Kayıtlar

Kasım 24, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir güncelleme öyküsü: "toplumsal cinsiyet" tuzağı

Resim
İlk olarak 19 Eylül 2018’de bu sütunlarda yayınlanan aşağıdaki yazıyı, cinsel sapıklıkların yeniden güncellik kazandığı bugünlerde, konunun ana hatlarını ve nereden gelip nereye gittiğini göstermesi bakımından, derli toplu değerlendirmelere yardımcı olması niyetiyle yeniden yayınlıyoruz. ÜMİT ŞİMŞEK “T oplumsal cinsiyet,” Batı dünyasındaki orijinal adıyla “social gender,” mahut İstanbul Sözleşmesiyle birlikte lisanımıza girdi. Ama iyi niyetle girmedi, girdikten sonra da hiç rahat durmadı. Öz be öz feministlerin malı olan bu deyim, feminizmin temel kavramlarından biri olarak tedavüle sokulmuştu. LGBT şemsiyesi altında yer alan sapık cereyanlar namuslu insanları damgalamak suretiyle kendi sapıklıklarına yol açmak için nasıl “homofobi” şeklinde bir kavram uydurdularsa, [1] aynı yolun yolcusu olan feministler de kuşatmayı bir başka koldan tamamlamak üzere bu tabiri geliştirdiler. İnsanları kadın ve erkek olarak birbirini tamamlayıcı iki varlık şeklinde açıklayan biyolojik cinsiyet vakıası

Kızıl Çin temerküz kamplarının görünen ve görünmeyen yüzü

Resim
BBC Kızıl Çin’in temerküz kamplarında yaptığı mülâkat ve gözlemlerden oluşan bir belgesel yayınladı. BBC muhabiri John Sudworth imzasını taşıyan belgesel, her ne kadar Kızıl Çin yöneticilerinin sıkı denetimi altında ve ancak seçilmiş birkaç kampta, seçilmiş birkaç Batılı gazeteciye verilen izin çerçevesinde gerçekleşmiş olsa da, arka planda yatan büyük bir mezalimin varlığını kesin bir şekilde gösteriyor. “Çin’in Toplama Kampları” başlıklı belgeselde yer alan görüntüleri, BBC, “Çin’in dünyaya göstermek istediği görüntüler” olarak niteliyor. Çinli yöneticiler, bu temerküz kamplarındaki tutukluları “öğrenci” olarak niteliyor ve bunların “kendi istekleriyle aşırı düşüncelerden uzaklaştıklarını” iddia ediyor. Muhabir, tutuklulardan birisine “Burada olmak senin tercihin mi?” diye sorduğunda, tutuklu bir an düşündükten sonra “Radikal düşüncelerden ve terörizmden etkilenmiştim” cevabını veriyor. Bu soru-cevap da dahil olmak üzere bütün röportajlar, yöneticilerin dikkatli gözetimi altında ger

Kur'ân'ın bize yüklediği farz vazife: tedebbür

Resim
K ur’ân-ı Kerimin bize bir farz vazife olarak yüklediği en önemli emirlerinden bir tanesi: tefekkür. Bu, tıpkı namaz, oruç veya zekât gibi, yerine getirilmesi gereken görevlerimiz arasında yer alıyor. Kur’an Buluşmalarının 245. bölümünde okuduğumuz Nisâ sûresinin 82. âyeti de tefekkürün bir türü olan “tedebbür” vazifemizi bize şu şekilde hatırlatıyordu: “Onlar Kur’ân’ı tedebbür etmezler mi? Eğer o Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı, içinde pek çok çelişki bulacaklardı.” UTESAV organizasyonuyla gerçekleşmekte olan Kur’an Buluşmalarının 23 Kasım tarihli oturumunda, bu âyetin ışığında Kur’ân’ın benzersiz yönlerine göz attık. Kur’ân’ın belli başlı birkaç konuya temas eden bir kitap olmadığını, dünya ve âhiret hayatının bütün safhalarını kuşatan ve temas etmedik bir alan bırakmayan bir kitap olduğunu örnekleriyle gördük. Âyetlerin iniş zaman ve şekillerine göz attığımızda ise, birbirinden çok farklı zamanlarda ve farklı şartlar altında indiğini, buna rağmen sanki tek bir defada inm