Kayıtlar

Şubat 24, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tükürün zalimlerin hayâsız yüzlerine!

28 Şubat döneminde, Bediüzzaman ve Risale-i Nur’un zulüm karşısındaki tavrı ile ilgili olarak Akit gazetesinin Ümit Şimşek ile yaptığı ve 19-26 Temmuz 1998 tarihleri arasında sekiz gün süreyle tam sayfa olarak yayınladığı röportajın beşinci bölümü. Ramazan Gözübüyük sordu, Ümit Şimşek cevaplandırdı: – 5 – Bugünkü şartları biliyorsunuz. 28 Şubat süreci… Benzer düşüncelere karşı Bediüzzaman’ın yazdığı muhtelif mektuplar ve bahisler vardır. Birkaç örnek zikredecek olursak: “Benim bazı dostlarım, ehl-i dünya bana şüpheli baktıkları için, ehl-i dünyaya hoş görünmek için benden zahiren uzaklaşıyorlar, belki tenkit ediyorlar. Halbuki, kurnaz ehl-i dünya, bunların uzaklaşmasını ve benden çekinmelerini, o ehl-i dünyaya sadakate değil, bir nevi gösterişe, vicdansızlığa yorup o dostlarıma karşı fena nazarla bakıyorlar. “Ben de derim: Ey âhiret dostlarım! Benim Kur’ân’a hizmetkârlığımdan uzaklaşıp kaçmayınız. Çünkü inşaallah benden size zarar gelmez. Eğer faraza musibet gelse veya bana zulmedilse,

Füruat sözü bir mugalâtadır

28 Şubat döneminde, Bediüzzaman ve Risale-i Nur’un zulüm karşısındaki tavrı ile ilgili olarak Akit gazetesinin Ümit Şimşek ile yaptığı ve 19-26 Temmuz 1998 tarihleri arasında sekiz gün süreyle tam sayfa olarak yayınladığı röportajın dördüncü bölümü. Ramazan Gözübüyük sordu, Ümit Şimşek cevaplandırdı: – 4 – Bugün “irtica kanun tasarıları” karşısında tavrı ne olurdu? Üniversitelerde başörtülü kızlar okuyamıyor. Kahramanmaraş’ta Sütçü İmam, bir Fransızın Müslüman kadının başörtüsüne elini uzatması karşısında silâhına sarılmıştı. Başörtüsü konusunda bunun bir örneği var. Bediüzzaman, hayatı boyunca hapisten hapse, sürgünden sürgüne nakledilmiş, ama bütün yargılanmalarında beraat kararı almıştır. Sadece tek bir mahkûmiyeti vardır. O da Tesettür Risalesi sebebiyledir. Bu mahkûmiyetten sonra da Tesettür Risalesini yayınlamaya devam etmiş, üstelik başına, bu mahkûmiyetle ilgili olarak şöyle bir not eklemiştir: “Mahkemeyi susturan Temyiz dilekçesinin savunmasından bir parça: Ben de adliyenin ma

O, haksızlık karşısında hiçbir zaman susmadı

28 Şubat döneminde, Bediüzzaman ve Risale-i Nur’un zulüm karşısındaki tavrı ile ilgili olarak Akit gazetesinin Ümit Şimşek ile yaptığı ve 19-26 Temmuz 1998 tarihleri arasında sekiz gün süreyle tam sayfa olarak yayınladığı röportajın üçüncü bölümü. Ramazan Gözübüyük sordu, Ümit Şimşek cevaplandırdı:  – 3 – Bu durum, siyasete karşı olmasından mı kaynaklanıyor? Bediüzzaman için “siyasete karşıdır” diye bir şey söyleyemeyiz. Kendisinin bizzat katılmayışı başka birşeydir, siyasete karşı olmak başka birşeydir. Onun siyasete karşı olduğunu söylemek, hayatının bir bölümünü inkâr etmek olur. Bildiğimiz kadarıyla Kur’ân’da siyaset reddedilmiyor. Baştaki ölçüye dönelim. Bediüzzaman’ı anlamak için, ona Kur’ân’ın ışığında bakmak lâzım. Kur’ân siyaseti dışarıda bırakıyor mu? Bu mümkün değildir. Çünkü iman hadisesi, Allah’a hiçbir yerde, hiçbir şekilde ortak koşmamayı gerektirir. Bazı konuları Allah’ın—hâşâ—yetki sınırları dışına çıkardığınız zaman, ortada imandan geriye ne kalır? Bediüzzaman’ın iman

