Kayıtlar

Kasım 3, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir deve sağımı cihad mı, yetmiş senelik namaz mı?

– Ümmetin en küçük bir meselesini en büyük bir şahsî kemalât meselesinden daha üstün görmekte zorlanıyorsanız, – Maddî veya manevî cihadın her türlüsüne ait en cüz’î bir hizmeti, bir faaliyeti, bir yardımı, bir desteği en büyük bir velâyet mertebesine tercih etmek hususunda zaman zaman tereddütler yaşıyorsanız, – “Şunu şu kadar okursan veya şu kadar namaz kılarsan bu kadar sevap kazanırsın” şeklinde internette dolaşan ve çoğu zaman kaynağı ve sıhhati de şüpheli bulunan vaadlerin cazibesine kapılarak vaktinizin çoğunu şahsî kemalâtınıza ayırıyor ve bu sebeple cihad kıymetindeki hizmetlerin bir kısmından geri kalıyorsanız, – “Böyle küçük meseleler için kıymettar vaktimi sarf etmektense, o çok kıymetli vaktimi zikir ve fikir gibi kıymettar şeylere sarf edeceğim deyip çekilerek ittifakı zayıflaştırmayınız; çünkü bu manevî cihadda küçük mesele zannettiğiniz, çok büyük olabilir” şeklindeki ikazların ciddiyetini her zaman iç âleminizde yeteri kadar yankılanmıyorsa, – Ehl-i imanın her cepheden

Şeriat rahmettir

ÜMİT ŞİMŞEK Ş eriatın değerini anlamak için birçoğumuzun kafasına saksı düşmesi gerekiyor. Çünkü Şeriati bir tür ceza hukuk sistemi zannediyoruz; bir de merhamet duygumuz yönünü şaşırmış bulunuyor. Şeriat karşıtı bir gazetenin kendisini “laik” olarak tanıtan bir yazarı da İstanbul trafiğinde bunalınca Şeriatten imdad istemek zorunda kalmış. Sayın yazar, haklı olarak, bu dinin trafikte işlenen hatâlara karşı birer müeyyidesinin olması gerektiğini savunuyor. Şeriati bir ceza hukuku sistemi olarak görmenin yanlışlığını bir tarafa bırakacak olursak, burada bir hakikat yakalanmış görünüyor. Bu hakikat, Şeriatin adalet ile iç içe tecellî eden rahmet yönüdür. Lâkin bu da ancak mağdurun bakış açısından net olarak görülebiliyor; zaman zaman saksıya duyulan ihtiyaç, işte bu bakış açısını yakalayabilmek içindir. *** Ş eriatin ne olup ne olmadığı konusuna girecek olursak, kolay kolay çıkamayabiliriz. Onun için, bir mânâda Şeriatin baştan başa rahmet demek olduğunu belirtmekle yetinelim. Şeriat r

Savaş izninin veriliş zamanıyla ilgili hikmetler

Resim
A llah’ın Resulü (s.a.v.) ile ona iman edenler, İslâmın ilk günlerinden itibaren şiddetli düşmanlıklara ve baskılara maruz kaldılar. Ancak Müslümanlara şiddetin her türlüsünü uygulayan müşriklere fiilen karşı koyma ve savaşma izni, belirli bir zaman sonra verildi. Bu arada Müslümanlar boş durmadılar. İnen âyetlerin ve Resulullah’ın irşadıyla, muhteşem bir medeniyetin kuruluşunda rol oynayacak bir formasyon kazandılar. Tabii ki bu kolay bir süreç değildi; onlar bir yandan da düşmanlıkların en şiddetlisine maruz kalıyorlar, ancak bu ağır şartlar onların daha da sağlam ve güçlü bir yapı kazanmalarına yardımcı oluyordu. Bilhassa namazın ve zekâtın bu eğitimde çok önemli bir rolü vardı. Nihayet, İlâhî iradenin belirlediği vakit geldiğinde, savaş izni verildi ve bu izinle birlikte Müslümanlar düşmanlarına maddî kuvvetle karşı koymaya ve zafer üstüne zaferler kazanmaya başladılar. Ancak savaş izni ve emri, herkesi birden hoşnut etmemişti. İşin garip tarafı, daha önce “Niçin hâlâ savaşmıyoruz?