SON EKLENENLER
latest

8 Temmuz 2016 Cuma

ABDULLAH AĞABEYİ UĞURLADIK

Fotoğraflar

VEHBİ TARIK ŞİMŞEK

Bediüzzaman Hazretlerinin önde gelen talebe ve vârislerinden Abdullah Yeğin ağabey, yurdun dört bir köşesinden ve yurt dışından gelen çok büyük bir kalabalığın duaları arasında Eyüp Sultan mezarlığındaki kabrine defnedildi.

İkindi namazının çok öncesinden cemaat camii ve avlusunu doldurdu. Cenazeye Bediüzzaman Hazretlerinin hayattaki talebeleri Mehmet Fırıncı ve Hüsnü Bayram ağabeyler ile TBMM Başkanı İsmail Kahraman, eski başbakan Ahmet Davutoğlu, İstanbul Valisi Vasıp Şahin ve İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Rahmi Yaran da katıldı. Cenaze namazını Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez kıldırdı.

[Galerinin sağ alt köşesindeki FULLSCREEN yazısını tıklayarak tam sayfa seyredebilirsiniz.]

[gm album=28 module=green-style]

7 Temmuz 2016 Perşembe

ABDULLAH AĞABEY'İN BAHARI

Risale-i Nur’un bugün herkesçe görülen inkişaf ve fütuhatını, daha işin başlangıcındayken görmek ve bu hakikate sarsılmaz bir iman ile bağlanarak her şeyini bu iman hizmeti uğrunda gözden çıkarabilmek, Üstad’ın etrafında kenetlenmiş olan bahtiyarların bâriz özelliği idi.

Cenab-ı Hakkın bu özellikle mümtaz kıldığı insanlardan biri de Abdullah Yeğin ağabey idi. O, Risale-i Nur’u tanıdığı ilk andan son nefesine kadar geçen bereketli ömrü içindeki her nefesinde Nur’u solumuş, her ânını Nur ile yaşamış, Nur’a boyanan ruhunu ve hayatına hiçbir mâlâyâniyat kondurmamış bir Nur kahramanı idi.

Bir üniversite talebesi iken Üstad’ına yazdığı bir mektubunda  Nur’un fütuhatını baharın gelişine benzetiyor ve “Medresetüzzehra’nın bu muazzam faaliyeti, zemin yüzünde bahar mevsiminde olan İlahî ve muazzam neşir gibi sessiz, gürültüsüz, şaşaasız, gösterişsiz ve mütevazi ve fakat muazzam bir şekilde cereyan etmektedir” diyordu.

Abdullah Yeğin ağabeyin Tarihçe-i Hayat’ta yer alan mektubu:

 

Çok mübarek Üstadımız Hazretleri!

 

Evvelâ: Geçenlerde alınan Nur eczalarının hepsi dağıldı; Nur’un müştakları sürur içinde kaldılar. Nur’dan kısmeti olanlar, birer birer çıkıp ona koşuyorlar. Nur arayan sineler, مَنْ طَلَبَ وَ جَدَّ وَجَدَ hakikatınca buluyorlar. Bu sefer Ziya kardeşimizin getirdiği otuzdört adet Sözler kapışıldı. Asâ-yı Musa’lar Ankara’ya ve Anadolu’nun muhtelif yerlerine dağılıyor.

 

Risale-i Nur’un perde arkasındaki parlaklığını görmeyenler dahi ona tarafdardırlar. Risale-i Nur’un Medresetüzzehra’sı Anadolu çapında ve Âlem-i İslâm ölçüsünde genişleyeceğini; Risale-i Nur’daki hakikatin yüksekliğinden ve dikkat ve tefekkürle okuyan mü’minlerin ve ehl-i ilmin arasında vücuda gelen sarsılmaz uhuvvet ve kardeşlikten anlıyoruz. Medresetüzzehra’nın bu muazzam faaliyeti, zemin yüzünde bahar mevsiminde olan İlahî ve muazzam neşir gibi sessiz, gürültüsüz, şaşaasız, gösterişsiz ve mütevazi ve fakat muazzam bir şekilde cereyan etmektedir. Fıtraten acûl olan insanoğlu âlemde hâkim olan kanun-u İlahî’yi düşünmeyerek, her mes’elenin istediği vakitte hallolunmasını istiyor; küçük dairelerdeki vazifelerini atlayıp, büyük dairelere sapıyor.

 

Tohumları atılmış ve sünbül vaktine gelmiş olan Risale-i Nur’un yetiştirdiği hakikî imanlı zâtlar, inşâallah yakın zamanda Âlem-i İslâm’a birer nümune-i imtisal olup nur-u hidayeti göstereceklerdir.

