Kayıtlar

Mart 17, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Toplumsal Cinsiyet projelerine Valilik desteği

B ursa Valiliğine bağlı AB Projeler ve Dış İlişkiler Koordinasyon Merkezi, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” adı altında faaliyet gösterecek kuruluşlara para dağıtıyor. Dağıtılacak olan fon, Valiliğin Sivil Toplum Destek Vakfı ve Türkey Mozaik Foundation adlı vakıflarla yaptığı işbirliğiyle oluşturuldu. Sivil Toplum Destek Vakfının açıklamasında, bu fonun gayesi, “Toplumsal cinsiyet eşitliği alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının yenilikçi projelerini, kurumsal girişimlerini, kampanya ve savunuculuk çalışmalarını desteklemeyi amaçlıyor.” Turkey Mozaik Foundation adlı vakıf ise, İngiltere’de yaşayan bir grup Türk bağışçı tarafından kurulmuş bulunuyor ve Türkiye’de “sosyal değişim” için çalışanları desteklemek üzere bağış topluyor. Bursa Valiliğinin koordinasyonu altında bu kuruluşlar tarafından temin edilecek olan bağışlardan, şu özelliklere sahip olan kuruluşlar faydalanabilecek: • Türkiye’de kurulmuş dernekler, vakıflar, kooperatifler ve diğer kar amacı gütmeyen kuruluşlar, • En az

Batıdan alınan kanunların hedefinde aile var

Resim
Nisâ sûresinin 15-18. âyetlerini okuduğumuz Kur’an Buluşmalarının 223. bölümünde iki ana konumuz vardı: fuhşiyat ve tövbe. Aile ve akrabalık bağları üzerinde vurgu yapan âyetlerden hemen sonra fuhşiyat ve zina konusunun ele alınması, bu şenî fiilin aile ve toplum hayatı için taşıdığı tehlikenin büyüklüğüne işaret ediyordu. Bu arada, Kur’an medeniyetinin bir özelliğini daha görmüş olduk: Bir taraftan insanın yaratılışındaki iyilik ve güzellik tohumlarını yeşertirken, diğer taraftan da çirkin ve zararlı olan şeyleri kaynağında kurutmak, ortaya çıktığı takdirde ise hemen temizlemek, bu medeniyetin önemli bir ilkesini teşkil ediyordu. Konuyla ilgili bir başka tesbitimiz ise, bugünün medyasında kullanılan dilin ve yöntemlerin her türlü ahlâksızlık ile ünsiyet meydana getirecek bir şekilde geliştirilmiş olduğu idi. Bu arada, Batıdan aldığımız bazı kural ve yasaların da namuslu aile hayatını gözden düşürmek ve fuhşiyatı koruma altına alarak yaygınlaştırmak hedefine dönük olduğu, bir başka vak

Bediüzzaman ve Ayasofya

Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî’nin Türkiye’yi idare edenlere ısrarla yönelttiği birkaç maddelik bir talep listesinde Ayasofya Camiinin açılışı da vardı. Bu talebin yerine getirilmesi, bugüne nisbetle o zaman çok daha imkânsız görünüyordu ve Bediüzzaman da bunun hiç şüphesiz farkındaydı. Fakat bu talebin günlük politika ölçütleriyle anlaşılmasına imkân bulunmayan boyutları vardı. Bu boyutları da kapsayan bir bakış açısı, asıl tehlikeyi Ayasofya’nın açılmasında değil, açılmamasında görüyordu. Zira Ayasofya Camii, Peygamber methine mazhar büyük Fatih tarafından ümmete armağan edilmiş bir vakıftı; bu vakfın şartnamesi, bu mâbedi amacından alıkoyanlar için dehşetli bir bedduayı içeriyordu ve Bediüzzaman bu ülkeyi ve bu ülkede hükmeden iktidarı bu lânetten kurtarmak için çırpınıyordu. Onun bu konudaki mektuplarını hatırlarken, kendi kendimize sormadan edemiyoruz: Acaba Ayasofya dâvâsına cami ihtiyacı açısından yaklaşan günümüz politikacılarının gördüğü birşeyi Bediüzzaman göremiyor