Savaş izninin veriliş zamanıyla ilgili hikmetler

Allah’ın Resulü (s.a.v.) ile ona iman edenler, İslâmın ilk günlerinden itibaren şiddetli düşmanlıklara ve baskılara maruz kaldılar. Ancak Müslümanlara şiddetin her türlüsünü uygulayan müşriklere fiilen karşı koyma ve savaşma izni, belirli bir zaman sonra verildi.

Bu arada Müslümanlar boş durmadılar. İnen âyetlerin ve Resulullah’ın irşadıyla, muhteşem bir medeniyetin kuruluşunda rol oynayacak bir formasyon kazandılar.

Tabii ki bu kolay bir süreç değildi; onlar bir yandan da düşmanlıkların en şiddetlisine maruz kalıyorlar, ancak bu ağır şartlar onların daha da sağlam ve güçlü bir yapı kazanmalarına yardımcı oluyordu. Bilhassa namazın ve zekâtın bu eğitimde çok önemli bir rolü vardı.

Nihayet, İlâhî iradenin belirlediği vakit geldiğinde, savaş izni verildi ve bu izinle birlikte Müslümanlar düşmanlarına maddî kuvvetle karşı koymaya ve zafer üstüne zaferler kazanmaya başladılar.

Ancak savaş izni ve emri, herkesi birden hoşnut etmemişti. İşin garip tarafı, daha önce “Niçin hâlâ savaşmıyoruz?” deyip duran bir kısım insanların da savaşla emrolundukları zaman işi ağırdan almalarıydı.

Nisâ sûresinin 75-77. âyetleri, işte bu tip kimselerin durumlarını ele alarak, mü’minlere yaraşan şeyin, zulüm altında inleyen kardeşlerinin yardımına koşmak ve gerektiğinde de bu uğurda savaşmak olduğunu bize hatırlatıyor.

Aşağıda meâlini bulacağınız bu âyetleri, 2 Kasım Cumartesi günü UTESAV organizasyonuyla MÜSİAD genel merkezinde gerçekleşen 242’nci Kur’an Buluşmasında okuduk ve konuyla ilgili sorulara cevap aradık, İslâm âlimlerinden bazı önemli tesbitleri aktardık.

Size ne oluyor ki Allah yolunda savaşmıyorsunuz? Oysa çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar, “Ey Rabbimiz! Ahalisi zalim olan bu beldeden bizi çıkar. Bize yüce katından bir dost gönder; yüce katından bir yardımcı gönder” diye dua edip duruyorlar.

İman edenler Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler ise tâğutun yolunda savaşırlar. Siz de şeytanın dostlarıyla savaşın. Gerçekte, şeytanın hilesi pek zayıftır.

Vaktiyle kendilerine “Ellerinizi savaştan çekin; namazı kılın, zekâtı verin” denilen kimseleri görmedin mi? Onlara savaş farz olduğunda, içlerinden bir zümre, Allah’tan korkar gibi, hattâ daha da şiddetli bir korkuyla insanlardan korkuyorlar ve diyorlar ki: “Rabbimiz, bize niçin savaşı farz kıldın? Keşke yakın bir zamana kadar bize biraz daha mühlet verseydin!” De ki: Dünyanın safâsı pek azdır. Âhiret ise, takvâ sahipleri için daha hayırlıdır; orada kıl kadar bir haksızlığa uğramayacaksınız.

242’nci Kur’an Buluşmasının kesintisiz video kaydını aşağıdaki bağlantıda izleyebilirsiniz:

Kur’an Buluşmaları, Cumartesi sabahları 6:50’de kılınan sabah namazından sonra simit-peynir-çaydan meydana gelen bir kahvaltı ikramını takiben 7:30’da başlıyor ve 9:00’a kadar devam ediyor.

Programda hanımlar için de yer ayrılmış bulunuyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Raşid Halifelerde iman-amel bütünlüğü

Yöneticiler hesaba hazırlansın