Kayıtlar

Kasım 19, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İslâm kadını nereye çıkardı, gelenek nereye indirdi?

Resim
KENAN DEMİRTAŞ – I – HZ. Ömer (r.a.) anlatıyor: “Cahiliyet devrinde kadına hiçbir değer vermezdik. İslâm gelip Allah’ın onlardan bahsettiğini görünce, onların üzerimizde bazı hakları olduğunu gördük.” [1] Hz. Ömer’in oğlu Hz. Abdullah ibnu Ömer de (r.a.) biraz farklı bir itirafta bulunuyor: “Biz Resulullah devrinde kadınlara söz söylemekten ve dilediğimiz gibi davranmaktan, hakkımızda vahiy iner korkusuyla çekinirdik. O vefat edince istediğimiz gibi konuşup davranmaya başladık.” [2] Bir sonraki kuşakta ise değişim daha bir belirginleşiyor. Hz. Ömer’in torunu ve Abdullah’ın oğlu Bilâl, kadının mescide gitmesine bile izin vermiyor: Abdullah ibnu Ömer, Resulullah’ın “ Birinizin hanımı mescide gitmek için izin talep ederse ona engel olmasın ” buyurduğunu haber vermişti. Abdullah’ın oğlu Bilâl, “Allah’a yemin olsun, biz onlara engel olacağız” dedi. Bunun üzerine Abdullah ona yaklaşıp öyle hakaretâmiz sözler sarf etti ki, böylesini hiç işitmedim. Sonra şunu ekledi: “Ben

Resulullah'ın mescidinde kadınlar

Resim
Asr-ı Saadette ve Hulefâ-i Râşidîn döneminde kadınların gerek cemaatle namaz kılmak, gerekse ilim öğrenmek için devam ettikleri ve bu duruma asla engel olunmadığı, yaygın şekilde bilinen bir gerçektir.  Sorularla İslâmiyet  sitesinde “Hz. Peygamber kadınlara perde arkasından mı ders verirdi?” şeklinde bir soruya cevap olarak hazırlanan aşağıdaki makalede, bu konuyla ilgili birçok hadis’e ve ilmî tesbitlere yer verilmiştir. Bu tesbitler arasında, ♦ kadınların mescidde kendilerine ayrılan yerde namazlarını kılıp hutbe ve sair dersleri dinledikleri, ♦ namaz bittiğinde önce kadınların çıkması için Resulullah (s.a.v.) ile erkeklerin bekledikleri, daha sonra kadınlar için özel bir kapı tahsis edildiği, ♦ kadınları erkeklerden ayıran bir perde v.s. gibi birşeyin bulunmadığı, ♦ kadınların da sohbetlere aktif şekilde karışarak soru sorabildikleri, hattâ itiraz edebildikleri, ♦ bu sayede toplumda erkeklerle tartışabilen, onları eleştirebilen, kendilerine danışılan ve insanlara yo

Kadınlarla iyi geçinelim

Resim
Onlarla güzellikle geçinin. Onlardan hoşlanmayacak olsanız da, bakarsınız, Allah, sizin hoşlanmadığınız birşeyde nice hayırlar yaratmıştır. Nisâ sûresi, 4:19 ÜMİT ŞİMŞEK “A llah’ın hanım kullarını mescidlerden alıkoymayın” buyuran Resulullahtan on dört asır sonra kadınların camilere gitme hakkının bulunup bulunmadığını tartışıyor olmamız hiç de iftihar edilecek bir durum ortaya çıkarmıyor. Gerçi çoğunluk bu tartışmaları aşmış durumda; fakat ne kadar azınlıkta da kalsa bazı zihinlerin cami kapılarını kadınlara kapalı tutma konusundaki kemikleşmiş inanışları, belki de bir ibret vesilesi olarak kıyamete kadar devam edeceğe benziyor. Bu işin en garipsenecek tarafı, kadınların başka bir yere değil, camilere ve ilim meclislerine gitmesi söz konusu olduğunda itirazların yükselmesidir. Kadınlar çarşıya çıkabilir, pazarda ve marketlerde alışverişini yapabilir, lokantada yemek yiyebilir, otobüse, minibüse, vapura, trene binebilir; bu konuda en katı olanlarımızın dahi eşlerini veya

Kadınlar ve camiler

Resim
ÜMİT ŞİMŞEK K adınlar camilere gelsin mi, gelmesin mi? Dinde cevabı açıkça belli olduğu halde yüzyıllardır hararetli tartışmaları tetikleyen konulardan biri de budur. Bu mesele, Diyanet İşleri Başkanlığının kadınları camie çağıran açıklamaları üzerine tekrar gündeme oturdu; bundan sonra da uzunca bir müddet kendisini hatırlatacağa benzer. [1] Resulullah (s.a.s.) zamanında böyle bir problemin olmadığı herkesin malûmu olan bir gerçektir. O zaman kadınların da mescide geldiğini, Resulullahın arkasında namaz kıldığını, hattâ kadınlar mescidde otururken Resulullahın yanlarından geçip onlara selâm verdiğini biliyoruz. Fakat Peygamberimizden hemen sonra, daha Sahâbe zamanında kadınlara cami yolunu kapatmaya yönelik eğilimler kendisini göstermeye başlamıştır. Meşhur vak’adır: Hadis ilminin öncülerinden Abdullah ibni Ömer (r.a.)  “Kadınlar mescide gitmek için izin istediklerinde onlara mâni olmayın”  mealindeki hadis-i şerifi naklettiğinde, oğlu Bilâl “Vallahi biz mâni oluruz” diye

"Ümmetimde ihtilâf ü tefrika endişesi..."

Resim
İ htilâf ve tefrika, geçtiğimiz hafta sonu gerçekleşen Kur’an Buluşmasının ağırlıklı konusunu teşkil eden kavramlar oldu. UTESAV organizasyonuyla düzenlenen Kur’an Buluşmalarının 173’üncüsünde, bir süredir üzerinde durduğumuz ümmetin birliği konusu şu meâldeki Âl-i İmrân sûresinin 105’inci âyetiyle neticeye bağlandı: “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra anlaşmazlığa düşüp de parçalananlar gibi olmayın. Onlar için büyük bir azap vardır.” Bu âyetin açıklamaları arasında, günümüzdeki ehl-i İslâm’ın, bilhassa âlimlerimizin İslâm ittihadı karşısındaki durumu da gündeme geldi. Buluşma, daha sonra Âl-i İmrân sûresinin 16-108’inci âyetleriyle devam etti. Uluslararası Teknolojik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfının (UTESAV) “Erdemli İş Adamı” projesi çerçevesinde 2013 başından bu yana devam eden Kur’an Buluşmaları, Cumartesi sabahları saat 7:00-9:00 arasında MÜSİAD’ın Sütlüce’deki genel merkezinde gerçekleşiyor. Programımız simit-peynir-çay’dan meydana gelen bir k