Kayıtlar

Ekim 7, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kadınlar ve camiler

ÜMİT ŞİMŞEK K adınlar camilere gelsin mi, gelmesin mi? Dinde cevabı açıkça belli olduğu halde yüzyıllardır hararetli tartışmaları tetikleyen konulardan biri de budur. Bu mesele, Diyanet İşleri Başkanlığının kadınları camie çağıran açıklamaları üzerine tekrar gündeme oturdu; bundan sonra da uzunca bir müddet kendisini hatırlatacağa benzer. [1] Resulullah (s.a.s.) zamanında böyle bir problemin olmadığı herkesin malûmu olan bir gerçektir. O zaman kadınların da mescide geldiğini, Resulullahın arkasında namaz kıldığını, hattâ kadınlar mescidde otururken Resulullahın yanlarından geçip onlara selâm verdiğini biliyoruz. Fakat Peygamberimizden hemen sonra, daha Sahâbe zamanında kadınlara cami yolunu kapatmaya yönelik eğilimler kendisini göstermeye başlamıştır. Meşhur vak’adır: Hadis ilminin öncülerinden Abdullah ibni Ömer (r.a.) “Kadınlar mescide gitmek için izin istediklerinde onlara mâni olmayın” mealindeki hadis-i şerifi naklettiğinde, oğlu Bilâl “Vallahi biz mâni oluruz” diyerek ona itiraz

Kadınlar ve cami konusunu bir de hadis âlimlerinden dinleyelim

Resulullah’tan (s.a.v.) on dört asır sonra “Kadınlar camilere gelsin mi, gelmesin mi?” gibi bir soruyu hâlâ tartışıyor olmamız hakkımızda hiç hayra alâmet olmamakla birlikte, zaman zaman konuyu gündeme getirerek tereddütleri giderici delillere aklıselim sahiplerinin dikkatlerini çekmek lüzumu hasıl oluyor. Bu defa da, Allah hayırlı ve sıhhatli uzun ömürler versin, ilimlerinin yanı sıra gerek takvâları, gerekse Sünnet-i Seniyyeyi savunma konusundaki hassasiyet ve gayretleri ile Müslüman halkımızın hürmet ve muhabbetlerine mazhar olmuş üç isim tarafından kaleme alınan birkaç pasajı insaf sahiplerinin mütalâalarına sunuyoruz. Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan ve Prof. Dr. Raşit Küçük , büyük hadis allâmesi İmam Nevevî ’nin Riyâzü’s-Salihîn adlı meşhur eserine yaptıkları şerhte, eserin üç ayrı yerine şu notları düşmüşler:   H z. Peygamberin sünnetinin evrensel karakteri, onun Ashâb-ı Kiram tarafından değiştirilmesine mani olmuştur. Nitekim Hz. Aişe “ Eğer kadınlar

Allah'ın Resulü ile takvâ yarışına çıkanlar

K adınların camilere, gerek ibadet için, gerek ilim öğrenmek için, gerekse Müslümanların meydana getirdiği muhteşem cemaatin bir parçası olmak için gelmeleri, Resulullah’ın (s.a.v.) sadece müsaade etmekle kalmayıp, ısrarla üzerinde durarak takip ettiği önemli bir sünneti idi. O, hiç şüphesiz, daha sonraki zamanlarda ortaya çıkan ve Peygamberinden daha ileride bir takvâyı (!) bu ümmete öğretmeye çalışan kimselerden çok farklı bir rehberdi. Kadınlar, gündüz namazlarından başka, yatsı ve sabah namazlarını da onun arkasında kılarlardı. O, mescide girerken kadınların yanından geçer ve onlara selâm verirdi. O, bekâr genç kızlardan hayızlı kadınlara kadar bütün hanımların bayram namazında bulunmasını emrederdi. Üzerine giyecek bir elbisesi olmayanların dahi arkadaşlarından ödünç bir örtü alarak Müslümanların bayramına katılmasını isterdi. Kadınlar kendilerine ayrılan yerde – arada perde olmaksızın – durur, erkeklerin tekbiriyle beraber tekbir getirir, onlarla beraber namaz kılıp dua eder, onl

Şehitlerle ilgili âyetler münafıkları ele veriyor

Resim
G eçtiğimiz haftanın Kur’an Buluşmalarında gündemin ana konuları şehitliğin fazileti ve münafıkların özellikleri idi. Âl-i İmrân sûresinin 168-171’inci âyetleri, bir taraftan şehitliği bütün mü’minleri özendirecek bir şekilde tasvir ederken, diğer taraftan da münafıkların bazı özelliklerini dikkatimize sunarak bizi onlar hakkında uyanık bulunmaya sevk ediyordu. Kur’ân, şehitlerin ölü olmadıklarını ve Rableri katında rızıklandıklarını açık ifadelerle bildiriyor, ayrıca şehitlerin “Korkmayın ve üzülmeyin” diyerek kendilerine henüz katılmamış mü’minleri müjdelediklerini de haber veriyordu. Şehitler ve şehitlik ile ilgili olarak okuduğumuz hadis-i şerifler ise, şehitlerin üstün mertebesi ve eriştikleri ayrıcalıklar ile ilgili olarak son derece özendirici tasvirler içeriyordu. Bu âyet ve hadisleri okurken, mü’minler arasındaki gönül bağlarının “kardeşlerini kendisine tercih etmek” derecesine varan bir muhabbet derecesine vardığını da müşahede ettik. Münafıkların belirgin özellikleri arasınd