Allah'a kul olmanın büyüklüğü


*

Mâide sûresinin 18-19. âyetlerini okuduğumuz ve günümüze bakan önemli tesbitlere konu olan 291. Kur’an Buluşmasının özeti ve tam video kaydı

Hıristiyan ve Yahudilerin düştükleri hatâlara bizi düşmekten alıkoyacak uyarılar, 291. Kur’an Buluşmasının gündemindeydi.

5 Aralık Cumartesi sabahı okuduğumuz Mâide sûresinin 18-19. âyetlerinde şöyle buyuruluyordu:


Yahudiler ve Hıristiyanlar “Biz Allah’ın sevgili oğullarıyız” dediler. De ki: Eğer öyle ise, Allah size niçin günahlarınız yüzünden azap ediyor? Siz de Onun yarattıklarından birer beşersiniz. O dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin egemenliği Allah’ındır. Dönülecek yer de Onun huzurudur.

Ey Kitap Ehli! Peygamberlerin arasının kesildiği bir fetret döneminde size hakkı açıklayan elçimiz geldi — tâ ki “Bize ne müjdeleyen, ne de uyaran birisi gelmedi” demeyesiniz. İşte size müjdeleyen de, uyaran da gelmiştir. Allah ise herşeye kadirdir.


Bu âyetler ile ilgili olarak ele aldığımız konu ve yaptığımız tesbitlerden bir kısmı özetle şöyle oldu:

  • Peygamberler hiçbir zaman Allah’a kul olmaktan yüksünmediler. Sadece Allah’a kul olmak, sizin için de bir iftihar vesilesi olmalıdır; çünkü bu sizi doğrudan doğruya Âlemlerin Rabbine bağlar ve Ona muhatap eder, başkalarının kulluğundan ise kurtarır.
  • Allah’ın egemenliğinde hiçbir sınır söz konusu olmadığı gibi, kudretinde de hiçbir suretle sınırlama söz konusu değildir.
  • Ehl-i Kitabı hedef alan uyarılarda bu hususun vurgulanması onlara Allah hakkındaki bâtıl inançlarını tashih etmeleri için bir uyarı mahiyetini taşıdığı gibi, ehl-i iman için de imanlarını tazeleyen ve nasıl bir mülk ve kudret sahibine mensup olduklarını bir kere daha bildirerek güven veren, bu suretle imanın lezzet ve mutluluğunu hayatlarının bütün alanlarında teneffüs etmelerini sağlayan bir hatırlatmadır. Zira kudreti herşeye kâfi gelen bir Rabbe mensup olan kulun başka bir şeye ihtiyacı yoktur; ama hayat da bu gerçeği unutturacak oyalamalarla doludur.
  • Allah’ın mü’min kullarına bu dünyada sıkıntı vermesinde uyarı, imtihan, sevap, derece yükseltme gibi hikmetler vardır. Bunlar İlâhî terbiyenin tecellîleri olarak düşünülmelidir; yoksa kâfirlerin dünya nimetlerine erişmeleri Allah’ın muhabbetini göstermediği gibi, mü’minlere verdiği sıkıntılar da Allah’ın o mü’minleri sevmediğini göstermez.
  • Allah’ın kimleri sevip kimleri sevmediği Kur’ân-ı Kerimin birçok âyetinde ve Resulullahın (s.a.v.) hadis-i şeriflerinde tarif edilmiştir. Bir mü’minin en büyük gayesi Allah’ın rıza ve muhabbetini kazanmak olduğuna göre, en mühim meşgalesi de Kur’ân ve Hadis ile içli dışlı olarak muhabbetullahın vesilelerini öğrenmek ve hayatını bu vesilelere göre düzenlemek olmalıdır.
  • Peygamberler kendilerine mutlak surette itaat edilecek Allah elçileri olmakla birlikte, birer beşerdir; beşer olma açısından herhangi birimizden hiçbir farkları yoktur. Hal böyle olunca, diğer insanların bağışlama, cezalandırma, kişilere âhiret hayatı ile ilgili taahhütlerde bulunma gibi yetkilere sahip olamayacakları açıktır.

UTESAV organizasyonuyla düzenlenen 291. Kur’an Buluşmasına ait tam video kaydını buradan izleyebilirsiniz:

Erdemli Hayat projesi kapsamında gerçekleştirilen ve daha önce MÜSİAD Genel Merkezinde yapılmakta olan Kur’an Buluşmaları, salgın sebebiyle bir müddettir https://www.youtube.com/erdemlihayat adresinden Cumartesi sabahları 7:30-8:30 arasında canlı olarak yayınlanıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Raşid Halifelerde iman-amel bütünlüğü

Kur'an mealleri din eğitiminde baş köşeyi almalı