 

Ankara Üniversitesi Nur Talebeleri namına

 

Abdullah

4 Temmuz 2016 Pazartesi

ŞÜKRAN ABLA'NIN BAYRAMI

Yaşayan son şahitlerden Ali Demirel ağabeyin hanımı Şükran abla, bir bayram arefesinde Rabbinin rahmetine kavuştu.

Hüseyin Demirel ile hattat Muhsin Demirel’in de annesi olan Şükran Demirel, İstanbul’daki Nur hizmetlerinin ilk yıllarında çok büyük hizmetleri sebkat etmiş ve buradaki Nur talebelerinin hemen hemen hepsine annelik etmiş bir fedakârlık âbidesi idi.

Bir gün onun evinde hindi piştiğini haber alan Nur’un avukatı Bekir Berk ağabeyin haber vermesi üzerine 60’tan fazla Nur talebesinin eve doluşarak Şükran ablanın pişirdiği ufak tefek bir hindi ile nasıl bir ziyafete kondukları, bugün hâlâ Risale-i Nur talebeleri arasında bir menkıbe olarak dilden dile dolaşıyor.

27 Mayıs darbesinin en dehşetli günlerinde askerî uçakla Risale taşıyan Ali Demirel ağabey, Allah’ın kendisine hayat arkadaşı olarak takdir ettiği bu bu Nur kahramanı hanımın yine dillerde dolaşan bir hatırasını, Ömer Özcan’a şöyle anlatıyor:

 

Evimizdeki hizmetlerin en büyük kaynağı bizim hanımdır. Eğer o kabul etmemiş olsa, izin vermemiş, razı olmamış olsa, böy­le olmazdı. Tabii bizim hanım Risale-i Nur’u ilk tanıdığımızdan itiba­ren eve gelen giden Nur talebelerini dinliyor ve bu işin mü­him bir mesele olduğunu hissediyordu. Kendi isteğiyle dersha­ne­le­re gidip temizlik yapıyordu. O sahip çıkmasa nasıl yapardık? Seve seve yapıyordu.

 

O zamanlar çamaşır makinesi almak istemiştim. Hanım karşı çıkmış, “Bu kapıdan içeri sokmam” diye yemin etmişti. Sonra makinenin iyi bir şey olduğunu öğrenince, “Nur talebelerinin çamaşırlarını yıkayacaksam alalım” diyerek razı oldu. Ama hanım yemin etmişti. “Bunu nasıl halledeceğiz? Eve nasıl sokacağız?” di­ye düşünürken, Ceylan Çalışkan “Pencereden sokalım” dedi. Böy­le­ce mesele halloldu. Sonunda çamaşır makinesi de kardeşlerin kı­ya­fetlerinin temizlenmesinde istihdam olarak hizmetten na­sibini aldı.

 

ŞÜKRAN DEMİREL KİMDİR?

Risale-i Nur’a uzun yıllar önemli hizmetlerde bulunan emekli assubay pilot Ali Demirel’in eşi. Burdur’un Karamanlı ilçesinde dünyaya geldi. Eşinin vazifesi sebebiyle pek çok vilâyeti dolaştı. Eşi, mensup olduğu tarikat şeyhinin sevkiyle Bediüzzaman’ı ziyaret edip talebeliğe kabul edilince, dolaştıkları bütün şehirlerde Risale-i Nur hizmetinde bulundular ve Eskişehir, İzmir gibi birçok yerde Nur derslerinin başlamasına vesile oldular. 1957’den sonra yerleştikleri İstanbul’da, evleri Risale-i Nur hizmetinin bir merkezi haline geldi. Her akşam evleri Nur talebeleriyle dolup taşıyor, Süleymaniye’de kalan talebelerin çoğu bu eve gelip Şükran Hanımın yemeklerinden yiyordu.

Üstadı gören veya ona hizmet eden hanımlardan Ulviye, Asiye, Arife, Şahide ve Hacı Zehra anneleri yakından tanıma imkânı bulan Şükran Demirel, henüz Risale-i Nur’u ailece tanıyan kimsenin bulunmadığı İstanbul’da hanımlar dersi başlatmak için Bediüzzaman’dan izin istedi. Mehmet Fırıncı aracılığıyla Üstada iletilen bu isteğe olumlu cevap gelince, Şükran Demirel, o sırada kızının yanında kalan Ulviye Annenin de iştirakiyle İstanbul’da ilk hanımlar dersini başlattı.