KENAN DEMİRTAŞ
– I –
HZ.Ömer (r.a.) anlatıyor:
“Cahiliyet devrinde kadına hiçbir değer vermezdik. İslâm gelip Allah’ın onlardan bahsettiğini görünce, onların üzerimizde bazı hakları olduğunu gördük.”[1]
Hz. Ömer’in oğlu Hz. Abdullah ibnu Ömer de (r.a.) biraz farklı bir itirafta bulunuyor:
“Biz Resulullah devrinde kadınlara söz söylemekten ve dilediğimiz gibi davranmaktan, hakkımızda vahiy iner korkusuyla çekinirdik. O vefat edince istediğimiz gibi konuşup davranmaya başladık.”[2]
Bir sonraki kuşakta ise değişim daha bir belirginleşiyor. Hz. Ömer’in torunu ve Abdullah’ın oğlu Bilâl, kadının mescide gitmesine bile izin vermiyor:
Abdullah ibnu Ömer, Resulullah’ın “Birinizin hanımı mescide gitmek için izin talep ederse ona engel olmasın” buyurduğunu haber vermişti. Abdullah’ın oğlu Bilâl, “Allah’a yemin olsun, biz onlara engel olacağız” dedi. Bunun üzerine Abdullah ona yaklaşıp öyle hakaretâmiz sözler sarf etti ki, böylesini hiç işitmedim. Sonra şunu ekledi:
“Ben sana Resulullah’tan haber veriyorum, sen ise durmuş ‘Vallahi engel olacağız’ diyorsun!”[3]
İki kuşak içinde kendisini belli eden değişim, sonraki yüzyıllarda daha da aşikâr hale geldi ve sonunda kadın, Kur’ân ve Peygamberden ziyade geleneklerin belirlediği bir yerle yetinmek zorunda kaldı. Prof. Dr. İbrahim Canan’ın deyimiyle, “Kur’ân ve Hz. Peygamberin, kadının yeri hakkında çok sık uyarılarına rağmen, Peygamber sünnetindeki uygulama, İslâm cemiyetinde maalesef istenen ölçüde yerleşemedi ve müessese haline gelemedi.”