezil etme. Sen zaten vaadinden dönmezsin.” Âl-i İmrân, 3:189-193 M ü’minlerin toplum hayatı ile ilgili son derece önemli esasları ders veren âyetlerden sonra, Âl-i İmrân sûresinin sonuna doğru, Allah

Ünlü ilâhiyatçıdan Kur'an ve Resulullah hakkında haddi aşan iddialar

E kranların ünlü ilâhiyat savaşçısı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, bu defa Kur’an hakkındaki devrimci görüşleriyle gündeme geldi. Öztürk, sosyal medyada yoğun tenkitlere hedef olan sözlerinde, Kur’ân’ın lâfzının Hz. Peygambere ait olduğuna inandığını açıkladıktan başka, bu lâfızlardan bazılarını şahsen isabetli bulmadığını, hattâ ahlâkî de bulmadığını açıkladı. Prof. Öztürk’ün bu açıklamaları, Kuramer’in “Cihad” konulu sempozyumunda sunduğu “Cihad Âyetleri: Tefsir Birikimine, İslâm Geleneğine ve Günümüze Yansımaları” başlıklı tebliğinde ve bu tebliğin müzakeresi sırasındaki cevaplarında yer alıyor. 29 Mayıs Üniversitesine bağlı olarak faaliyet gösteren Kuramer (Kur’an Araştırmaları Merkezi) tarafından yayınlanan sempozyum kitabında cevaplarıyla beraber 120 sayfalık bir bölüm işgal eden tebliğinin bir bölümünde, Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Kur’ân’ın lâfzının Allah’a ait olamayacağına dair inancını şu sözlerle dile getiriyor: Kur’ân’ın hem lâfız hem mânâ itibarıyla inzal edildiğini kabul etmek,

Camilerin parmak izini biriktiren adam

Resim
F otoğraf makinesini, bir camiin kubbesi ile avizesini ortalayacak şekilde yerleştirdikten sonra deklanşöre basacak olursanız nasıl bir resim ortaya çıkar? “Simetrik bir desen” diyebilirsiniz ki, bu doğrudur. Ancak gazeteci Zihni Yıldız’ın objektifi, bunun daha ötesini keşfetmiş: Her bir camiin verdiği resim, bir başkasında asla aynen tekrarlanmayacak şekilde, kendisine has, harikulâde bir simetrik desen ortaya çıkarıyor: tıpkı kar taneleri gibi. Zihni Yıldız bu resimlere “Camilerin parmak izleri” diyor. Ve ziyaret ettiği her bir camiin parmak izini resimleyip instagram hesabında yayınlıyor. Yıldız’ın https://www.instagram.com/_zihni.yildiz_/ adresinden erişebileceğiniz hesabında şu âna kadar 300’e yakın camiin parmak izi sergilenmiş bulunuyor. Bu arada, henüz az sayıda da olsa, Zihni Yıldız’ın bu kolleksiyonundan haberdar olanlar, kendi çektikleri resimleri de kolleksiyon’da yer almak üzere Yıldız’a gönderiyorlar. Zihni Yıldız, bunlardan uygun olanlarını, fotoğraf sahipleriyle ilgili

"Hakkı söylemek ne rızkı geciktirir, ne de eceli yaklaştırır"

Resim
K ur’ân-ı Kerimin Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili uyarıları, aynı zamanda bizi de kendimize çekidüzen vermeye çağıran uyarılardır. Biz de, geçtiğimiz haftanın Kur’an Buluşmasında Âl-i İmrân sûresinin 187. âyetini okurken, “Bu âyetteki ikazlardan bizim de bir payımız var mı?” sorusuna cevap aradık. Âyet-i kerime, Yahudi ve Hıristiyanların, Allah’a verdikleri söze rağmen, kendilerine indirilmiş olan kitabı olduğu gibi açıklamadıklarını ve bazı hakikatleri gizlediklerini haber veriyordu. Bu âyetin ışığında dönüp kendimize baktığımız zaman, “Acaba hakkı hiçbir zaman gizlememek, birtakım menfaatler veya korku sebebiyle bazı hakikatleri eğip bükmemek” gibi hususlarda gerçekten Müslümanca davrandığımızı mı görüyoruz, yoksa birtakım çıkar, korku, vehim, vesvese gibi sebepler bizi Kitap Ehli gibi davranmaya mı sevk ediyor? UTESAV organizasyonuyla MÜSİAD genel merkezinde gerçekleşen Kur’an Buluşmalarının 211. bölümünde bu soruların cevabını ararken karşımıza çıkan âyet ve hadislerden bazıları ş

