SON EKLENENLER
latest

20 Mart 2019 Çarşamba

Toplumsal Cinsiyet projelerine Valilik desteği

Bursa Valiliğine bağlı AB Projeler ve Dış İlişkiler Koordinasyon Merkezi, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” adı altında faaliyet gösterecek kuruluşlara para dağıtıyor.

Dağıtılacak olan fon, Valiliğin Sivil Toplum Destek Vakfı ve Türkey Mozaik Foundation adlı vakıflarla yaptığı işbirliğiyle oluşturuldu.

Sivil Toplum Destek Vakfının açıklamasında, bu fonun gayesi, “Toplumsal cinsiyet eşitliği alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının yenilikçi projelerini, kurumsal girişimlerini, kampanya ve savunuculuk çalışmalarını desteklemeyi amaçlıyor.”

Turkey Mozaik Foundation adlı vakıf ise, İngiltere’de yaşayan bir grup Türk bağışçı tarafından kurulmuş bulunuyor ve Türkiye’de “sosyal değişim” için çalışanları desteklemek üzere bağış topluyor.

Bursa Valiliğinin koordinasyonu altında bu kuruluşlar tarafından temin edilecek olan bağışlardan, şu özelliklere sahip olan kuruluşlar faydalanabilecek:

• Türkiye’de kurulmuş dernekler, vakıflar, kooperatifler ve diğer kar amacı gütmeyen kuruluşlar,
• En az bir senedir sahada aktif olarak çalışan,
• 2018 yılındaki gelirleri en az 30.000 TL olan,
• Çalışmalarının odağı toplumsal cinsiyet eşitliği olan,
• Karar alma mekanizmalarında söz konusu toplumsal meselenin [toplumsal cinsiyet eşitliğinin] birinci derecede ilgilisi olan kesimlerin çoğunlukta olduğu (ya da değilse bunun nedenini açıklayabilen),
• Kuruluş amacını tanımlayan resmi dokümanlarda, misyonunda ve/veya oluşturduğu değişim teorisinde toplumsal cinsiyet eşitliğine net olarak yer veren kuruluşlar.

Bu kuruluşlar, projeleri kabul edildiği takdirde 70 bin liraya kadar hibe talebinde bulunabilecek.

Konuyla ilgili açıklama, Bursa Valiliğine ait http://www.bursaab.gov.tr/toplumsal-cinsiyet-esitligi-hibe-program adresi ile Sivil Toplum Destek Vakfına ait http://siviltoplumdestek.org/toplumsal-cinsiyet-esitligi-hibe-programi/ adresinde yer alıyor.


Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projesi için bkz.

https://yazarumit.com/bir-guncelleme-oykusu-2/

Devlet politikası ve Cumhurbaşkanlığınca önemle takip edilen bir proje olarak Toplumsal Cinsiyet Eşitliği için bkz.

https://yazarumit.com/toplumsal-cinsiyet-2019da-tam-gaz/

18 Mart 2019 Pazartesi

Batıdan alınan kanunların hedefinde aile var

Nisâ sûresinin 15-18. âyetlerini okuduğumuz Kur’an Buluşmalarının 223. bölümünde iki ana konumuz vardı: fuhşiyat ve tövbe.

Aile ve akrabalık bağları üzerinde vurgu yapan âyetlerden hemen sonra fuhşiyat ve zina konusunun ele alınması, bu şenî fiilin aile ve toplum hayatı için taşıdığı tehlikenin büyüklüğüne işaret ediyordu. Bu arada, Kur’an medeniyetinin bir özelliğini daha görmüş olduk:

Bir taraftan insanın yaratılışındaki iyilik ve güzellik tohumlarını yeşertirken, diğer taraftan da çirkin ve zararlı olan şeyleri kaynağında kurutmak, ortaya çıktığı takdirde ise hemen temizlemek, bu medeniyetin önemli bir ilkesini teşkil ediyordu.

Konuyla ilgili bir başka tesbitimiz ise, bugünün medyasında kullanılan dilin ve yöntemlerin her türlü ahlâksızlık ile ünsiyet meydana getirecek bir şekilde geliştirilmiş olduğu idi.

Bu arada, Batıdan aldığımız bazı kural ve yasaların da namuslu aile hayatını gözden düşürmek ve fuhşiyatı koruma altına alarak yaygınlaştırmak hedefine dönük olduğu, bir başka vakıa idi.

Kur’ân-ı Kerimin “Zinâya yaklaşmayın” emri ise, bu dilden ve bu tür uygulamalardan uzak durulması gerektiğini kesin bir şekilde ortaya koyuyordu.

