Kayıtlar

Kasım 15, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaşar Nuri milleti koyun sürüsü yaptı

Halka “sürü” diyerek hakaret ettiği için adlî takibata uğrayan ünlü ilâhiyatçı Yaşar Nuri Öztürk, kendisini suçlayanları cahillikle itham ederken, kendi cahilliğini açığa vurdu. Öztürk, halk için kullanılan “raiyet” kelimesinin “hayvan sürüsü” anlamına geldiğini, yöneticiler için kullanılan “râî” kelimesinin de “çoban” demek olduğunu iddia etti. “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan ifade veren Yaşar Nuri Öztürk, ifade çıkışında, hakkındaki suçlamaların cehalet sebebiyle yapıldığını ve belli yerlerden tahrik edildiğini ileri sürerek “Benim iki düşmanım var, biri cehalet, biri zulüm” dedi. Râî ve raiyet ne demek? Oysa “raiyyet” kelimesi, Arapçada, sadece hayvanlar hakkında kullanıldığı zaman “sürü” anlamını alıyor; bu takdirde “râî” kelimesi de “çoban” mânâsına geliyor. İnsanlar hakkında kullanıldığı zaman ise, raiyyet “yönetilenleri,” râî de yöneticiyi ifade ediyor. Arapça’nın en ünlü ve en büyük sözlüklerinden Lisanü’l-Arab, “râî” kelimesine “vâli,” “raiyyet” kelimesine de “âmme”

Bu küfürler fırından yeni çıktı

Meşhur fıkradır: Asaletin eğitimle verilebileceğini ispat etmek isteyen kişi, bir kediyi tepsiyle çay servisi yapacak şekilde eğitmiş. Asaletin doğuştan olduğunu savunan kişi de, kedi çay servisi yaparken, cebindeki fareyi ortaya atıvermiş. Sonrası, tahmin ettiğiniz gibi… Yıllarca büyük bir edep, terbiye, nezaket, hoşgörü türünden her türlü ahlâk-ı hamîdeyi zâtında barındıran hatâdan münezzeh bir şahsiyet olarak pazarlanan Fetullah Beyefendi de, 17 Aralık darbe teşebbüsü suya düştükten sonra hemen her hafta tepsiyi bir tarafa fırlatmak için bir vesile buluyor. Biz bunların örneklerini vermekten bıktık, ama kendilerinin hiç usanacağı yok; yıllardır sinesinde saklayıp durduğu iltifat dağarcığını harcaya harcaya bitiremiyor. Malûm cemaatin şaibeli şirketleri incelemeye alınınca, tahmin edeceğiniz gibi, Fetullah Beyin yine kanı beynine sıçramış ve ağzından ballar damlayan sohbetlerinden bir tanesini daha videoya çektirerek taze taze servis ettirmiş. Her zaman olduğu gibi, bu sohbetinde de

Kırmızı pasaportlar Gülen'den

Görülmekte olan dâvâlarda FETÖ (Fetullahçı Terör Örgütü) lideri olarak aranan ve hakkında muhtelif tutuklama kararları bulunan Fetullah Gülen, son sohbetinde, bir yandan yine kendisine has tabirlerle öfkesini boşaltırken, bir yandan da cemaatinin iyice eriyip gittiğini itiraf etmiş oldu. Gülen’in bu sohbetine bakılacak olursa, Türkiye içindeki cemaatinin sayısı 1000’in altına gerilemiş durumda. http://www.herkul.org/herkul-nagme/490-nagme-bes-asil-ve-cagdas-karakusiler/ adresinde yayınlanan Herkülâne sohbetinde, Gülen, firarî Akın İpek’in kıyamet günündeki mizandan “kırmızı pasaport sahibi” olarak sorgusuz şekilde geçeceğini açıkladı. Bu, the Cemaat ile ilgili haberin iyi tarafı. Diğer tarafına gelince: Gülen, Akın İpek gibi mizandan sorgusuz şekilde geçebilecek kırmızı pasaport sahiplerinin Türkiye içinde ancak bin kişi kadar olduğunu da bu arada açıklamış yahut ağzından kaçırmış oldu. Gülen’in sohbetinde konuyla ilgili cümle aynen şöyle: “Şayet Türkiye’de, mizandan geçerken “Sen geçe

Cemaatler elini zekâttan çeksin

Paralel yapılanmanın toplum üzerindeki en yıkıcı etkisi henüz keşfedilmeyi bekliyor. Bu etki, İslâm’ın en önemli bir rüknü ve toplumda huzurun en önemli teminatı olan zekâtı fiilen ortadan kaldırmak şeklinde ortaya çıkmıştır. Tabii ki paralelciler insanların karşısına çıkıp da “Zekât vermeyin” demedi. Ama tahrip gücü bundan çok daha yüksek bir yola başvurdu: “Zekâtlarınızı bana verin” dedi. Ve zekâtlar yoksullara değil, paralel yapılanmaya gitti. Sonra başka cemaatler bu örneği izledi. Onlar da kendi etki alanındaki zekâtları topladı. Başka çareleri de yok gibiydi; çünkü onlar toplamasa, malûm yapılanma toplayacak, yoksullarımız yine avucunu yalayacaktı. Kesin bir rakam vermek kolay değil; ancak şurası muhakkak ki, bugün ülkemizde zekâtların çok, ama çok büyük bir çoğunluğu, başta paralel yapılanma olmak üzere, cemaatlere ve kurumlara gidiyor. Bunun ise anlamı şu: Paralel yapılanmayı da, cemaatleri de fakirlerimiz ayakta tutuyor. Çünkü zenginlerimiz işin kolayını buldu: Zaten vermek zo