SON EKLENENLER
latest

4 Eylül 2015 Cuma

Hayatımıza inen âyetler

Kur’ân Buluşmalarında yeni dönem 5 Eylül sabahı özel bir oturumla başlıyor.

UTESAV organizasyonuyla gerçekleştirilen ve üçüncü yılını doldurmak üzere olan Kur’ân Buluşmalarının yeni dönemdeki ilk dersi, özel bir gündemle 5 Eylül Cumartesi günü 7:00-09:30 arasında gerçekleşecek. Açılışa, konuya ilgi duyan herkes aileleriyle birlikte davetli.

MÜSİAD’ın Haliç Sütlüce’deki genel merkezinde 7:00’de arasında verilecek kahvaltıdan sonra saat başlayacak olan Kur’ân Buluşması, sunumlu olarak devam edecek. Bu oturumda, Kur’ân’ı okuma, anlama ve yaşama konusunda ana ilkeler üzerinde durulacak.

Daha sonraki haftalarda ise Kur’ân Buluşmaları mutad olduğu üzere Cumartesi sabahları 7:00-9:00 arasında devam edecek.

Yeni dönemin ilk buluşması münasebetiyle, UTESAV Mütevelli Heyet Başkanı İsrafil Kuralay şu açıklamayı yaptı:

“2013 yılının Ocak ayında başladığımız Kur’an Buluşmaları’nı  94 hafta beraber sürdürdük. Bu programlarda her hafta birkaç ayeti kerimeyi içinde geçen kavramlar çerçevesinde yine Kur’an ve Sünnet ışığı altında anlamaya çalıştık. Bakara Suresi’nin 225. ayetine kadar geldik. Bu çalışmaları Kur’an Buluşmaları adlı seri kitaplarda toplamaya başladık. Şu ana kadar 3 kitap bastık. Dördüncüsü yolda…

“Her Cumartesi 07:00-09:00 saatleri arasında Ümit Şimşek Hocamızın titiz çalışması sonucu verdiği derslerden çok şey öğrendik.  Hocamıza çok teşekkür ediyoruz.

“Bu yıl da derslere genel bir hatırlatma yaparak başlamak istiyoruz.

“HAYATIMIZA İNEN AYETLER ‘in toplandığı Kur’an-ı Kerim’i tanımaya yönelik bir programla başlangıç yapalım istiyoruz.  “Kur’an’ı nasıl okumalıyız, nasıl anlamalıyız? Kur’an da geçen kavramlar neler? Kuran’dan nasıl hüküm çıkarılır?” gibi soruların cevaplarını bulacağımız dönemin bu ilk programında bir hafıza tazelemesi yapacağız.

“Derslerimiz bu güne kadar herkese açık oldu. Bundan sonra da gelen herkese açık olacak. Cumartesi günü saat 07:00’de uykuya yenilmeyen herkesi bekliyoruz. Biz bu derslerde;

“Toplumun her kesiminden Kur’ân talebeleriyle birlikte işte bunu yapmaya çalışıyoruz.

“Âyetlerden hüküm çıkarmak uzmanlık ister. Fakat öğüt almak ve bu öğütleri hayatımıza yansıtmak, hepimizin yapabileceği bir iştir.

“Kur’ân ve Sünnet’in ışığında bu âyetlerden çıkarılmış ve çıkarılabilecek dersleri önümüze koyuyoruz.

“Sonra da, bu derslerle donanmış bir şekilde, işimizin başına dönüyoruz.

“Her seferinde yenilenmiş bir anlayış ve tazelenmiş bir azimle, Kur’ân’ı ve Sünnet’i yaşamaya çalışıyoruz.

“Her hafta iki saatliğine bu yolculuğumuzda bize katılmak isteyen herkese kapımız açık.”

Hinenayetler

AHLÂKSIZ MÜCADELE

Cemaat medyası 28 Şubat döneminde çok farklı bir dil kullanıyordu.

Başörtüsü yasağına karşı haklarını arayan öğrencilere polisin uyguladığı şiddeti, televizyonlarında “Öğrencilerin taşkınlıkları, saatlerdir büyük bir sabırla görevini yapmakta olan polisin sabrını taşırdı” şeklinde, dalkavukça ifadelerle yayınlıyorlardı.

Zaten başörtüsü teferruattan ilân edilip bir kenara atılmış, bir hak mücadelesine konu olma şansını baştan kaybetmişti onların nazarında. Hocaları, Müslümanların en temel haklarını ortadan kaldırmak için girişilen çabaları “içtihad” olarak nitelemiş, “İsabet ederse iki, hatâ ederse bir sevap” bağışlayıvermişti peşin peşin.

Polis de gözaltına aldığı gençlere “Sen Fethullah Hocadan daha mı iyi biliyorsun?” diyerek işkence yapıyordu.

Zalimin dalkavuğu şimdi de Müslüman taklidi yapıyor ve “28 Şubat sürecinde despotların ‘irtica ile mücadele’ adı altında okul kapılarında yaptığı zulümler”den bahsediyor.

Ama o despotları kim alkışlıyordu, o zulümlerin fetvası kimden alınmıştı, onlara zulümleri için içtihad sevabı bağışlayan kimdi, bundan bahsetmiyor.

Şimdi onların başka bir telâşı var. Yasa ve ahlâk dışı faaliyetlerin her türlüsüne bulaşmış örgütleri köşeye sıkıştı. Deliller birbiri ardınca açığa çıkıyor. İtirafçılar peş peşe örgütün suçlarını ortaya döküyor. Çeşitli paravanlar ardında faaliyet gösteren suç yuvaları birer birer basılıyor.

Örgüt medyasına da, vaktiyle içleri yağ bağlayarak seyrettikleri zulümleri hatırlatıp bugünün ehl-i iman yöneticilerini o günün zalimlerine benzeterek mazlum Müslümanların sempatisini kazanmaya çalışmak gibi eblehçesine bir çaba düşüyor.

Ve bu eblehçesine çabalar, yakın tarihin hatıralarını canlandırıyor ve zihinlerde şöyle bir sualin belirmesine yol açıyor:

O gün o zulümler işlenirken, zalimlerin ayakları dibinden Müslümanlara hırlayanlar acaba kimlerdi?

***

Konuyla ilgili diğer haberimiz:

Münafıklara şapka çıkartan sahte kahramanlar