AVM'lerde mescit açılmasın

  

ÜMİT ŞİMŞEK

Çarşıları “Şeytanın bayrağını diktiği savaş alanı” olarak tarif eden hadis-i şerifin (Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe: 100) her zaman ve zemine uygun bir açıklaması olmuştur. Zamanımız ise tefsire ihtiyaç bırakmıyor; yeni bir dinin mâbedleri olarak işlev gören AVM’ler, bu hadis-i şerifi herkesin anlayacağı bir dille bütün âleme açıklıyor.

Tüketim tutkusu yeni bir din olarak piyasaya sürülürken, alışveriş bu dinin ritüeli, alışveriş merkezleri de mâbedi olarak daha işin başında açıkça ilân edilmişti. Zamanla bu dinin yükümlülükleri diğer dinlerinkinden çok daha baskın çıktı. Ritüeller insanların neredeyse bütün zamanlarına yayıldı, tüketim tutkusu bir “huzur-u daimî” şeklinde insanların bütün varlığını esareti altına aldı. Bu dinin en gelişmiş mâbedleri olan AVM’ler, göz kamaştıran devâsâ yapılar halinde şehirlerin en mutenâ yerlerinde halen yükselmeye devam ediyor. Gelişen yerleşim merkezlerinde diğer bütün dinlerin mâbedleri cüceleşirken, Tüketim dininin mâbedleri gittikçe daha hakim ve gösterişli hal alıyor.

AVM’lerde, bir mâbedden beklenen şeyler fazlasıyla var. Buralarda insan küçüldüğünü ve önemsizleştiğini görüyor, kendisinde birşeylerin eksikliğini fark ediyor ve bu eksikliği tamamlayacak şeyleri orada, dünya semâsının yerini alan o çatı altında bulabileceğini düşünerek büyük bir hazla ubudiyet vazifelerini yerine getirmeye koşuyor. Alışveriş merkezinin ışıl ışıl salonlarında, meydanlarında, merdivenlerinde yürürken yaşamaya başladığını hissediyor; hayatın geri kalan kısmının sadece bu anları yaşamak için bir hazırlıktan ibaret olduğunu anlıyor.

Tüketim dininde ibadetin özünü teşkil eden alışveriş için eskiden ceplerin dolu olması şartı vardı; şimdi sadece kredi kartı sahibi olmak yetiyor. En az bir kredi kartı bulunmayan kimsenin yaşamış sayılıp sayılmadığı konusu ihtilâflı olduğu için oraya hiç girmiyoruz; kesin olan şu: Ne kadar çok kredi kartı sahibi iseniz, bu Tüketim dininde o kadar kemale ermiş sayılıyorsunuz. Ve kredi kartınızdan ayrı bir gün geçirmeyi hayal bile edemiyorsunuz. Hatırlayacaksınız, bir ara, Arap kardeşlerimiz kıbleyi doğrultmak için en emin yol olarak kıble gösteren pusulalı kredi kartlarını bulmuşlar ve böylelikle pusulayı şaşırma veya evde unutma ihtimalini bütünüyle ortadan kaldırmışlardı. Bu arada, alışverişte karşılıklı edilen duaların zamana ve zemine uygun şekilde değişmekte olduğuna da işaret etmeden geçmeyelim: Eskiden alışveriş sonrasında “Allah bereket versin” demek âdettendi; şimdi “Kredi kartının limitini arttırsın” şeklindeki dualar daha çok makbule geçiyor.

***

AVM’ler alışveriş için kuruldu, ama faaliyet ve tesir alanları alışverişle sınırlı kalmadı. Farz olan alışverişi yapmadıkları zamanlarda bile, insanlar nafile olarak vitrin seyretmek için AVM’leri tavaf edebiliyorlar. Müslümanlar Kâbe’ye bakmayı ibadet sayıyorlarsa, Tüketim dininde vitrin seyretmek niçin ibadet yerine geçmesin?

Ömrün büyük kısmını AVM’lerde geçirmek için bahaneler saymakla bitmez. Bir arkadaşa randevu verecek olsanız, bir AVM’nin kafeteryasından daha önce akla gelecek neresi vardır? Canınız sıkıldıysa, işiniz ters gittiyse, ağır bir problemin altında kaldıysanız, atın kendinizi bir AVM’nin büyülü atmosferine; derdiniz çözülmese bile orada bulunduğunuz sürece o göz kamaştırıcı çatının altındaki herşey gibi o da küçülmüş görünecektir.

Bunlar gibi daha bir dizi bahane sayesinde, AVM’ler, sadece bir alışveriş ritüeline sahne olmak gibi bir rolle yetinmiyor, bizi dört bir yandan kuşatacak ve başka bir yere kaçma imkânı bırakmayacak şekilde hayatın bütün alanlarını istilâ etmeye devam ediyor. O kadar ki, bu istilânın tesiri, yeni inşa edilen gerçek mâbedlerin projelerinde bile kendisini gösteriyor ve camilerimizi, dükkânların arasına sıkıştırılmış bir müştemilât durumuna düşürüyor.

***

Cami-AVM rekabetinin saklanacak bir tarafı yoktur. Resulullah (s.a.v.) camileri Allah’ın en çok sevdiği mekânlar olarak, çarşıları da Allah’ın en hoşlanmadığı mekânlar olarak tarif etmiştir (Müslim, Mesâcid: 288). Şimdi bizim dindarlarımız, AVM’lere mescid isterken, görünürde AVM’leri Müslümanlara hizmet vermeye sevk ediyorlarsa da, uygulamada karşılaşacağımız durum, mescidleri de AVM’lerin işgal alanına sokmaktan başka birşey olmayacaktır. Son dakikalarına sıkıştırdığı namazını AVM’nin bir köşesine sıkıştırılmış bir mescidde savuşturduktan sonra, bütün vaktini AVM’de geçirmekten bir Müslümanı alıkoyacak ne vardır?

Onun için, yetkililerimiz AVM’leri mescit açmaya sakın zorlamasınlar. Eğer bu konuda mutlaka bir düzenleme yapılacaksa, bari bu, AVM’leri mescit açmaya değil, açmamaya zorlayan bir düzenleme olsun.

Bakarsınız, hiç değilse namaz sayesinde bazılarımız evlerinin yolunu hatırlayıverir.

***

Son Devir, Ekim 2013

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Raşid Halifelerde iman-amel bütünlüğü

Yöneticiler hesaba hazırlansın