SAPIKLIĞI ÖNCE ALLAH’IN KİTABINA SOKTULAR!


– II –
Sapıklığı sapıklık olmaktan çıkararak insanlara olağan bir davranış biçimi olarak sunmak, hattâ bunun da ötesine geçerek bir övünç kaynağı halinde pazarlamak, tarih boyunca insan ve cin şeytanlarının başlıca meşgalelerinden birini teşkil etmiştir. Onları bu konuda belli bir sınır içinde tutabilecek hiçbir ahlâkî ölçü bulunmadığını gösteren en bariz örnekler, Allah kelâmı kitaplarda yaptıkları tahrifattır.
Hz. Âdem ile eşinin Cennette iken çıplak oldukları, ancak yasak meyveyi yiyinceye kadar bunun farkında olmadıkları için çıplaklıklarından utanmadıkları iddiası, Tevrat’a sonradan monte edilmiş bir iftiradır. (A’râf sûresinin 27’nci âyeti, şeytan onları aldatıncaya kadar Hz. Âdem ile eşinin giyinik olduğunu bildiriyor.) Bu iftira, çıplaklığı utanılacak birşey olmaktan çıkarıp bir kemal mertebesi olarak insanların önüne koyar!
Tevrat’ı tahrif ederek ilk peygambere bu iftirayı atanların diğer peygamberlere reva gördükleri şeyler arasında ise, beşerin en aşağılık kısmı hakkında bile kolay kolay tasavvur olunamayacak seviyede rezil ve hayâsızca işler vardır. Dünyaya ahlâk ve fazilette örnek olarak gönderilen insanları hayâsızlıkta nümune haline sokma cür’etini gösterenlerin ne yapmak istediklerini anlamak çok mu zor?
ALLAH’IN KİTABI TAMAM, SIRA BEŞER ESERLERİNDE!
İnsanlar arasında hayâsızlığın her türlüsünü yaymak için Allah’ın kitabını tahrif etmekten çekinmeyenler, beşer eliyle yazılan kitapları değiştirmekten geri durmayacaklardı. Nitekim geri durmadılar.
Doğrudan doğruya nefsanî heveslere hitap ettiği için, fuhşiyatın bir “kişisel tercih” olarak dayatılması çok zor olmadı. Fakat sınır tanımayan yeryüzü sapıkları, işi burada bırakacak değillerdi.
Hayatın gerçeklerine ve bilimin açık verilerine rağmen, cinsel sapıklıkları da normal ve sağlıklı bir hayat tarzı statüsüne kavuşturmak için uzun soluklu bir mücadele verdiler.
Eşcinselliğin “utanılacak birşey, bir kötülük, veya küçük düşürücü bir durum olmadığını” söyleyen ve “bir hastalık olak sınıflandıralamayacağını” ileri süren Freud bu işin kapısını açmış, daha sonra Kinsey’in raporları da açık kapıyı biraz daha aralamıştı. Evelyn Hooker adlı bir psikologun 1957 yılında eşcinsel erkekler üzerinde yaptığı bir araştırma, dünya sapıklarının eline aradıkları malzemeyi verdi.
Hooker’ın yaptığı araştırma, aslında bir mutluluk ölçümünden ibaretti. Otuz normal ve otuz eşcinsel erkek üzerinde yaptığı çalışmada, bunların aralarında mutluluk açısından bir fark bulunmadığı sonucuna vardı. Hattâ, en tecrübeli psikologlar bile, deneklerin mutluluk karnelerini inceledikleri zaman, bunlardan hangisinin normal, hangisinin eşcinsel olduğunu anlayamamışlardı. Hooker ve benzerleri, bu araştırmadan “Madem eşcinseller de diğerleri kadar mutlu olabiliyorlar; öyleyse eşcinsellik bir hastalık değildir” sonucunu çıkarmakta çok fazla zorlanmadılar.
[Devam edecek]
***
Kaynak: yazarumit.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Raşid Halifelerde iman-amel bütünlüğü

Yöneticiler hesaba hazırlansın