Kayıtlar

Kasım 6, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SINIRSIZ YORUMLARIN AMACI

. PROF. DR. İSMAİL LÜTFİ ÇAKAN   Emr-i bi’l-ma’rûf imiş ihvân-ı İslâm’ın işi, Nehyedermiş bir fenalık görse kardeş kardeşi. Mehmed Âkif Ersoy Ümmeti peygamberinden uzak düşürme çabaları önce dış kaynaklı olarak siyasi alanda hilafet kurumunu sonlandırmakla (3 Mart 1924) ortaya çıkmış ve büyük bir itibar ve itimat kaybına sebep olmuştur. Koskoca ümmet bünyesi, çok parçalı ve uzlaşmaz sosyal yapılar halinde sun’i sınırlar arkasında yaşamaya mahkum edilmiştir.  Bu çok parçalı ve irtibatsız yapı bulunduğu coğrafya itibariyle sahip olduğu ekonomik  imkanlar sebebiyle sürekli ve kolayca işgal edilmekte ve fitne sahnesine dönüştürülmektedir. Merkezi otoriteyi temsil eden ortak bir başın mevcut olmayışı bu olumsuz gelişmeyi oldukça kolaylaştırmaktadır. Sosyolojik olarak ümmet bünyesinin bu parçalı ve sancılı yapısı, ümmet düşmanlarını tatmin etmemiş olmalı ki ümmetin bilgi, bilinç, kültür ve gönül olarak, kendisine kimlik kazandırmış olan Hz. Peygamber ile kültürel ve duygusal ilgisini sıfırla

Çağdaş Mutezile iktidar savaşı veriyor

Yazar Metin Karabaşoğlu, bazı Risalelerdeki istihraçları bahane ederek Bediüzzaman’ı suçlamaya kalkanların ilmîlikten ve iyiniyetten bütünüyle uzak olduklarını ve insanları Bediüzzaman düşmanlığıyla zehirlemek istediklerini söyledi.     TV 111’deki dizi röportajlarının 11’inci bölümünde ebced ve cifir konusunun İslâmî ilimler içindeki yeriyle ilgili olarak bazı önemli tarihî ve temel bilgileri veren Karabaşoğlu, Bediüzzaman’ın hangi risalelerinde ve hangi şartlar altında cifir hesabına başvurduğunu da açıkladı.   Metin Karabaşoğlu’nun konuşmasından bazı satırbaşları şöyle:   Bir eli yağda bir eli balda olarak değil. Kendine veya Risaleye bir paye biçerek değil. Ümitlerin darmadağın olduğu şartlarda küfre karşı direnci ve hizmet-i imaniyede gayreti muhafaza etmek için yazılıyor. Bugün Bediüzzaman’a 1. Şua’daki o istihraçlarından dolayı laf edenler 1935 yılının şartlarında yaşasalardı acaba ne yapacaklardı?   Bu noktada Bediüzzaman’a olan saldırı Ehl-i Sünnet geleneği içerisinde sağlam d