Toplumsal cinsiyet, nasıl toplumsal cinnete dönüştü?
“T oplumsal cinsiyet” adıyla anılan musibet kimseye haber vermeden hayatımıza girdi desek yeridir. Kamuoyu olarak, Avrupa Birliği ile asırlık maceramızın bitip tükenmeyen alışveriş ve oyalamaları arasında birtakım belgelere imza attığımızı düşünüyor ve olup bitenlere dönüp de bakmıyorduk. Nasıl olsa yöneticilerimiz bizim değerlerimizi çok iyi bilen kimselerdi; onların ufak tefek bazı hatâları olsa da değerlerimizi temelden sarsacak maceralara teslim olmaları beklenemezdi. Ancak bu sürecin gelip dayandığı nokta, olup bitenlerin farkında olma konusunda yöneticilerimizin de bizden çok fazla ümit bağlanacak durumda olmadığını ortaya çıkardı. Biz neyi imzaladığımızı ve Avrupa karşısında hangi taahhütlerin altına girdiğimizi fark ettiğimizde ateş bacayı çoktan sarmış, Avrupa’nın sefih ahlâk telâkkilerine aykırı inanç, örf ve âdetlerin kökünü bu topraklardan kazıma hedefine yönelik yasal düzenlemeler yapılmış ve yürürlüğe girmiş, devletin kılcal damarlarına kadar nüfuz eden bir resmî politika