28 Şubat'ın Ebu Cehil bağlantısı

Resim
28 Şubat döneminin içinden geçerken, tepkilerimizi ortaya koyma çabası bazı orijinal buluşların ortaya çıkmasına da vesile oluyordu. Birgün aklıma “28 Şubat’ı Ebu Cehil’in doğum günü ilân etsek nasıl olur?” fikri düştü. Malûm gazeteler o gün geldiğinde darbenin yıldönümünü kutlarken, biz de “Ebu Cehil’i anma günü” tertipler, onun mel’anetlerini anlatırdık. Bu arada, onun yaptıkları ile başkalarının yaptıkları arasında bazı benzerlikler çıkarsa, ne yapalım, bunlar tarihî gerçekler! Tabii, Ebu Cehil’in doğum günü olarak tesbit ettiğimiz tarihin doğruluğunu sorgulayacak olanlar da çıkabilirdi; ama onları da “İnanmıyorsanız araştırın, doğrusunu siz bulun” diye savuşturmak çok zor olmazdı. Asıl zorluk, bu projeyi kabul ettirmekte çıktı. Kime bu konuyu açsam, alelacele konuyu kapatıveriyordu – 28 Şubat korkusundan ziyade Ebu Cehil korkusundan! En deli bildiğimiz insanlar bile bu konuyu açınca birden akıllarını başlarına alıyorlar ve “Olmaz öyle şey” deyiveriyorlardı. Bir kişi hariç: Abdurrah

Bütün çözümler Kur'ân'da

28 Şubat döneminde, Bediüzzaman ve Risale-i Nur’un zulüm karşısındaki tavrı ile ilgili olarak Akit gazetesinin Ümit Şimşek ile yaptığı ve 19-26 Temmuz 1998 tarihleri arasında sekiz gün süreyle tam sayfa olarak yayınladığı röportajın ikinci bölümü. Ramazan Gözübüyük sordu, Ümit Şimşek cevaplandırdı: – 2 – Bediüzzaman, talebesinin kendi kardeşine verdiği bu cevabı işitince bundan sevinç duyar ve Barla Lâhikasında yer alan bir mektubu kaleme alır. Bu mektubunda Bediüzzaman, Hulûsi Beye hitaben, “Abdülmecid’in ziyadesini ziyade görmekliğin beni ziyade memnun etti” der ve arkadan bir âyet-i kerimeyi nakleder. Bu âyette, Hazret-i İbrahim’in putperestlere “Siz Allah’a ortak koşmaktan korkmazken, ben mi sizin Allah’a ortak koştuklarınızdan korkacağım?” şeklinde cevap verdiği bildirilmektedir. Bediüzzaman, bu âyet-i kerimeyi naklettikten sonra, “millet-i İbrahim” sırrıyla, Hazret-i İbrahim Aleyhisselâma uymamız gerektiğini belirtir. Burada, Kur’ân’ın ölçüsünü ortaya koymuş, hadiseyi onun ışığın

"O, Kur'ân'ın adamı"

