Yine delirdiler!

Risale-i Nur ne zaman kamuoyunda büyük bir teveccühe mazhar olsa, dolandırıcılıkta uzmanlaşmış bir cemaatin haset damarlarını harekete geçiriyor. 11. Uluslararası Risale-i Nur Sempozyumuna gerek milletin, gerekse Cumhurbaşkanı başta olmak üzere en üst kademedeki devlet yöneticilerinin gösterdiği teveccüh, söz konusu cemaatin ehliyetsiz fetvacısını bir kere daha çılgına çevirdi.

Risale Haber’de yer alan bir habere göre, ehliyetsiz fetvacı, TGRT FM’deki programında Nur talebelerini FETÖ ile ilişkilendirmeye teşebbüs ettikten başka, Risale-i Nur’da iman ve fıkıh diye birşeyin olmadığı iftirasını attı. (Bkz. http://www.risalehaber.com/tgrtden-osman-unlu-yine-said-nursiye-saldirdi-313446h.htm ).

Haberi veren Risale Haber sitesi, müfteri için “Hem müfteri, hem cahil, hem ahlâksız” tabirini kullandı. Ancak ehliyetsiz fetvacının bu sıfatları nereden kazandığını – zaten bir sır olmadığı için olsa gerek – açıklamadı.

Bütün bu sıfatların kaynağını bir kere daha açıklayalım.

1. Müfterinin ahlâk seviyesini, kendilerinin kutsal kaynağı olan Seâdet-i Ebediyye’nin şu kupürü herhalde yeterince açıklayacaktır. Kaynak burada, eseri de işte orada! Aynı ehliyetsiz fetvacı, eski Diyanet İşleri Başkanına “Bu yaptığın yarın camiyi kerhane haline getirmektir” sözleriyle saldırırken kullandığı edepsizce tabirleri kimden ve hangi eserden öğrenmişti dersiniz?

2. İftira atmak, ehliyetsiz fetvacının feyiz kaynağı olan kitaplarda sanat haline getirilmiş bir eylemdir. Mehmet Akif’ten Yusuf Karadavî’ye kadar niceleri bu iftiraların hedefi olmaktan kurtulamamışlardır. Millî şairimiz Âkif’i İbni Sebe’ ile bir tutmak ve Seyyid Kutub aleyhindeki iftira ve hakaretlerin altına İmam-ı Gazalî’nin imzasını atmak dahi bu cemaatin “fıkhında” helâl sayılan işlerdendir. Bkz:

http://www.yazarumit.com/imam-i-gazali-seyyid-kutub-hakkinda-ne-demis/

http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=4991 

3. Bu cemaatin kutsal kitabı, sadece edepsiz yetiştirmekle kalmamış, on binlerce kişiyi mağdur eden ülkenin en mahir dolandırıcılarını yetiştirmek gibi misilsiz bir başarıya da imza atmıştır. “İnsanların malları nasıl ellerinden alınır?” diye soracak olursanız, işte Seâdet-i Ebediyye’nin size vereceği cevap: Adama bir makbuz verirsiniz; o kâğıt parçası mal yerine geçer, adamcağınızın malını kendi malınızla mübadele etmiş olursunuz. Aynen o mâhut kaynaktan:

“Kızılay, İhlâs vakfı gibi yardım teşkilâtı, dînin (Hibe) ahkâmına tâbi’dirler. Vakf değildirler. Çünki, altın ve kâğıd liralar vakf edilince, kimsenin mülkü olmazlar. Yardım cem’ıyyetlerine teberru’ edilen malları, paraları ise, alâkalı me’mûr kabz edince, cem’ıyyet reîsinin mülkü olur. Cem’ıyyetde çalışan me’mûrlar, cem’ıyyet reîsinin vekîlleridir. (Hindiyye)de diyor ki, (Birisine para verip, bunu falanca fakîre ver dese, o fakîre kendi parasından verirse, aldığı parayı tazmîn etmesi [mislini ödemesi] lâzım olur. O parayı başka fakîre verirse, tazmîn etmez. Verdiği hediyyeye ivez [karşılık] olarak az birşey [meselâ makbûz denilen kâğıd] verilince, hediyyesini geri istiyemez.” (Seâdet-i Ebediyye, s. 876-877).

4. Başta Seâdet-i Ebediyye olmak üzere, bu cemaatin piyasaya sürdüğü kitapların birer cehalet kaynağından başka birşey olmadığı, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından ittifakla verilmiş müteaddit kararlarla sabit olmuştur.

Seâdet-i Ebediyye kitabı hakkında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan ayrıntılı bir inceleme sonunda, Din İşleri Yüksek Kurulu, “bu eserin genel olarak zihinleri teşviş edici ve okuyanları yanıltıcı mahiyette olduğuna ittifakla karar vermiştir.” (T. C. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunun 20.1.1970 tarihli ve 14 sayılı kararı).

Yine bu cemaate ait yayınlardan Hüseyin Hilmi Işık’a ait “Ehl-i Sünnet Yolu” adlı kitap hakkında da DİB Din İşleri Yüksek Kurulunun “okuyucuyu yanıltıcı ve şaşırtıcı mahiyette olduğu” yönünde kararı mevcuttur. (T. C. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunun 3.11.1969 tarihli kararı.)

İmam-ı Gazalî’yi Seyyid Kutub aleyhinde konuşturmak ve bir kâğıt parçasıyla insanların servetlerine el koydurmaya fetva vermek gibi pek çok garabeti içinde barındıran bu kitapları “zihinleri teşviş edici, yanıltıcı, şaşırtıcı” şeklinde nitelemekle Diyanet İşleri Başkanlığının ne kadar isabet ettiği meydandadır. Ancak bu hassasiyetin camiler seviyesinde de gösterilmesi gerekir. Zira Başkanlığın bu raporlarına ve cemaatin insanları yanıltmak ve şaşırtmak suretiyle yol açtığı onca mağduriyete rağmen, cemaate ait Hakikat Yayınevi tarafından basılan bu yanıltıcı kitaplara camilerimizin birçoğunun kitaplığında maalesef rastlanmaktadır. Oysa Diyanet İşleri Başkanlığının hangi seviyedeki camilerde hangi kitapların bulunabileceği yolunda muhtelif genelgeleri mevcuttur. İnsanların geçmişteki mağduriyetlerini örtbas etmemek ve gelecekteki mağduriyetlerine yol açmamak adına, bu genelgelerin Başkanlığa bağlı bütün camilerde hassasiyetle uygulanmasını gözetmek icap eder.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Raşid Halifelerde iman-amel bütünlüğü

Kur'an mealleri din eğitiminde baş köşeyi almalı