Bu küfürler fırından yeni çıktı

Meşhur fıkradır:

Asaletin eğitimle verilebileceğini ispat etmek isteyen kişi, bir kediyi tepsiyle çay servisi yapacak şekilde eğitmiş.

Asaletin doğuştan olduğunu savunan kişi de, kedi çay servisi yaparken, cebindeki fareyi ortaya atıvermiş.

Sonrası, tahmin ettiğiniz gibi…

Yıllarca büyük bir edep, terbiye, nezaket, hoşgörü türünden her türlü ahlâk-ı hamîdeyi zâtında barındıran hatâdan münezzeh bir şahsiyet olarak pazarlanan Fetullah Beyefendi de, 17 Aralık darbe teşebbüsü suya düştükten sonra hemen her hafta tepsiyi bir tarafa fırlatmak için bir vesile buluyor. Biz bunların örneklerini vermekten bıktık, ama kendilerinin hiç usanacağı yok; yıllardır sinesinde saklayıp durduğu iltifat dağarcığını harcaya harcaya bitiremiyor.

Malûm cemaatin şaibeli şirketleri incelemeye alınınca, tahmin edeceğiniz gibi, Fetullah Beyin yine kanı beynine sıçramış ve ağzından ballar damlayan sohbetlerinden bir tanesini daha videoya çektirerek taze taze servis ettirmiş.

Her zaman olduğu gibi, bu sohbetinde de Fetullah Bey Musa aleyhisselâm rolünü oynuyor. Adını vermese de, Firavun rolünü Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanına lâyık gördüğü hem bu sohbetinden, hem de diğer sohbetlerinden çok açık şekilde anlaşılıyor.

Bu defaki hakaretlerinden ise cemaat şirketlerine atanan kayyımlar en büyük nasibi almış. Onlara lâyık gördüğü sıfat ise çifte hakaret taşıyan bir tamlama: “denî (alçak) haydut.” Neden çifte hakaret diyecek olursanız: Bir tanesi artık kendisini kesmiyor da ondan. Hattâ bu kadarı da kesmiyor. Bir de bu “denî haydutların” yarın “nalları dikeceğini” müjdeliyor! Nezaketin bu kadarı karşısında şapka çıkarmaz mısınız?

***

Bir insana hıncınız varsa, onun fâniliğini hatırlayıp hatırlatarak tesellî bulabilirsiniz. Meselâ bu kişiyi “fanî bir adam” gibi bir deyimle anabilirsiniz. Bu tamamen beşerî bir davranıştır, suçlama konusu olmamalı.

Öfkenizi biraz daha şiddetli şekilde sözlerinize yansıtmak istiyorsanız, bunu “ölümlü bir beşer” gibi daha sade ve net bir ifadeyle dile getirebilirsiniz.

Veya, Fetullah Beyin her zaman yaptığı gibi Üstad’dan araklama tabirlerin üzerine bir yığın ağdalı kelimeyi boca edersiniz. Böylece, ne dediğiniz tam olarak anlaşılmasa bile hiç değilse önemli birşeyler demek istediğiniz anlaşılmış olur. Meselâ: “Pek karîb bir âtîde mahkûm-u inkırâz olup hakikat planında ve mevtin adem-âlûd sahrâlarında bakiyye-i âsârı dahi havâtır-ı beşeriyyeden silinip gidecek bir adam” gibi…

Fakat öfkeniz lügat paralamakla dahi teskin edilemeyecek kadar büyükse ve içinizdeki yaratığa bir türlü dur diyemiyorsanız, bu defa o yaratık dizginleri ele alacak ve öfkenizi sizin ağzınızdan ama kendi tabirleriyle dile getirecektir: “nalları dikecek bir adam” gibi…

Fetullah Beyin de bu yolu ihtiyar ettiği anlaşılıyor ki, o doyumsuz sohbetindeki “denî haydut” iltifatını “yarın nalları dikebilecek bir insan” tabiri ile taçlandırmış. Gerçi meramını son derece net bir şekilde anlatan bir ifade; ama kendi meramından daha başka şeyleri de aynı netlikte anlatmıyor mu?

***

Not: Gülen’in sohbetindeki “nalları dikmek” tabiri sosyal medyada da geniş şekilde yankı buldu. Bu arada, böyle bir tabiri Fetullah Beyin nezaketine yakıştıramayan bazıları, bu tabirin bir hakaretten ziyade, hakaret kılığına girmiş bir infaz emri olabileceği yolunda yorumlar yaptılar.

***

Fetullah Gülen’in öfkesi, Abdullah ibni Übeyy’in öfkesine paralel bir sebebe dayanıyor:

http://www.yazarumitsimsek.com/bu-ofkenin-sebebi-cok-derinlerde/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Raşid Halifelerde iman-amel bütünlüğü

Yöneticiler hesaba hazırlansın