SON EKLENENLER
latest

10 Kasım 2018 Cumartesi

Said Nur ve talebeleri

Aynen soyadının tasvir ettiği gibi bir büyük dâvâ adamı olan Osman Yüksel Serdengeçti’yi 35 sene önce bugün kaybetmiştik. Kendisini rahmetle anıyoruz. Onun Tarihçe-i Hayat’a alınmış bir yazısını Fatiha’lara vesile olması niyetiyle buraya alıyoruz.

Said Nur ve Talebeleri

Osman Yüksel Serdengeçti

 

Bahtiyar bir ihtiyar var. Etrafı, sekiz yaşından seksen yaşına kadar bütün nesiller tarafından sarılmış. Yaşlar ayrı, başlar ayrı, işler ayrı… Fakat bu ayrılıkta gayrılık yok! Hepsi bir şeye inanmış… Allah’a!.. Âlemlerin Rabbı olan Allah’a… Onun ulu Peygamberine.. Onun büyük kitabına.. Kur’an henüz yeni nâzil olmuş gibi, herkes aradığını bulmuş gibi bir hal var onlarda. Said Nur ve talebelerini seyrederken, insan kendini âdeta Asr-ı Saadet’te hissediyor. Yüzleri nur, içleri nur, dışları nur… Hepsi huzur içindeler. Temiz, ulvî, sonsuz bir şeye bağlanmak; her yerde hazır, nâzır olana, âlemlerin yaratıcısına bağlanmak, o yolda yürümek, o yolun kara sevdalısı olmak… Evet!.. Ne büyük saadet!

Said Nur, üç devir yaşamış bir ihtiyar. Gün görmüş bir ihtiyar. Üç devir: Meşrutiyet, İttihad ve Terakki, Cumhuriyet. Bu üç devir büyük devrilişler, yıkılışlar, çökülüşlerle doludur. Yıkılmayan kalmamış! Yalnız bir adam var. O ayakta… Şark yaylalarından, Güneş’in doğduğu yerden İstanbul’a kadar gelen bir adam. İmanı, sıradağlar gibi muhkem. Bu adam, üç devrin şerirlerine karşı imanlı bağrını siper etmiş. Allah demiş, Peygamber demiş, başka bir şey dememiş. Başı Ağrı Dağı kadar dik ve mağrur. Hiçbir zalim onu eğememiş, hiçbir âlim onu yenememiş… Kayalar gibi çetin, müdhiş bir irade… Şimşekler gibi bir zekâ… İşte Said Nur!.. Divan-ı Harbler, mahkemeler, ihtilaller, inkılablar… Onun için kurulan i’dam sehpaları… Sürgünler… Bu müdhiş adamı, bu maneviyat adamını yolundan çevirememiş! O, bunlara imanından gelen sonsuz bir kuvvet ve cesaretle karşı koymuş. Kur’an-ı Kerim’de “İnanıyorsanız muhakkak üstünsünüz” (Âl-i İmran suresi âyet 139) buyuruluyor. Bu Allah kelâmı, sanki Said Nur’da tecelli etmiş!

Mahkemelerdeki müdafaalarını okuduk. Bu müdafaalar bir nefs müdafaası değildir; büyük bir davanın müdafaasıdır. Celadet, cesaret, zekâ eseri, şaheseri…

Niçin Sokrat bu kadar büyüktür? Bir fikir uğruna hayatı hakir gördüğü için değil mi? Said Nur en az bir Sokrat’tır; fakat İslâm düşmanları tarafından bir mürteci, bir softa diye takdim olundu. Onlara göre büyük olabilmek için ecnebi olmak gerek. O, mahkemelerden mahkemelere sürüklendi. Mahkûmken bile hükmediyordu.

O hapishanelerden hapishanelere atıldı. Hapishaneler, zindanlar onun sayesinde Medrese-i Yusufiye oldu. Said Nur zindanları nur, gönülleri nur eyledi. Nice azılı katiller, nice nizam ve ırz düşmanları, bu iman abidesinin karşısında eridiler; sanki yeniden yaratıldılar. Hepsi halîm selim mü’minler haline, hayırlı vatandaşlar haline geldiler… Sizin hangi mekteperiniz, hangi terbiye sistemleriniz bunu yapabildi, yapabilir?

