SON EKLENENLER
latest

18 Ekim 2014 Cumartesi

Makul şüphe yerine soyut kol alır mıydınız?


Somut delil mi, makul şüphe mi?

Aslında her iki şıkkın da kendisine göre riskleri var.

Yerine göre, her ikisi de vatandaş aleyhine sounçlar doğurabiliyor.

Yeni yasal düzenlemelerin bazı durumlarda somut delil yerine makul şüphe şartını getirmesini vatandaş aleyhine sonuçlar doğuracak bir adım olarak yorumlayanlara, vatandaşın “somut delil” şartından da neler çekebildiğini hatırlatmak istedik.

2000 yılında Burdur Cezaevindeki mahkûmlara yönelik olarak düzenlenen bir operasyonda, Veli Saçılık adlı bir mahkûmun kolu iş makinesiyle koparılmış, birçok mahkûm da yaralanmıştı.

Ancak operasyonu gerçekleştirilen jandarma hakkında hiçbir işlem yapılamamıştı.

Çünkü zamanın Valisi, “operasyon sırasında hükümlülere kötü muamele ve işkence yapıldığı ve bunlara göz yumulduğu iddiasının tamamen gerçek dışı olduğu, iddiaların soyut sözden ibaret olduğu ve kanıtlayıcı herhangi bir belge ve bilgiye rastlanmadığı” gerekçesiyle soruşturma izni vermemişti.

Milliyet gazetesi de 7 Nisan 2001 tarihli nüshasında bu haberi “Kopan Kol Soyut Çıktı” başlığıyla duyurmuştu.

13 Ekim 2014 Pazartesi

Nâfile

 

isim / sıfat Arapça. Çoğulu: nevâfil

  1. Mecburî olmadan yapılan şey. Nâfile ibadet: Yapılması mecburî olmayan, ancak yapana sevap kazandıran ibadet. (Bu mânâ, 2. maddede gelecek anlam ile karıştırılmamalıdır.)
  2. Boşuna, beyhude, faydasız. “Nâfile yorulma.”


Kış bahçeleri

Dinmiş denizin şarkısı, rüzgâr uyumakta,

Rıhtım boyu sonsuz bir üzüntüyle karaltı…

Körfez düşünür, Kanlıca mahzundur uzakta,

Mevsim gibi sislenmiş Emirgân, Çınaraltı.

 

Can verdi kışın sunduğu taslarla zehirden,

Her gonca kızıl bir gül açarken yolumuzda.

Üstündeki son dallar ağarmış diye birden,

Pas tuttu bu akşam suların rengi havuzda.

 

Yerlerde gezen hâtıralar var korulukta:

Yapraklar, atılmış nice mektuplara eştir.

Mehtâba çalan sapsarı benziyle, ufukta,

Binlerce dalın verdiği tek meyva güneştir!

 

İçlenme tabiattaki yekpâre kederden,

Yas tutma dağılmış diye kuşlarla çiçekler:

Onlar dönecektir yine gittikleri yerden,

Onlarla giden günlerimiz dönmeyecekler.

— Faruk Nafiz Çamlıbel


 

12 Ekim 2014 Pazar

Mimarî okumalarına nereden başlayalım


Konuğumuz, Mimar Necip Dinç. Dinç sorularımızı cevaplandırdı ve Nuraniyat okuyucuları için Osmanlı mimarisi üzerine okunabilecek bir kitap listesi hazırladı.

Nuraniyat: Mimarlık nedir? Bu sanatın kültür tarihimiz açısından önemi nedir?

Necip Dinç: Mimarlık güzel sanatların plastik bölümüne dahildir. Plastik sanatları vücuda getiren öğeler, form, ışık, gölge ve renktir. Güzel sanat eserleri muhataplarının ruhlarında bedii heyecanlar uyandırdıkları gibi aynı zamanda, onlara beyanda bulunurlar, dinî, tarihî, kültürel mesajlar verirler. Bir milletin diğer sanatları gibi mimarlık sanatı da onun seciyesinden, manevî ve ruhî yapısından örülmekte, o milletin mensup olduğu medeniyet ve kültür zümresinden gelen unsurları barındırmaktadır.