Spor Toto Ertuğrul Gazi'ye komşu olmuş

Resim
S öğüt deyince akla Ertuğrul Gazi gelir tabii ki. “Söğüt’te neler yapılır?” diye sorulunca da, “Önce oranın büyüğü ziyaret edilir” diye cevap verilir. Bu arada, yazın kavurucu sıcaklarında iseniz, türbenin civarında yörük ayranı ile serinleyebilirsiniz – çıslı taklı Batılı pop müziği eşliğinde! Bu arada, tarihî kıyafetler giymiş figüranlarla beraber resim de çektirebilirsiniz, ancak fona dikkat etmek şartıyla. Çünkü türbenin hemen yanı başındaki tören alanı, resmî kumar kuruluşumuz Spor Toto’nun reklamlarıyla dolu. Kumar parasıyla tören alanı inşa ettirmek gibi bir hayr-ı azîme imzasını atan kurum, yaptığı masrafın boşa gitmemesi için de gerekli önlemi almış ve “Spor Toto” yazılarını, değişik açılardan çekilecek resimlerde görülecek şekilde alanın muhtelif yerlerine yerleştirmiş. Bu resimleri geçtiğimiz Temmuz ayında çekmiştik; yazıların hâlâ orada durduğundan her ne kadar yüzde yüz emin değilsek bile, orada durmaması için de bir sebep düşünemiyoruz. Spor Toto kurumu herhalde bu kadar

Diyanet, sapıkları hayal kırıklığına uğrattı

C insel sapıklıkları yaymak amacıyla faaliyet gösteren odakların yayın organlarından kaosgl.org sitesi, İslâm’ın eşcinsellikle ilgili hükmünü “nefret söylemi” olarak nitelendirdi. Site, cinsel sapıklıklarla ilgili olarak sorulan bir soruya Diyanet İşleri Başkanlığının verdiği cevabı geçtiğimiz günlerde manşetine taşıdı. Site konuyla ilgili haberinde, “İslam dininin LGBTİ+ kişilere yaklaşımı nedir” şeklindeki bir soruya, Diyanet İşleri Başkanlığının “normal ve doğuştan değil”, “patolojik”, “haddi / sınırı aşmak” ve “helâk edici büyük günah” cevabı verdiğini nakletti ve bu cevabı “nefret söylemi” olarak niteledi. Site, Diyanet İşleri Başkanlığının cevabından şu cümleleri nakletti: Yüce Allah, insanı erkek ve dişi olarak yarattığı gibi biyolojik kimlik ile cinsel kimliklerini de uyumlu yaratmıştır. Bunun sonucu olarak erkeği kadına; kadını erkeğe meyilli kılmış, hayatın devamını buna dayandırmıştır. Bu doğal durumun dışında erkeğin hemcinsine, kadının da hemcinsine karşı cinsel duygular

Kur'an ve Hadis öyle demiyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 3. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesinde yaptığı konuşmadan: “ Kadın ailenin hem ayrılmaz bir parçası hem de lokomotifidir. Aile, kadın ve erkeğin ortaklığında devam eden hayati bir meseledir. Öyle sanıldığı gibi geçim işlerinin erkeğe ev işlerinin kadınlara yüklenmesi söz konusu değildir.” Yüce Kitabımız Kur’ân-ı Kerim’den: Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah’ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. [1] Resulullah’ın (s.a.v.) hadis-i şeriflerinden: Hepiniz yöneticisiniz ve yönettiklerinden sorumlusunuz. İmam (devlet başkanı) bir yöneticidir ve halkından sorumludur. Her adam ailesinde yöneticidir ve yönettiklerinden sorumludur. Kadın da kocasının evinde yöneticidir ve yönettiklerinden sorumludur. Hizmetçi / işçi de patronunun malında y

Ailesiz toplum 3 - Kinsey skalası, toplumsal cinsiyet eşitliği

Resim
AHMET H. ÇAKICI https://ahmethakancakici.blogspot.com/ Üçüncü Bölüm I skartaların kendi kendilerine yok olabilmeleri için farklı hikayelere ihtiyaç var demiştik. 3-Alternatif Hikayeler İstanbul Sözleşmesi: Alternatif Hikayeler ya da Farklı Aile Formlarının Çatı Metni Dünyada ilk olarak İstanbul’da, Türkiye’nin (hem de şerhsiz) imzaladığı bir sözleşme olduğu için İstanbul Convention (Sözleşmesi) adını alan bu çalışma, daha şimdiden (şerhler koyarak da olsa) 44 ülkenin imzaladığı dünya çapında bir projeye dönüştü. İstanbul Sözleşmesi, II. Dünya Savaşı sonrasında cephelerde eriyen erkek nüfus nedeniyle ortaya çıkan işçi ihtiyacını, kadınları sanayiye çekerek kapatmaya çalışan sermaye destekli projelerden biri olan cinsiyet eşitliği projesinin devamı olarak düşünülebilir.  Zeminini 1957 yılında Avrupa Birliği çerçevesinde imzalanan Roma Anlaşmasının 119. Maddesindeki “Kadın Erkek Eşitliği”nden, fikri altyapısını Alfred Kinsey’den, dinamizmini feminist hareketlerden, lojistik desteğini büyü