Onu diyar diyar sürdüler. Her sürgün yeri, onun öz vatanı oldu. Nereye gitse, nereye sürülse, etrafı saf, temiz mü’minler tarafından sarılıyordu. Kanunlar, yasaklar, polisler, jandarmalar, kalın hapishane duvarları, onu mü’min kardeşlerinden bir an bile ayıramadı. Büyük mürşidin, talebeleriyle arasına yığılan bu maddî kesafetler; din, aşk, iman sayesinde letafetler haline geldiler. Kör kuvvetin, ölü maddenin bu tahdid ve tehdidleri, ruh âleminin ummanlarında büyük dalgalar meydana getirdi. Bu dalgalar, köy odalarından başlayarak, yer yer her tarafı sardı; üniversitelerin kapılarına kadar dayandı.

Yıllardır mukaddesatları çiğnenmiş vatan çocukları, mahvedilen nesiller, imana susayanlar; onun yoluna, onun nuruna koştular. Üstad’ın Nur risaleleri elden ele, dilden dile, ilden ile ulaştı, dolaştı. Genç-ihtiyar, cahil-münevver, sekizinden seksenine kadar herkes ondan bir şey aldı, onun nuruyla nurlandı. Her talebe, bir makine, bir matbaa oldu. İman, tekniğe meydan okudu. Nur risaleleri binlerce defa yazıldı, teksir edildi.

Gözlerinin nuru sönmüş, iç âlemlerinin ışığı sönmüş, harabeye dönmüş olan körler; bu nurdan, bu ışıktan korktular. Bu aziz adamı, dillerden hiç eksik etmedikleri “İnkılaba-lâikliğe aykırı hareket ediyor” diye, tekrar tekrar mahkemeye verdiler; tekrar tekrar hapishanelere attılar. Kaç kerre zehirlemek istediler. Ona zehirler, panzehir oldu. Zindanlar dershane… Onun nuru, Kur’anın nuru, Allah’ın nuru vatan sınırlarını da aştı. Bütün Âlem-i İslâmı dolaştı. Şimdi Türkiye’de, her teşekkülün, vatanını seven herkesin, önünde hürmetle durması lâzım gelen bir kuvvet vardır: Said Nur ve Talebeleri. Bunların derneği yoktur, lokali yoktur, yeri yoktur, yurdu yoktur, partisi, patırtısı, nutku, alayişi, nümayişi yoktur. Bu, bilinmezlerin, ermişlerin, kendini büyük bir davaya vermişlerin şuurlu, imanlı, inanlı kalabalığıdır.

7 Kasım 2018 Çarşamba

Suriye'de evlendi, Bursa'da 16 yıl hapis yedi

Suriye’de 14 yaşında gelinle evlenen gence Bursa’da 16 yıl hapis cezası verildi. Gencin babası da 8 yıl hapse mahkûm oldu.

Gençlerin evliliği, 15 yaşındaki Diyana Z’nin geçtiğimiz Nisan ayında Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesine hamilelik raporu almak için gitmesiyle ortaya çıktı. Hastane görevlileri gençlerin evliliğini ihbar edince, Diyana’nın eşi 22 yaşındaki Abdullah H. ile kızın babası Yasir Z. hakkında Bursa 3. Ağırceza Mahkemesinde dâvâ açıldı.

Duruşmada Abdullah ile kayınpederi Yasir, dört senedir Türkiye’de yaşadıklarını, nikâhı geçen sene Suriye’de kıydırıp resmî işlemleri yaptırdıklarını söyledi. Gelin Diyana da kendi rızasıyla evlendiğini bildirdi.

Ancak mahkeme heyeti “tarafların rızası olsa dahi bu evliliğin suç olduğu” gerekçesiyle, Abdullah H’ye “çocuğun cinsel istismarı” suçundan 16 yıl 8 ay, kızın babası Yasir Z’ye de “suçun işlenmesine yardım ve yataklık” suçundan 8 yıl hapis cezası verdi.

