ÜMİT ŞİMŞEK A ylardır depremle ilgili olarak konuşulanlar ve yazılıp çizilenlere toplu bir şekilde bakınca, “28 Şubat’tan bu yana ne değişti?” sorusu zihnimizi kurcalamaya başlıyor. O günleri yaşayanlar hatırlayacaklardır: Depremin İlâhî bir ikaz olduğunu söylemeye teşebbüs etmek, insanın başını derde sokmaya yeten bir iş halini almış ve bazılarımızın başını gerçekten de derde sokmuştu. Buna karşılık bir kısım ekransever ilâhiyatçılarımız, İlâhî ikaz veya cezadan söz etmek bir yana dursun, neredeyse Allah’ın depremlerle hiçbir ilgisinin bulunm…
Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok anan kimseler için, Allah’ın Elçisinde size güzel bir örnek vardır. Ahzâb Sûresi, 33:21 ÜMİT ŞİMŞEK ( İslâm İnanç İlmihali ‘nden) H Z. MUHAMMED (s.a.v.) en son peygamber olduğu göre, onun irşadı, kendisinden sonraki bütün çağlara sağlam bir şekilde ulaşacak demektir. Madem ki insanlar Âhirzaman Peygamberine inanmak ve itaat etmekle yükümlü tutulmuştur; o halde, Peygamberden kendilerine intikal eden şeyin ne olduğunu açık bir şekilde bilmeleri gerekir. Yoksa, kimsenin, kendisine açık bir şe…
K ur’an Buluşmalarının 254. bölümünde okuduğumuz âyetlerin ağırlıklı konularından biri istiğfar, diğeri ise iftira idi. UTESAV organizasyonuyla MÜSİAD’ın Çobançeşme’deki genel merkezinde gerçekleşen Buluşmada Nisâ sûresinin şu meâldeki 110-112. âyetlerini okuduk: Kim bir kötülük işler yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı, çok merhamet edici bulur. Günah işleyen, kendi aleyhine günah işlemiştir. Allah ise herşeyi bilir, hikmeti herşeyi kuşatır. Küçük veya büyük bir günahı işledikten sonra onu suç…
Bir yerin İslâm beldesi olduğunu gösteren en önemli alâmetlerden biri, orada yükselen minarelerdir. Bu bakımdan, ecdadımız, fethettikleri yerlerde önce camileri inşa eder, sonra hayatı onun etrafında örecek şekilde imar faaliyetine girişirlerdi. Zamanımızda ise yükselen binalar arasında İslâm mabedleri ya görünmeyecek hal alıyor, ya da hiç yer bulamıyor. Kadıköy ilçesinin semtlerinden birine ait olan bu resimde, bir yerlere saklanmış şekilde bir minarecik var. Gerçi çok şükür bu semtimizde ezan sesi mükemmelen işitiliyor; fakat camii bulmak o …
ÜMİT ŞİMŞEK Y eryüzündeki canlıların en büyüğü balinadır. Onları ve köpek balıklarının en büyük cinslerini, gözle ancak görülebilecek kadar küçük planktonlar besler. Hattâ, yavrulu bir balina, bu mikroskopik besinle kendi karnını doyurduğu gibi, aynı besinden hergün yüzlerce kilo süt çıkarıp yavrusuna sunar. Bu beslenişte ve bu ikramda, en büyüğü en küçüğe muhtaç eden ve en küçükten en büyüğü çıkaran bir kudretin eseri görünür. ♦♦♦ U nsurlar arasında en zayıfı havadır. Ağırlığıyla bizi ezmez, yüzümüze çarptığında incitmez, elimizle ittiğimizde…
R isale-i Nur ile Tefekkür Derslerinin dördüncü bölümünde İlâhî sıfatlar âlemine kısa bir giriş yaptık. Kâinattaki her varlığa ve her olaya bir eser gözüyle bakmak suretiyle başladığımız tefekkür yolculuğu, ilk aşamalarda bizi İlâhî fiillerin ve Esmâ-i Hüsnânın âlemlerine götürmüştü. İlâhî sıfatları incelerken ise, kendimizi, bütün kâinatı ihata eden ezelî hakikatlerle kuşatılmış halde bulduk. Yerde veya göklerde, dünyada veya âhiret âlemlerinde her neye bakacak olsak, o baktığımız şey, bizi bütün varlık ve olaylarda eserini gösteren adalet, h…
“B iz sana, insanlar arasında Allah’ın gösterdiği şekilde hüküm vermen için, kitabı hak ile indirdik. Onun için hainlerden taraf olma” buyuruluyor Nisâ sûresinin 105. âyetinde. Ve bu âyet-i kerime, hayatın bütün alanlarını Kur’ân’ın ahkâm sınırları içine alıyor. Şahsî hayatımızda, aile hayatımızda, sosyal ilişkilerde, sanatta, ticarette, siyasette, Kur’ân’ın bize öğrettiği adalet, ahlâk ve fazilet esaslarını kendimize mutlak rehber yapmamızı istiyor. Bundan yüz çevirenleri de “Yoksa onlar cahiliyet devrinin hükmünü mü arıyorlar?” diye azarlı…
