Kayıtlar

Şubat, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İlâhî adalet, Rahmânî lütuflarla iç içe

Resim
A llah Teâlânın iman eden ve amel-i salih işleyen kullarına ebedî Cennetleri vermesi adalet midir, yoksa lütuf mu? Kur’ân-ı Kerimin âyetleri bu soruyu “her ikisi de” şeklinde cevaplandırıyor. Bu cevabın ayrıntıları, 187’nci Kur’an Buluşmasının başlıca konusunu teşkil ediyordu. Bu arada, bu âyet muhtevâsının dünya hayatındaki yansımalarından birini teşkil eden “ücret” konusu ile ilgili olarak şu tesbitleri yaptık:

Allah'ı zikretmek nasıl olur, nasıl olmaz?

Resim
G ökler ve yer genişliğindeki bir Cennet için yarışan ve kazananlar kimlerdir? Geçtiğimiz haftanın Kur’an Buluşmasında konumuz olan âyet, bu kimselerin özelliklerini saymaya devam ediyordu. Bu kimseler, beşeriyet icabı bir günah işledikleri takdirde hemen Allah’ı hatırlayan ve Allah’tan bağışlanma isteyen, günahında da bile bile bile ısrar etmeyen kimseler idi. Bu arada, mü’minlerin uzak durması gereken “fuhşiyat” kavramının her türlü söz, tavır ve davranışlardaki çirkinlikleri içine aldığını gördük. Bunun bir tarafında çirkin sözler, diğer tarafında da zina ve cinsel sapıklıklar bulunuyordu. Allah’ı hatırlamak ve anmak ise, Buluşmanın ana konusunu teşkil etti. Okuduğumuz âyet ve hadisler, “zikir” kelimesinin son derece geniş bir kapsama alanına sahip bulunduğunu ortaya çıkardı. Bunlardan çıkardığımız en önemli sonuç ise, Allah’ı sürekli hatırlamanın hayatî önem taşıdığı gerçeği idi. Çünkü Onu anmayı unuttuğumuz zamanlarda “bağlantının kopması” ve araya bozguncuların girerek bizi gafle

Peygambere itaat = Allah'a itaat

1 De ki: Allah’a ve Peygambere itaat edin. Yüz çevirecek olurlarsa, bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez. ÂL-İ İMRÂN, 3:32 *** 2 Allah’a ve Resulüne itaat edin ki size merhamet edilsin. ÂL-İ İMRÂN, 3:132 *** 3 Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, Allah da onu, ebediyen kalmak üzere, altlarından ırmaklar akan Cennetlere yerleştirir. Asıl büyük bahtiyarlık işte budur. Her kim de Allah’a ve Resulüne isyan eder ve Onun çizdiği sınırları aşarsa, Allah da onu ebediyen kalmak üzere ateşe sokar. Onun için aşağılayıcı bir azap vardır. NİSÂ, 4:13-14 *** 4 Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygambere ve sizden olan yöneticilere de itaat edin. Birşeyde anlaşmazlığa düştüğünüz zaman onu Allah’a ve Peygambere  havale edin—eğer Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız. Bu daha hayırlıdır; neticesi de daha güzeldir. NİSÂ, 4:59 *** 5 Biz hangi peygamberi gönderdiysek, Allah’ın izniyle kendisine itaat edilsin diye gönderdik. Eğer onlar da kendilerine zulmettikleri zaman sana gelip Allah’tan af dilesele

Kaybedeni olmayan büyük yarış

Resim
H erkesin kazanabileceği bir yarış, hem de dünya ve içindekilerle kıyaslanamayacak kadar büyük ödülü olan bir yarış, 185’inci Kur’an Buluşmasının başlıca konuları arasındaydı. Yarış denince biz kazanan ve kaybedenleri anlarız; oysa Kur’an’ın bizi çağırdığı yarış, bütün katılanların kazanabileceği bir yarış idi. Ayrıca bu yarışın çok daha başka kazançları da vardı. Bizim Batı medeniyetinden öğrendiğimiz ve yarış denince aklımıza gelen şey ile Kur’an’ın bizi çağırdığı yarışın başlıca özelliklerini şöyle bir tablo halinde gördük: BATI MEDENİYETİ İSLÂM MEDENİYETİ Menfaat yarışı Hayır yarışı Haset Gıpta Rekabet Yardımlaşma / teşvik Sınırlı dünya menfaati Sonsuz âhiret kazancı Sürekli huzursuzluk Huzur Yarışı kazanan / kaybedenler vardır Yarışı herkes kazanır Sürekli ahlâk çöküşü Sürekli ahlâk yükselişi   Bundan başka, Cennetin genişliği, takvâ ve infak kavramları, öfkeyle baş etmenin yolları da, 10 Şubat Cumartesi günkü Kur’an Buluşmasının konuları arasında yer alıyordu. UTESAV organizasyon

Mağfiret deryasında bir seher gezintisi

Resim
F aize dair şiddetli tehdit içeren ve mü’minleri “kâfirler için hazırlanmış ateş” ile korkutan âyetlerden sonra, bir hayır yarışına çağıran âyet-i kerimeyi okuduk. Bu çağrı, mağfiret ve Cennet çağrısıydı. Bu, bir bakıma, “Siz faiz gibi, Allah ve Resulüne itaatsizlik gibi boş ve tehlikeli işleri bırakın, şu dünya üzerindeki hayatınızı Rabbinizin mağfiretine ve Cennete erişmek için kullanın” mânâsına geliyordu. UTESAV organizasyonuyla MÜSİAD genel merkezinde gerçekleşen 184’üncü Kur’an Buluşmasında, Âl-i İmrân sûresinin 133’üncü âyetini okumaya başladık. Ancak “mağfiret” kavramı öylesine derin bir derya idi ki, bir kuşbakışı inceleme bile bütün dersimizi kapladı. Bu arada, günahlardan korunmuş olduğunu bildiğimiz peygamberlerin bile sürekli olarak istiğfar ettiklerine dair birçok âyet ve hadis karşımıza çıktı. Böylece, mağfiret kavramının günah bağışlamaktan da ötede son derece zengin mânâlar ve müjdeler içerdiği sonucuna vardık. Kur’an Buluşmaları, Cumartesi sabahları 7:00’de kılınan sa

Ali Ulvi Kurucu'nun üç duası

Resim
ÜMİT ŞİMŞEK B üyük insanların her biri özel bir görevle gelir, yahut gönderilir bu dünyaya. Görevlerini tamamlar ve dönerler. Döndükleri zaman, arkalarında, geldikleri dünyadan daha farklı bir dünya bırakmışlardır. Onlardan herhangi birinin büyüklüğünü anlamak için, yokluklarını tasavvur etmek, yahut hayalen onlardan önceki zamana dönmek yeter: Sinan’sız bir dünyada Süleymaniye, Mevlânâ’sız bir dünyada Mesnevî, Itrî’siz bir dünyada bayram tekbiri, Âkif’siz bir dünyada Safahat yoktu. Ve hiç şüphesiz, o eski dünyalardan herbiri, bugünkü dünyaya nisbetle daha yoksul bir dünya idi. O büyük insanların arkalarından baktığımız zaman, onların, bu dünyada eksik olan birşeyleri tamamlamak için yaratıldıklarını görebiliyoruz. Onlar, bir yönüyle bu dünyaya aittirler ve ondan ayrı düşünülemeyecek bir parçadırlar; bir yönüyle de başka bir âlemin insanlarıdırlar.