Yine İstanbul Sözleşmesi

Kadın ve çocukların şiddete karşı korunmasını bahane ederek Avrupa’nın bakış açısına aykırı her türlü inanç, örf ve âdetleri toplumdan kaldırmayı hedef alan İstanbul Sözleşmesinin imzalanmasından ve bu Sözleşmeyle ilgili yasal düzenlenmelerin yürürlüğe girmesinden bu yana,  18 yaşından önceki evlilikler ırza tecavüz muamelesine tâbi tutuluyor ve bütün devlet görevlileri bu konuda ihbarla yükümlü sayılıyor.

Bu yüzden, Adalet Bakanlığının verilerine göre, halen 4 binden fazla genç, 15-20 yıla varan hapis cezalarına çarptırılmış olarak cezaevlerinde bulunuyor.

Kanun, erken evlilikleri ihbara bağlı olmayan suç niteliğinde kabul ederken, evlilik dışı beraberlikler hakkında bir hüküm getirmiyor.

Yine aynı kanun sebebiyle, her sene 120-130 bin civarında aile reisi, eşlerinin “kendisine şiddet uyguladığı” yönündeki şikâyetleri sebebiyle, mahkeme kararıyla evlerinden uzaklaştırılıyor.

İstanbul Sözleşmesinin yol açtığı sonuçlar için bkz.

https://yazarumit.com/bir-guncelleme-oykusu-2/

https://yazarumit.com/emine-karakayayi-hatirlayan-var-mi/

***

Toplumsal Cinsiyetten Toplumsal Cinnete

“Toplumsal Cinsiyetten Toplumsal Cinnete” adlı kitaptan alınmıştır. Kitaba şu adresten erişebilirsiniz:

https://www.kitapyurdu.com/kitap/toplumsal-cinsiyetten-toplumsal-cinnete/511945.html&filter_name=toplumsal%20cinsiyetten%20toplumsal%20cinnete

 

***

4 Kasım 2018 Pazar

Macaristan'dan toplumsal cinsiyete kırmızı kart

Macaristan hükûmeti, üniversitelerde yürütülen “toplumsal cinsiyet” programlarını tanımayacak.

Ekim ayı içinde hükûmet tarafından yapılan açıklamada, toplumsal cinsiyet ile ilgili tez programları yürütmekte olan iki üniversiteye bu programlar için tanınmış olan akreditasyon ve malî desteğin iptal edildiği bildirildi.

Hükûmet sözcüsünün konuyla ilgili açıklamasında, “İnsanlar ya erkek, ya da dişi olarak doğarlar; toplumsal olarak kurgulanmış cinsiyetten söz etmeyi uygun bulmuyoruz” denildi.

Açıklamaya göre, toplumsal cinsiyet konusunda daha önceden başlamış olan master veya doktora tezi çalışmaları devam edecek, ancak bu konuda yeni çalışmalar kabul edilmeyecek.

Viktor Orban’ın başbakanlığındaki Macar hükûmeti, cinsel sapıklıklarla ilgili konularda ABD ile Avrupa Birliğine muhalif duruşuyla tanınıyor. Bu duruş, Orban’ın “Her ülke kendi geleneksel aile modelini ve her çocuğun bir anne ile bir babaya sahip olmasını savunma hakkına sahiptir” şeklindeki sözlerinde ifadesini buluyor.

Avrupa Birliğinin raporlarında ise, Macaristan, “ailenin anne ve babadan oluştuğunu ileri süren modası geçmiş görüşe sahip olmak ve eşcinsel evlilikleri yasaklamakla” suçlanıyor.

Hükûmetin toplumsal cinsiyet araştırmalarından akreditasyon ve maddî desteği kaldırmasının ne ölçüde etkili olacağı konusu ise henüz netleşmiş değil. Bu karardan etkilenecek olan Merkezî Avrupa Üniversitesinin lisans ve diplomaları ABD’de geçerli sayılıyor. Ayrıca, Macar asıllı Amerikalı meşhur milyarder George Soros’un da LGBT güdümündeki hareketlere ve toplumsal cinsiyet faaliyetlerine cömert desteklerde bulunduğu biliniyor.