Mimarlık sanatı, bizim kültür birikimimizin temel esaslarındandır. Dolayısıyla bizim mimarlık sanatımıza da, inanç esaslarımız, değer sistemimiz ve zihniyetimiz hayat vermektedir. Aynı zamanda dünya görüşümüz, günlük yaşayışımız, çevre anlayışımız, temizlik alışkanlıklarımız, örflerimiz, âdetlerimiz, komşuluk münasebetlerimiz de mimarlık sanatımızın esaslarını teşkil eden en mühim unsurlardandır.

Nuraniyat: İnançlarımız, değerlerimiz, gelenek ve göreneklerimiz Osmanlı mimarîsinde kendisini nasıl gösteriyordu?

Necip Dinç: Meselâ, özellikle İslâm mimarisinin kemalini bulduğu Osmanlılarda mabetlerin inşasında tevhid inancı hakim olmuştur. Zeminde kubbeye doğru kademe kademe yükselirken, âdetâ kesretten vahdete ulaşılmaya çalışılmış, bütün elemanlarla kubbeye ulaşırken insicamın, âhengin, tenasübün, dayanışmanın en güzel örnekleri verilmiştir. Mekân ve kitle anlayışında yekparelik temin edilmiştir.

“Komşusu aç iken, kendisi tok olarak sabahlayan bizden değildir” hadis-i şerifi mimarlık sanatımızda imaretler, aşevleri, kervansaraylar, tabhaneler (misafirhane) olarak tezahür etmiştir.

İslâmiyette temizliğe verilen fevkalâde ehemmiyetin tezahürü hamamlardır.

Ticarete verilen önem, bu konuda gösterilen titizlik arastalarımızın, çarşılarımızın düzenlenmesinde bir çekirdek görevi yapmıştır.

Evlerin, camilerin, dükkânların, han ve hamamların cephelerine yapılan kuşevleri, hem toplumun zarif estetik anlayışını yansıtmış, hem de hayvanlara gösterilen sevgi ve merhametin müşahhas bir ifadesi olmuştur. Kendisiyle ve bütün kâinatla barış ve uyum içinde olan, böylece İslâm kelimesinin hakikatini merkezine almış olan medeniyet, kuşları bile düşünmüş ve fırtınayı, yağmuru ve kavurucu güneşi hesaba katarak, kuşlara korunmaları ve barınmaları için muhteşem kuşköşkleri, kuşevleri ve kuşsarayları inşa etmiştir.

Sağ elinin verdiğini sol elin görmemesi gerektiği düsturiyle hareket eden toplum, sadaka taşlarını meydanlarda herkes için, ihsan kapılarını da cami girişlerinin iki yanında camilere gelenler için zarif bir şekilde yaparak, ihtiyaç sahiplerinin sıkıntılarını, kimseye bildirmeden, gizlice gidermeleri imkânını sağlamıştır. İmanın, ince ve zarif bir ruhun hayatın her sahasına hakim olduğu bu toplumda ihtiyaç sahipleri de ihtiyaçları kadarını almışlar, kanaat etmişler ve bu sayede de bu müstesna gelenek yüzyıllarca yaşayabilmiştir. Böyle incelikler ve edepler Osmanlı mimarisinin görünmeyen fakat esasını teşkil eden çekirdekleri olmuştur.

Nuraniyat: Osmanlı zamanında şehirlerin kuruluşunda nelere dikkat ediliyordu?

