Kâinat, i’lâ-yı kelimetullah için cihad meydanı



“Kelime,” Kur’ân’da 42 defa geçen bir kelimedir. Bunlardan 20’sinde “Allah’ın kelimesi/kelimeleri” şeklinde, İlâhî hüküm, kanun, müjde ve uyarı gibi anlamlarda kullanılmıştır.
Bazı âyetlerde ise, kâinattaki bütün varlıkların “konuştuğu” anlatılır. Yerde ve gökte olan herşey sürekli olarak Allah’ı övüp tesbih eder, Allah’tan gelen emirleri dinler; bu arada Süleyman aleyhisselâm gibi bir peygamber de bizim şuursuz varlık olarak gördüğümüz bazı varlıkların dillerini anlar ve onlarla konuşur.

Yedi gök ve yer ile bunlarda olan kim varsa Onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin. Lâkin siz onların tesbihini anlamıyorsunuz. O ise Halîmdir, Gafûrdur.
İsrâ, 17:44
Eğer yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem, denizler de mürekkep olsa, arkasından buna yedi deniz daha katılsa, yine de Allah’ın kelimeleri yazmakla tükenmezdi. Muhakkak ki Allah Azîz ve Hakîmdir.
Lokman, 31:27
Süleyman kuşları denetlerken, “Hüdhüdü niye göremiyorum?” dedi. “Yoksa kayıplara mı karıştı?
“Ya bana açık bir mazeret getirir, ya da ben onu yaman bir azaba uğratır yahut keserim.”
Çok geçmeden hüdhüd çıkageldi ve dedi ki: “Ben senin bilmediğin birşeyi öğrendim ve Sebe’ kavminden gerçek bir haber getirdim.
Neml, 27:20-22
Siz Peygambere yardım etmeseniz de, inkâr edenler onu yurdundan çıkardıklarında Allah ona yardım etmiştir. O vakit iki kişiden biri olarak mağaradayken, o, arkadaşına “Üzülme, Allah bizimle” diyordu.  Nitekim Allah ona güven ve rahmetini indirdi, sizin görmediğiniz ordularla onu destekledi ve kâfirlerin kelimesini [dâvâ] alçalttı. Çünkü yüce olan kelime ancak Allah’ın kelimesidir [tevhid, kelime-i tevhid, dâvâ, hüccet…]; Allah ise herşeyin mutlak galibi ve sonsuz hikmet sahibidir.
Tevbe, 9:40
Yoksa “O Allah adına yalan uydurdu” mu diyorlar? Allah dileseydi senin kalbini mühürlerdi.  Allah bâtılı yok eder ve kelimeleriyle gerçeği ortaya çıkarır. Şüphesiz ki O gönüllerde saklı olanı biliyor.
Şûrâ, 42:24
  • Kelime’nin çok geniş bir anlamı vardır. Dil ile veya hal ve fiillerle bir mânâyı dile getiren şeylere de “kelime” denir.
  • Yaratılan her şey, cisme bürünmüş bir söz gibi, kendisini Yaratanı över.
  • Bütün bu lisanları bir araya toplayan ve hepsini birden mânâlandıran, Kur’ân’ın lisanıdır.
  • Kur’ân lisanında “kelime” olarak adlandırılan geniş kavramın bizi getirdiği bu noktada, “i’lâ-yı kelimetullah” kavramı da çok geniş bir kuşatıcılıkla karşımıza çıkar. Bütün bilim dalları, i’lâ-yı kelimetullah için bir mücahede alanı halini alır.
  • Sekülerizm / laiklik, varlıkların lisanları arasındaki bu birliği bozar, akrabalıkları kaldırır, mânâlarını tanınmaz hale getirir.
  • Bu arada, İslâm medeniyetiyle yüzyıllar boyunca yoğurulmuş olan bir dili “arındırma” çabalarının sonuçları küçümsenmemelidir: Bir kelime bir başka kelimeyle değiştirildiği yahut atıldığı zaman, onunla arasında akrabalık bağı bulunan düzinelerce kelime ve kavram da dünyamızdan çıkar.
***
Yukarıdaki tesbitler, Kur’an Buluşmalarının 144’üncü bölümünden alınmıştır. Bu tesbitlerin delilleri, açıklamaları ve manevî hayatımız için büyük önem taşıyan sonuçlarını aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz:

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur'an mealleri din eğitiminde baş köşeyi almalı

Raşid Halifelerde iman-amel bütünlüğü