Ümmetinin pek çok ihtilâflarla karşılaşacağını haber veren Resulullah (s.a.v.), bu ihtilâflardan nasıl korunacağımızı da açıkça bildirdi. Bir hadis-i şerifinde bize Allah’ın kitabını ve kendi sünnetini emanet olarak bıraktığını bildiren Peygamberimiz, bir başka hadisinde de “Hulefâ-yı Râşidîn’in sünnetini” de bize doğru yol olarak gösterdi. Bu hadis-i şerifler şöyle: Size iki şey bıraktım ki, onlara sarıldığınız takdirde asla yolunuzu şaşırmazsınız: Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünneti. Muvatta’, Kader: 1 Ebû Necîh Irbâz b. S…
İslâm ümmetinin en önemli ve öncelikli konularından bazıları 170’inci Kur’an Buluşmasının gündemindeydi: Hablullah (Allah’ın ipi), i’tisâm (Kur’ân’a ve Sünnete bağlılık), cemaat, tefrika (ayrılık). Bütün bu kavramlar, Âl-i İmrân sûresinin 103’üncü âyetinin ilk cümlesinde yer alıyordu. Biz de bu cümle üzerinde yoğunlaştık. “Allah’ın ipi” tabiri ile kastedilen anlam ve âlimlerimizin bu konuda yaptıkları yorumlar üzerinde durduk. Kur’ân’a ve Sünnete bağlılığı ifade eden “i’tisâm” kavramının Kur’an’da, Sünnette ve Ehl-i Sünnet âlimler…
Hep birden Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın üzerinizdeki nimetini de hatırlayın ki, siz birbirinize düşman iken, kalplerinizi kaynaştırdı da Onun nimeti sayesinde kardeş oluverdiniz. Siz ateşten bir çukurun kenarındaydınız; O sizi oraya düşmekten kurtardı. Doğru yola erişmeniz için, Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor. Âl-i İmrân, 3:103 B u haftaki Kur’an Buluşmasında Kur’an’a ve Sünnete bağlılık ve ümmetin birliği, ana konumuz. UTESAV organizasyonuyla MÜSİAD’ın Sütlüce’deki genel merkezinde yarın sabah (28 …
Ü stadla görüşmemin ilki rüyada, biri de maddî âlemde olmak üzerek iki kısım olup, rüyada görüşmem beni maddî görüşmeye hazırladığı ve ikisi birbirini tamamladığı için bence önemli olduğundan, kısaca anlatmakta fayda görüyorum. 1957’nin Aralık ayı. Gayri İslâmi bir hayatın içindeyim. İslâmiyetin fiiliyatına taallûk eden hiçbir bağım kalmamıştı. Bu hayatın sarhoşluğu yüce Allah’ımızı bile düşünmeme fırsat vermediğinden hayallerim ve duygularım gibi, düşüncelerim de maneviyata yabanîleşmiş bir halet-i ruhiyede, günah deryasında girdaplar içinde …
Ey iman edenler! Allah’tan nasıl korkmak gerekiyorsa öyle korkun ve Müslüman olarak can verin. Âl-i İmrân, 3:102 G eçtiğimiz haftanın Kur’an Buluşmasında ağırlıklı konumuz takvâ idi. Daha önceki bölümlerde çeşitli açılardan yaklaştığımız takvâ konusunu bu defa daha geniş yönleriyle inceledik. Dilimizde tam olarak karşılığı bulunmayan bu kelimenin, İslâm’ın en önemli kavramlarından ve İslâm medeniyetinin temel taşlarından biri olduğunu, Kur’ân’dan ve Hadisten aldığımız örneklerle gördük. Dersin en önemli tesbitlerinden biri de, t…
Müsteşriklerden, Hıristiyan ve Yahudilerden, inançsız bilim adamlarından gelen tehlikeler, son Kur’an Buluşmasının ana konularıydı. Kur’ân-ı Kerim’in “Kitap Ehli” olarak tanımladığı Yahudi ve Hıristiyanların içimize attığı ırkçılık zehrinin dün olduğu gibi bugün de İslâm ümmeti için nasıl bir tehlike teşkil ettiğini de ibret verici örnekleriyle gördük. Bu arada, hadisler hakkında ortaya atılan şüphelerin bütünüyle müsteşriklerden alıntılanmış iddialar olduğunu da bir kere daha hatırladık. UTESAV organizasyonuyla MÜSİAD Genel Merkezi…