Necip Dinç: Özellikle Osmanlılar bir şehri kurarken öncelikle topografik yapısı üzerine ciddi bir çalışma yapmışlardır. Silueti tamamlayacak şekilde şehrin en yüksek tepelerine Allah’ın evi olan mabedleri yerleştirmişlerdir. Onların etrafında kademe kademe medreselerini, mekteplerini, hastahanelerini, imaretlerini, tabhanelerini, hamamlarını, çarşılarını ve diğer ünitelerini ana merkezlerde, talî merkezlerde de ihtiyaca göre bunların bir kısmını inşa etmişler, meskenlerini bunların etrafında uygun bir düzenle yerleştirerek mahalleler oluşturup, ara ve anayolları ile birlikte, o günkü ihtiyaca cevap veren altyapı ve üst yapılarını oluşturmuşlardır. Fetih yoluyla elde ettikleri şehirlerde mevcut tarihî eserlere dokunmayarak, gerekli tadil ve revizyonları, takviye ve tamirleri yapıp, kendi şehircilik anlayışlarının biçim ve formlarını olabildiğince uygulamışlar, eskiyle yeniyi uyum içinde kaynaştırmışlardır. İstanbul bunun en güzel örneğidir. Burada şunu ifade etmek gerekir ki, umumî olarak Müslüman şehirleri, cami merkezli şehirlerdir. Genellikle camilerin inşasında, yerleşiminde Mescid-i Nebevi’nin plan tarzı esas alınmıştır.

Nuraniyat: Sanat eserleri incelendiği zaman çoğunlukla sanatkârının isminin bulunmadığını görüyoruz. Bunun sebebi nedir?

Necip Dinç: Müslüman sanatkârlar ve baniler bir sanat eserinin ortaya çıkışında kendi tasarruflarına, o eserin vücuda gelmesinde müessir olan sebepler arasında o kadar küçük bir rol biçmişlerdir ki, diğer sebepleri irade eden ilâhî tasarrufun yanında kendi tasarruflarını bir hiç mesabesinde görmüşlerdir. Kendi emeklerini ve gayretlerini kendilerine Allah tarafından bahşedilen bir ihsan olarak telâkki etmişler, şükretmişler ve isimlerini yazmaktan imtina etmişler, “amel-i abdullah,” “amel-i üstaz” gibi ifadeler kullanmışlardır. Meselâ, Aksarayî Tarihinde yazdığına göre, Celâleddin Karatay, meşhur kervansarayının açılışına giderken bir konak mesafe kala geri dönmüş, yerine vekil göndermiştir. Bunun sebebi kendisine sorulduğunda, nefsine bir büyüklenme ve riya gelmesinden edişe ettiğini ifade etmiştir.

***

KİTAP LİSTESİ

Sorularımızı cevaplayan Mimar Necip Dinç, ziyaretçilerimiz için Osmanlı mimarîsi üzerine okunması gereken kitapları seçti:

  • “Türk Sanatı Tarihi Menşeinden Bugüne Kadar Mimarî, Heykel, Resim, Süsleme ve Tezyinî Sanatlar” Celâl Esad Arseven
  • “Mimar Sinan” Abdullah Kuran (Hürriyet Vakfı Yayınları)
  • “Sinan’ın Sanatı ve Selimiye” Doğan Kuban (Tarih Vakfı)
  • “Makaleler” Ekrem Hakkı Ayverdi (İstanbul Fetih Cemiyeti)
  • “Anadolu’nun Selçuklu Çehresi” Sema Ögel (Akbank)
  • “Büyük Konutlar” Sedat Hakkı Eldem (Yaprak Yayınevi)
  • “XX. yy. Mimarlığına Estetik Açıdan Bakış” Prof. Dr. Enis Kortan (Yaprak Yayınevi)
  • “Binçeşit İstanbul ve Boğaziçi Yayınlar” Gürel Sözen (Ak Yayınları)
  • “Le Corbusier Gözüyle Türk Mimarlık ve Şehirciliği” Prof. Dr. Enis Kortan (ODTÜ)
  • “Kendi Mekânının Arayışı İçinde Türk Evi” Prof. Dr. Önder Küçükerman
  • “Osmanlı İmparatorluğu Dönemi İstanbul’undan Kuşevleri” H. Örçün Barşta (Kültür Bakanlığı)
  • “Anadolu Selçuklu Mimarisi ve Moğollar” Oran Cezmi Tuncer (Ağaç)
  • “Şehir ve Mimarî” Turgut Cansever (İz)
  • “Ev ve Şehir” Turgut Cansever (İnsan)
  • “İslâmda Şehir ve Mimarî” Turgut Cansever (İz)
  • “Kubbeyi Yere Koymamak” Turgut Cansever (İz)
  • “Türk Evi” Sedat Hakkı Eldem