Kayıtlar

Ocak 26, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Diyanet'e ve İlâhiyatçılara: Bu âyetler neyi anlatıyor?

ÜMİT ŞİMŞEK A ylardır depremle ilgili olarak konuşulanlar ve yazılıp çizilenlere toplu bir şekilde bakınca, “28 Şubat’tan bu yana ne değişti?” sorusu zihnimizi kurcalamaya başlıyor. O günleri yaşayanlar hatırlayacaklardır: Depremin İlâhî bir ikaz olduğunu söylemeye teşebbüs etmek, insanın başını derde sokmaya yeten bir iş halini almış ve bazılarımızın başını gerçekten de derde sokmuştu. Buna karşılık bir kısım ekransever ilâhiyatçılarımız, İlâhî ikaz veya cezadan söz etmek bir yana dursun, neredeyse Allah’ın depremlerle hiçbir ilgisinin bulunmadığı mânâsına gelecek açıklamalarla günün yönetimini hoşnut etme yarışına çıkmışlardı. Bu arada, resmî politikayı dinî yönden gerekçelendirmeye matuf bir Cuma hutbesi de tedavüle sokulmuştu. Yirmi yılı aşkın bir zaman sonra yine aynı manzarayla karşı karşıyayız: Konuşabilen ilâhiyatçılarımız 28 Şubat’ın mazide kalmış olması gereken resmî görüşüne gerekçe yetiştirmeye çabalıyor. Meselâ bunlardan bir tanesi “Bilimsel Zihniyet Yoksunu Kafalar deprem

Hadisler bize kadar nasıl ulaştı?

Resim
Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok anan kimseler için, Allah’ın Elçisinde size güzel bir örnek vardır. Ahzâb Sûresi, 33:21 ÜMİT ŞİMŞEK ( İslâm İnanç İlmihali ‘nden) H Z. MUHAMMED (s.a.v.) en son peygamber olduğu göre, onun irşadı, kendisinden sonraki bütün çağlara sağlam bir şekilde ulaşacak demektir. Madem ki insanlar Âhirzaman Peygamberine inanmak ve itaat etmekle yükümlü tutulmuştur; o halde, Peygamberden kendilerine intikal eden şeyin ne olduğunu açık bir şekilde bilmeleri gerekir. Yoksa, kimsenin, kendisine açık bir şekilde bildirilmemiş olan şeye uymakla yükümlü tutulmayacağı aşikârdır. Peygamberden bize intikal eden iki ana kaynak vardır. Bunlardan birincisi olan Kur’ân, hiçbir tahrife uğramadan, hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir sağlamlıkla bugün herkesin elinde ve dilindedir. Dinin ikinci ana kaynağı olan Hadis de bize güvenilir bir kaynak olarak ulaşmış bulunuyor. Ancak onun muhafaza edilme ve bize ulaşma yöntemlerinde farklılıklar vardır. Hadis dendiğ

Tövbekâra müjdeler var, müfterinin işi zor

K ur’an Buluşmalarının 254. bölümünde okuduğumuz âyetlerin ağırlıklı konularından biri istiğfar, diğeri ise iftira idi. UTESAV organizasyonuyla MÜSİAD’ın Çobançeşme’deki genel merkezinde gerçekleşen Buluşmada Nisâ sûresinin şu meâldeki 110-112. âyetlerini okuduk: Kim bir kötülük işler yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı, çok merhamet edici bulur. Günah işleyen, kendi aleyhine günah işlemiştir. Allah ise herşeyi bilir, hikmeti herşeyi kuşatır. Küçük veya büyük bir günahı işledikten sonra onu suçsuz birinin üzerine atan kimse ise, bir iftirayı ve apaçık bir büyük günahı yüklenmiş olur. İstiğfar ile ilgili olan âyet-i kerimenin münafıklar ve her türden iç ve dış düşmanlarla ilgili âyetlerin peşi sıra gelmesi mânidardı; çünkü âyet Allah’ın ve Müslümanların en yaman düşmanları da dahil olmak üzere herkesi kuşatan bir çağrı yapıyor ve içten bir tövbe ile dergâh-ı İlâhîye yönelen herkese Allah’ın rahmet ve mağfiretini vaad ediyor, şu mânâları