Geçtiğimiz haftaki Kur’an Buluşmasında, Mekke, Kâbe ve hac konularını içeren Âl-i İmrân sûresinin 96 ve 97’nci âyetlerini okuduk. UTESAV organizasyonuyla MÜSİAD’ın genel merkezinde gerçekleşen 167’nci Kur’an Buluşmasında ele alınan konuların başlıcaları şöyle idi: Yeryüzünde yapılan ilk mescid: Kâbe. Mekke, Kur’ân’da “şehirlerin anası” ve “güvenli belde” olarak anılır. Kâbe de mübarek, bereketli, hidayet kaynağı olarak nitelenmiş, onda apaçık tevhid delillerinin bulunduğu haber verilmiş ve oraya girenin emniyette olduğu bildirilmişt…
Hadis âlimi Prof. Dr. İbrahim Canan, “ Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye ” adlı kapsamlı eserinde, Resulullahın (s.a.v.) ve Ashabının dil konusunda ne kadar hassas davrandıklarını ve en küçük bir dil hatâsına müsamaha göstermediklerini, son derece çarpıcı örnekleriyle açıklıyor. Eserin konumuzla ilgili bölümünden bir kısmını daha sunuyoruz: – 3 – PROF. DR. İBRAHİM CANAN S üyûtî, Ebû Ubeyd’in Fedâil’inden naklen Hz. Ömer’in “Kur’ân’ı öğrendiğiniz gibi, lâhn, feraiz ve süneni de öğrenin” [1] dediğini kaydeder ki, bütün bunlar yeni ku…
Hadis âlimi Prof. Dr. İbrahim Canan, “ Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye ” adlı kapsamlı eserinde, Resulullahın (s.a.v.) ve Sahabîlerinin dil konusunda ne kadar hassas davrandıklarını ve en küçük bir dil hatâsına müsamaha göstermediklerini, son derece çarpıcı örnekleriyle açıklıyor. Eserin konumuzla ilgili bölümünden bir kısmını daha sunuyoruz: – 2 – PROF. DR. İBRAHİM CANAN H z. Ömer’in dil hususundaki titizliğini gösteren rivayetler de mevcuttur. Birinde, “Ömer ibnu’l-Hattab, bir kimse konuşurken hatâ yaparsa düzeltir, lâhn yaparsa…
İİKV tarafından düzenlenen “müsbet hareket” konulu 11. Risale-i Nur Sempozyumu ve bu sempozyuma devlet ricali tarafından en yüksek seviyede gösterilen teveccüh, kamuoyunda büyük bir sevinç ve ferah uyandırırken, bazı husumet ve adavet ehli çevrelerde de şiddetli kıskançlıklara ve allerjik reaksiyonlara yol açtı. Atatürk’ün hayalî zikir halkalarını ballandırarak anlatmasıyla ve sürekli tazelenen haremiyle tanınan şöhretperest bir müteşeyyih zâtın sözde müridlerinde bu reaksiyonlar en şiddetli ve edepsizcesine bir seviyede gözlendi. Bu sözde mü…
Kur'an Buluşmaları, 2017-18 dönemine “Kur’ân’ı Yaşayarak Okumak” başlıklı özel gündemiyle girdi. UTESAV’ın “Erdemli İş Adamı” projesi kapsamında sunumlu olarak gerçekleşen Buluşmada, âyet ve hadisler ışığında şu konular ele alındı: Kur’ân-ı Kerim kıyamete kadar gelecek bütün çağlara ve bütün insanlara inmiştir. Kur’ân’ın ulaştığı herkesin, Âlemlerin Rabbi tarafından gönderilen bu hitaba cevap vermek yükümlülüğü vardır. Kur’ân, insanlar için hem bir öğüt, hem de şeref vesilesidir; çünkü bu kitapla insan, Âlemlerin Rabbine muhatap …
Abdullah b. Ömer (r.a.) Arafat’tan Cuhfe’ye indiğinde hastalanmış, canı balık çekmişti. Aradılar, sonunda ancak bir tane bulabildiler. Hanımı Safiye onu pişirip önüne koydu. O sırada bir fakir gelip Abdullah’ın yanına oturdu. Abdullah ona “Şu balığı al da ye” dedi. Oradakiler “Sübhanallah! Bizi o kadar yordun; bu balığı güç belâ bulabildik. Bunu sen ye, o adama da başka birşey veririz” dediler. Hanımı da “Ona bir dirhem vermek balığı vermekten daha iyidir. Böylece sen de canının çektiği balığı yemiş olursun” dedi. …
Yayında olan ve olmayan kitapları derleyip toplamak ve bir düzene dayalı yeni bir yayı…