Diyanet'e ve İlâhiyatçılara: Bu âyetler neyi anlatıyor?
ÜMİT ŞİMŞEK A ylardır depremle ilgili olarak konuşulanlar ve yazılıp çizilenlere toplu bir şekilde bakınca, “28 Şubat’tan bu yana ne değişti?” sorusu zihnimizi kurcalamaya başlıyor. O günleri yaşayanlar hatırlayacaklardır: Depremin İlâhî bir ikaz olduğunu söylemeye teşebbüs etmek, insanın başını derde sokmaya yeten bir iş halini almış ve bazılarımızın başını gerçekten de derde sokmuştu. Buna karşılık bir kısım ekransever ilâhiyatçılarımız, İlâhî ikaz veya cezadan söz etmek bir yana dursun, neredeyse Allah’ın depremlerle hiçbir ilgisinin bulunmadığı mânâsına gelecek açıklamalarla günün yönetimini hoşnut etme yarışına çıkmışlardı. Bu arada, resmî politikayı dinî yönden gerekçelendirmeye matuf bir Cuma hutbesi de tedavüle sokulmuştu. Yirmi yılı aşkın bir zaman sonra yine aynı manzarayla karşı karşıyayız: Konuşabilen ilâhiyatçılarımız 28 Şubat’ın mazide kalmış olması gereken resmî görüşüne gerekçe yetiştirmeye çabalıyor. Meselâ bunlardan bir tanesi “Bilimsel Zihniyet Yoksunu Kafalar deprem