***

Toplumsal Cinsiyetten Toplumsal Cinnete

“Toplumsal Cinsiyetten Toplumsal Cinnete” adlı kitaptan alınmıştır. Kitaba şu adresten erişebilirsiniz:

https://www.kitapyurdu.com/kitap/toplumsal-cinsiyetten-toplumsal-cinnete/511945.html&filter_name=toplumsal%20cinsiyetten%20toplumsal%20cinnete

 


Konuyla ilgili diğer haberler:

https://yazarumit.com/bir-guncelleme-oykusu-2/

https://yazarumit.com/bilim-tarihinin-en-ahlaksiz-deneyi-ve-gunumuzdeki-sonuclari/

https://yazarumit.com/sapikligi-korumakta-avrupayi-sollamisiz/

Cimriler Cennete giremez

Allah’ın lütfuyla kendilerine verdiği şeyde cimrilik edenler bunu kendileri için hayır sanmasınlar. Aslında o kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet gününde onların boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır.  Allah ise sizin yaptıklarınızdan haberdardır.

Âl-i İmrân, 3:180

Allah’ın ve Resulünün cimrilik ile ilgili uyarıları, 208. Kur’an Buluşmasının ağırlıklı konusu idi. UTESAV organizasyonuyla MÜSİAD Genel Merkezinde gerçekleşen 3 Kasım Cumartesi günkü Buluşmada, konu ile ilgili âyet ve hadisleri okurken, bu kötü huyun mü’minler için çok büyük bir tehlike teşkil ettiği gerçeğini bütün açıklığıyla gördük.

Kur’ân-ı Kerim, “nefislerin cimriliğe yatkın olduğu” gerçeğini bize hatırlatıyor, ardından da, ancak nefsinin tutkularından kendilerini kurtaran kimselerin gerçek anlamda kurtuluşa ereceklerini bildiriyordu.

Cimrilik ve cimriler hakkındaki şiddetli uyarılardan bazıları ise şöyle idi:

Hiçbir şeyi Ona ortak koşmadan Allah’a kulluk edin. Anne ve babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındaki hizmetçi ve kölelere iyilik edin. Şu bir gerçek ki, Allah kendini beğenenleri ve böbürlenenleri hiç sevmez.

Onlar, kendileri cimrilik ettiği gibi başkalarını da cimriliğe teşvik eden ve Allah’ın onlara lütfettiği nimetleri esirgeyen kimselerdir. Biz ise o kâfirlere aşağılayıcı bir azap hazırlamışızdır. (Nisâ, 4:36-37).

Arabozuculuk yapan, iyiliği başa kakan ve cimri olan Cennete giremez. (Tirmizî, Birr: 41).

Cömert kimse Allah’a yakın, Cennete yakın, insanlara yakın ve Cehennemden uzaktır. Cimri ise Allah’tan uzak, Cennetten uzak, insanlardan uzak ve Cehenneme yakındır. Cahil ama cömert kimse, Aziz ve Celil olan Allah’a cimri âbidden daha sevgilidir. (Tirmizî, Birr: 40).

Zulümden sakının; çünkü zulüm kıyamet gününde zulümattır.

Cimrilikten de sakının. Çünkü cimrilik sizden öncekileri helâk etti; onları birbirinin kanını dökmeye ve birbirinin dokunulmaz haklarını çiğnemeye sevk etti. (Müslim, Birr: 56).

Malının zekâtını vermeyen kimseye kıyamet gününde malı, kel ve boynuzlu bir yılan şeklinde görünür. Yılan ona yapışıp kalır ve ona toslayarak “Ben senin hazinenim, ben senin hazinenim” der. (Nesâî, Zekât: 20; Müsned, 2:98).

UTESAV organizasyonuyla MÜSİAD’ın Sütlüce’deki genel merkezinde Cumartesi sabahları devam etmekte olan Kur’an Buluşmaları, sabah 7:00-7:30 arasında simit, peynir ve çaydan meydana gelen kahvaltı ikramıyla başlıyor ve 7:30-9:00 arasında sunumlu olarak cereyan ediyor. 2013 başından bu yana devam etmekte olan bu derslerde, âyet-i kerimeler tertip sırasına göre ele alınıyor ve zamanımıza bakan yönleri üzerinde özellikle duruluyor.

Kur’an Buluşmalarında hanımlar için de yer ayrılmış bulunuyor.