Bütün bunlara rağmen, Kur’ân-ı Kerim, hatâdan dönüş yolunu sonuna kadar açık tutuyor ve bize Allah’ın “Tevvâb” ismini adres olarak gösteriyordu.

Hangi ölçekte olursa olsun, insanların Allah’a yöneldiği, Kur’ân’a ve Sünnete kulak verdiği bir toplumda ise, Tevvâb isminin tecellîsinden şöyle bir manzaranın ortaya çıktığı tesbitini yaptık:

Sürekli temizlenen, üzerinde kir biriktirmeyen, kusurlarından arınarak daimî bir gelişim içinde bulunan bir toplum.

Başkalarına karşı alabildiğine affedici olan, kendisine karşı işlenen kusurları unutabilen, bağışlayan ve bağışladığı şeyi başa kakmayan insanlar.

UTESAV organizasyonuyla MÜSİAD’ın Çobançeşme’deki genel merkezinde cereyan eden Kur’an Buluşmaları, Cumartesi sabahları 7:00’de simit-peynir-çaydan meydana gelen bir kahvaltı ikramını takiben 7:30’da başlıyor ve 9:00’a kadar devam ediyor.

Programda hanımlar için de yer ayrılmış bulunuyor.

17 Mart 2019 Pazar

Bediüzzaman ve Ayasofya

Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî’nin Türkiye’yi idare edenlere ısrarla yönelttiği birkaç maddelik bir talep listesinde Ayasofya Camiinin açılışı da vardı. Bu talebin yerine getirilmesi, bugüne nisbetle o zaman çok daha imkânsız görünüyordu ve Bediüzzaman da bunun hiç şüphesiz farkındaydı. Fakat bu talebin günlük politika ölçütleriyle anlaşılmasına imkân bulunmayan boyutları vardı. Bu boyutları da kapsayan bir bakış açısı, asıl tehlikeyi Ayasofya’nın açılmasında değil, açılmamasında görüyordu. Zira Ayasofya Camii, Peygamber methine mazhar büyük Fatih tarafından ümmete armağan edilmiş bir vakıftı; bu vakfın şartnamesi, bu mâbedi amacından alıkoyanlar için dehşetli bir bedduayı içeriyordu ve Bediüzzaman bu ülkeyi ve bu ülkede hükmeden iktidarı bu lânetten kurtarmak için çırpınıyordu. Onun bu konudaki mektuplarını hatırlarken, kendi kendimize sormadan edemiyoruz: Acaba Ayasofya dâvâsına cami ihtiyacı açısından yaklaşan günümüz politikacılarının gördüğü birşeyi Bediüzzaman göremiyor muydu? Yoksa Bediüzzaman’ın gördüğü birşeyi mi bugünün politikacıları göremiyorlar?

Eskilerin lüzumsuz keyfî kanunları ve su-i istimalleri neticesiyle, belki de tahrikleriyle zuhur eden Ticanî meselesini ve ağır cezalarını dindar Demokratlara yüklememek ve âlem-i İslâm nazarında Demokratları düşürmemenin çare-i yegânesi kendimce böyle düşünüyorum:

Nasıl ezan-ı Muhammediyenin (a.s.m.) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi, öyle de, Ayasofya’yı da beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmektir. Ve âlem-i İslâmda çok hüsn-ü tesir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i İslâmın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, bu yirmi sene mahkemeler bir muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraatine karar verdikleri Risale-i Nur’un resmen serbestiyetini dindar Demokratlar ilân etmelidirler. Tâ, bu yaraya bir merhem vurmalı. O vakit âlem-i İslâmın teveccühünü kazandıkları gibi, başkalarının zâlimane kabahati de onlara yüklenmez fikrindeyim.

Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zatların hatırları için, otuz beş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki gün baktım ve bunu yazdım.

***

Ankara’ya bu defa geldiğimin mühim bir sebebi, İslâmiyete ciddî taraftar Dahiliye Vekili Namık Gedik’i görmek ve İslâmiyetin kahramanı olan Adnan Beye ve Tevfik İleri gibi mühim zatlara bir hakikatia söylemektir ki:

Hem Demokrata ezan-ı Muhammedî gibi çok kuvvet vermek ve Risale-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve âlem-i İslâmı, hattâ bir kısım Hıristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı muzahrafattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır. Bu ise, bu mesele için otuz sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik’i görmek istedim ve geldim. Adnan Bey, Namık Gedik ve Tevfik İleri gibi zatların hatırı için başka yere gitmedim.

— Emirdağ Lâhikasından