Kayıtlar

Temmuz 31, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gülen'in duası tuttu

Yıllarca hoşgörü şampiyonu olarak pazarladılar Fethullah Gülen’i. Gerçi kısmen doğruydu bu tanıtım. Yahudiler, Hıristiyanlar, dinsizler, darbeciler makulesinden kim varsa onun engin hoşgörüsünden bolca nasip aldı. Hattâ 28 Şubatçılar, dinî hayatı kökünden kurutmaya matuf hareketleriyle onun hoşgörüsü sayesinde müçtehid seviyesine ulaştılar. Fakat bu tılsım birgün âniden bozuldu. The Cemaat 17-25 Aralık darbe teşebbüsünü beceremeyince, hükûmet de onun ve cemaatinin çıkarlarına şöyle bir dokunuverdi. Ve bu dokunuş, yıllar boyunca son derece profesyonel bir şekilde kurgulanan hoşgörü imajının sonu oldu. Hoca tepsiyi bir kenara fırlatıp duaya durdu ve ağzına geleni saymaya başladı: “Allahım, onları hezimete uğrat! Onları sars! Birliklerini boz! Onları paramparça et!.. “Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, birşey olmaya imkân vermesin.” *** Tahmin edileceği gibi, Gülen’in adamları bu lâflara hemen b

Risale-i Nur'un "mehdi"cilere ihtiyacı yok

Zor zamanlarda Risale-i Nur’u savunmak o kadar zor olmuyor. Risale-i Nur’un muhtevası zaten başka bir savunmaya ihtiyaç bırakmadan kendi kendilerini müdafaa eden iman ve Kur’ân hakikatlerinden ibaret olduğundan, o zorluk zamanlarında onu savunmak için ağzını açabilecek kadar cesarete sahip olmaktan başka pek az şeye ihtiyaç duyuluyor. Asıl güçlük, Risale-i Nur’un rağbet gördüğü ve savunulmaya da hiç ihtiyacının olmadığı zamanlarda ortaya çıkmaktadır. Zira böyle zamanlar, Risale-i Nur üzerinden maddî veya manevî kazanç sağlama heveslerinin depreştiği zamanlar olduğu gibi, bilen veya bilmeyen herkesin gelişigüzel konuştuğu ve akılsız dostların akıllı düşmanları mumla arattığı zamanlardır. Bugün Risale-i Nur, yasaklanmak bir yana dursun, devletin en yüksek seviyedeki ilgi ve itibarına mazhar oluyor. Bediüzzaman’ın adı, ülke yöneticilerinin dilinden düşmüyor. Bediüzzaman’ın en büyük hayallerinden biri olan, Risale-i Nur’un devlet himayesine alınması ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından

Cemaat'in getir-götür işleri

Banka kurtarma operasyonunu kutsal bir cihada dönüştürmüştü Cemaat. Sıradan Cemaat mensupları, elinde avucunda ne varsa son lirasına kadar Bank Asya’ya getirmeye çağırıldılar. Bu yetmedi, arkadan faizle başka bankalardan kredi çekerek Bank Asya’ya getirmeleri istendi. Para yetmeyince manevî güç kaynakları zorlanmaya başladı. Ablalar bankaların önlerinde Cevşen okuma seansları düzenlediler. Cemaatin tabanı büyük bir hamiyetle bu işleri yaparken, tavanı da boş duracak değildi ya! Onlar da Bank Asya’daki paralarını “Ne olur ne olmaz” diye oradan kaldırıp daha güvenli bankalara taşıyıverdiler sessiz sadasız. Bugünkü gazetelerde çıkan haberler, Cemaat sosyetesinin ünlü isimlerinden Hakan Şükür’ün 17 ve 22 Aralık 2014 tarihinde eşiyle beraber 5,3 milyon (eski parayla trilyon!) lirasını bankadan çektiğini bildiriyordu. Ondan birkaç hafta sonra, 21 Ocak 2015’te de Zaman gazetesi eski imtiyaz sahibi Ali Akbulut 4 milyon lirasını sessizce Bank Asya’dan kurtarmıştı. O günlerde parasını Bank Asya’