"Demokrasi şehidi" ne demek?

15 Temmuz darbe teşebbüsünü takiben bazıları tarafından bilinçsizle kullanılan “demokrasi şehidi” şekilndeki uydurma deyimle ilgili olarak, 18 Temmuz günü aşağıdaki yazıyı yayınlamıştık. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Zaman zaman bazıları şu tür ifadeler kullanıyorlar: Demokrasi şehidi. Değerli kardeşlerim, böyle bir şey yok, demokrasi şehidi diye bir şey olmaz” şeklindeki uyarısının hatırlattığı bu yazıyı tekrar yayınlıyoruz.

Menfur darbe teşebbüsüyle ilgili yayınlarda maalesef yaygınlaşma istidadı gösteren bir deyim ortaya çıktı: “Demokrasi şehidi.”

Şehitlik, milletimizin en mukaddes değerlerinden biridir ve kaynağını doğrudan ve sadece İslâm dininden alır. Şehitliğin anlamını ve şartlarını bize bildiren, Allah ve Resulüdür. İ’lâ-yı kelimetullah uğrunda, din ve vatan müdafaasında canını verenlerin yanı sıra; canını, ailesini ve malını müdafaa ederken öldürülenlerin de şehit sayılacaklarını Peygamberimiz haber vermiştir.[1] Bunların yanı sıra, birtakım musibetler sebebiyle can verenlerin de mânen şehit sayılacakları, yine hadis-i şeriflerde bildirilmiştir.[2]

Bütün bu tanımlar ışığında baktığımız zaman, son darbe teşebbüsüne karşı vatanını, milletini, devletini ve mukaddes değerlerini yiğitçe savunurken can veren kahramanlarımızı yüce dinimizin şehit olarak tarif ettiğini her Müslüman açıkça görecektir. Evet, daha darbe teşebbüsünün ilk ânında âsî generali alnından vurarak bu menfur teşebbüsü akamete uğratmakta en birinci rolü oynayan ve bu sebeple öldürülen assubayımızdan başlamak üzere, kendilerini âsîlerin tanklarına ve silâhlarına siper ederek bu milleti ve vatanı büyük bir bâdireden canları pahasına kurtaran vatan evlâtlarını şehit olarak anmak sadece hakkımız değil, aynı zamanda onlara ve gelecek nesillere karşı bir görevimizdir. Fakat onlara Allah’ın verdiği bu en şerefli rütbeyi başka isim ve sıfatlarla sulandırmamak şartıyla!

Bizim mukaddesatımızda sadece bir “şehitlik” kavramı vardır; o kadar. Dinini savunurken de, ailesini savunurken de, malını savunurken de ölen şehittir; ancak bunlar din şehidi, aile şehidi, mal şehidi diye tasnif ve tarif edilmezler. Böyle bir tasnif, şehitliğe asıl kutsallığını kazandıran kaynakla bu kavramın arasındaki bağı koparmak anlamına gelir.

Şehitlik, bu ümmetin ve bu milletin tarih boyunca en yüksek bir değeri olmuş ve sayısız kahramanlar bu yüce mertebeye erişerek Allah’ın vaadine hak kazanmak için canlarını feda etmişlerdir. Onların hepsi de Allah için, din için, vatan için, millet için can veren insanlardı. Fakat onların hiçbiri ne demokrasi şehidi idi, ne kırallık, ne padişahlık, ne meşrutiyet, ne de başka bir rejimin şehidi.

Bedrin arslanları demokrasi için can vermediler.

Anadolu’yu bize vatan yapan ecdadımız demokrasi için can vermedi.

İstanbul’u fetheden atalarımız demokrasi için can vermediler.

İstiklâl Harbinin şehitleri demokrasi için can vermediler.

Çanakkale’yi yedi düvele mezar yapan  kahramanlar demokrasi için can vermediler.

Bugün onların izini takip ederek bu din ve bu vatan için canlarını Allah yolunda feda eden insanları “demokrasi şehidi” gibi dinin kaynağında olmayıp da sonradan icad edilmiş deyimlerle anmak, bu insanları o mübarek kafileden ayırmak anlamına gelir.

Bununla da kalmaz, “şehitlik” gibi tarih boyunca bütün nesillerimizin ulaşmak için hayatlarını verdiği en yüce bir rütbeyi ve en mukaddes bir değeri ruhundan soyutlar ve kabrin ötesinde hiçbir anlam ifade etmeyen maddî bir şöhret etiketinden ibaret hale getirir.

Bu darbe teşebbüsünün yarası iyileşir, acıları unutulur, tahribatı tamir edilir. Fakat mukaddes değerlerimizdeki aşınmaların yol açtığı tahribatı gidermek hiç kolay olmaz, hattâ mümkün dahi olmayabilir.

— Ümit Şimşek

***

İlk yayın tarihi

18 Temmuz 2016

***

[1] Bkz. Tirmizî, Diyât: 21; Nesâî, Muharebe: 23.

[2] Bkz. Nesâî, Cihad: 48; İbni Mâce, Cihad: 17.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur'an mealleri din eğitiminde baş köşeyi almalı

Raşid Halifelerde iman-amel bütünlüğü