28 Şubat döneminde, Bediüzzaman ve Risale-i Nur’un zulüm karşısındaki tavrı ile ilgili olarak Akit gazetesinin Ümit Şimşek ile yaptığı ve 19-26 Temmuz 1998 tarihleri arasında sekiz gün süreyle tam sayfa olarak yayınladığı röportajın birinci bölümü. Ramazan Gözübüyük sordu, Ümit Şimşek cevaplandırdı:   -1- Bize Üstadı nasıl anlatabilirsiniz? Üstadı kısaca tanıtmak mümkün değil; ama ona tanımaya yardımcı olacak bazı noktalara kısaca işaret etmek mümkün. Bir defa, Üstadı tanımak için iki şeye öncelikle dikkat etmek gerekir: Birincisi, onun hayatına daima Kur’ân ışığında bakmak lâzımdır. Eğer Kur’ân’ı tamamıyla okur, bütününü dikkate alır, onun insanlara sürekli ikazlarını hayalimizin bir köşesinde canlı tutarsak, Bediüzzaman’ın hareketlerinde, üslûbunda, mesleğinde takip ettiği amaçlarında bir mânâ bulabiliriz. İkinci olarak, Bediüzzaman’ı geçmişe değil, geleceğe bakarak anlamaya çalışmalıyız. Çünkü o geçmişte yaşayan bir insan değildir. Hattâ günümüzde yaşayan bir insan da değildir. Onun

. . . Ve Ahmet Taşgetiren haklı çıktı

Resim
İ slâmî camianın önemli isimlerinden Ahmet Taşgetiren’in kuruluşundan bu yana emek verdiği Altınoluk dergisi ile yolu ayrıldı. Ahmet Taşgetiren, bu ayın başlarında katıldığı bir televizyon programında “12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat döneminde yazdım, kendimi bu zamandaki kadar kısıtlı bir duygu içinde görmedim” şeklinde bir cümle kullanmış, bunun üzerine sosyal ve asosyal medyanın tümünde birden bir linç kampanyasının hedefi haline gelmişti. Son olarak, Taşgetiren’den, 33 yıldır hizmet ettiği Altınoluk dergisi ile Karar gazetesindeki yazıları arasında bir tercih yapması istendi. Taşgetiren, yazılarından vazgeçmeyeceğini bildirince, derginin doğumundan bu yana kesintisiz şekilde devam eden bir beraberlik sonlanmış oldu. Altınoluk dergisi, 1986 Mart’ında Taşgetiren’in attığı “Andını Hatırla” başlığıyla yayın hayatına atılmıştı. Derginin ilk sayısında, o zaman Tercüman gazetesinde çalışmakta olan Ahmet Taşgetiren’in “Sonsuz Bîat” başlıklı yazısı, Ahmed Maraşlı imzasıyla yayınlanmıştı. Yazı,

Kur'ân medeniyetinin temelinde güzel söz var

Resim
K ur’an Buluşmalarının 220. bölümünde yetim ve kadın hakları ile miras hukukuna dair âyetler gündemimizdeydi. Nisâ sûresinin 5-8. âyetlerini okurken, kendimizi bir fazilet medeniyetinin adım adım inşasını âdeta gözümüzle görüyormuş halde bulduk. Âyetler sadece herkesin hakkını bildirmekle kalmıyor, bunu yaparken insanların içindeki fazilet tohumlarının da yeşermesine zemin hazırlayan öğütler veriyordu. Bunlar arasında en dikkat çekici olanı ise, güzel söz ile ilgili olan öğütler idi. Gerek miras taksimi sırasında, gerekse aklı başında olmayan kimselere karşı Kur’ân bize güzel ve gönül alıcı sözler söylemeyi emrediyordu. Aynı öğüt, daha başka sûrelerde de farklı vesilelerle tekrarlanıyordu. Gördüğümüz örneklerden birkaç tanesi: Kullarıma şunu da söyle ki, sözün en güzelini söylesinler. Yoksa Şeytan aralarına fesat sokar. Çünkü Şeytan insana apaçık bir düşmandır. İsrâ, 17:53 Güzel bir söz, bir affediş, ardından eziyet gelen sadakadan daha hayırlıdır. Allah ise Ganî ve Halîmdir. Bakara, 2