ÜMİT ŞİMŞEK B irçokları, sade hayattan söz edildiğinde, bundan, şehir hayatını ve teknolojiyi bütünüyle terk ederek doğa ile baş başa yaşanacak bir hayat anlamını çıkarır. Bu, tayfın bir ucunda yer alan, oldukça aşırı denebilecek bir yaklaşımdır. Tayfın diğer ucunda ise, sade hayatın kendisini yeni bir tüketim zemini olarak gören başka bir anlayış mevcuttur. Bunu da yadırgamamak gerekir; çünkü yeni kavramların yeni masraf kapıları anlamına geldiği bir dünyaya gözümüzü açtık ve bundan başka bildiğimiz bir dünya da olmadı. Böyle bir dünyada ise,…
K ur’an Buluşmalarının 253. bölümünde ele alacağımız konuların ağırlığını adalet ile ilgili emir ve yasaklar teşkil ediyor. UTESAV organizasyonuyla 18 Ocak Cumartesi sabahı MÜSİAD Genel Merkezinde gerçekleşecek olan 253. Kur’an Buluşmasında Nisâ sûresinin 104-109. âyetlerini okuyoruz. Bu âyet-i kerimelerde Allah Teâlâ kullarına “insanlar arasında hak ile hükmetmelerini, adaletten şaşmamalarını, hain ve yalancıları müdafaa etmekten sakınmalarını” kesin bir dille emrediyor; Kitabı insanlar arasında onunla hükmedilsin diye indirdiğini hatırlatıyo…
Hz. Ömer (r.a.) tayin ettiği valilere şöyle derdi: “Benim nazarımda en mühim vazifeniz namazdır. Onu vaktinde kılan ve koruyan dinini korumuş olur. Onu ihmal eden ise diğer işlerinde daha da ihmalkârdır.” UTESAV organizasyonuyla MÜSİAD Genel Merkezinde cereyan eden Kur’an Buluşmalarının 252. bölümüne damgasını vuran en önemli tesbitlerden birisi bu anekdot oldu. Nisâ sûresinin 101-103. âyetlerini okuduğumuz Buluşmada yolcu namazı ile korku namazını gördükten sonra, en önemli gündem maddesi olarak, beş vakit namaz ile ilgili âyet ve hadisler ar…
ÜMİT ŞİMŞEK 1859 yılında, Thomas Austin adında bir İngiliz, avlanmak için Avustralya’ya iki düzine tavşan getirtmişti. Sadece iki düzine tavşan! Fakat tavşanlar, İngilizlerin avlanma yeteneklerinin çok üstünde bir hızla çoğalmaya başladılar. 10 yıl içinde eriştikleri nüfus, yılda 2 milyon tavşan avlamakla bile baş edilemeyecek bir seviyeye ulaştı. 1920 yılında, henüz kıt’aya gelişlerinin üzerinden yetmiş sene bile geçmemişken, tavşan nüfusu 10 milyarı bulmuştu. İngilizler, akla gelen her türlü vahşî yöntemle defalarca tavşan katliamları gerçe…
İİKV’nin Tefekkür Derslerinde “Eserden Esmâya” dizisinin üçüncü bölümünde müzakerelerimizin ağırlığı 24. Sözden şu pasaj etrafında döndü: “. . . Elbette gerektir ki, Cenâb-ı Hakkı bir isim, bir unvanla, bir rububiyetle, ve hâkezâ, tanısa, başka ünvanları, rububiyetleri, şe’nleri içinde inkâr etmesin. Belki, her bir ismin cilvesinden sair esmâya intikal etmezse zarar eder. Meselâ, Kadîr ve Hâlık isminin eserini görse, Alîm ismini görmezse, gaflet ve tabiat dalâletine düşebilir.” Alîm isminin ihmaliyle insanlığın nasıl bir dalâlet çukurunun için…
Y ılın ilk Kur’an Buluşmasına Allah Teâlânın “Afüvv” ve “Gafûr” isimleri ile ilgili açıklamalar mührünü vurdu. Nisâ sûresinin 97-100. âyetlerini okuduğumuz 251. Kur’an Buluşmasında, hicret emri geldikten sonra hicret etmeyip de müşrikler arasında kalmaya devam edenlerin durumu ele alınıyor ve bunlardan mazereti olanlar ile mazeretsiz şekilde hicretten geri kalanların durumları birbirinden ayrı tutuluyordu. Bu arada, hicret için yola çıkan, ancak yolculuğunu tamamlayamadan vefat edenlerin durumları ele alınırken, Resulullahın (s.a.v.) haber ver…