Kayıtlar

Nisan 5, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İzzet arayışlarında nifak tehlikesi

Resim
Kur’an Buluşmalarının 264. bölümünde, Nisâ sûresinden, makbul bir imanın şartlarını bildiren ve münafıklardan gelecek tehlikelere karşı uyarılar içeren 136-139. âyetleri okuduk. Bu âyetlerden birincisi Allah katında makbul bir imanın bütün kitaplara, bütün peygamberlere ve diğer iman esaslarına eksiksiz bir şekilde inanmayı gerektirdiğini bildiriyordu. Diğer âyetler ise iman ile inkâr arasında tekrar tekrar gidip gelen münafıklara karşı bizi uyarıyor, bu arada mü’minlerden başkalarının yanında güç ve itibar arayışından mü’minleri şiddetle sakındırıyordu. Mü’minleri bu tür izzet arayışlarından sakındıran âyetten çıkardığımız derslerin bazıları şu şekilde idi: Kur’ân-ı Kerim üstünlük, şeref, güç, kuvvet ve itibarın doğrudan doğruya Allah’a, dolayısıyla da Allah’ın Resulüne ve mü’minlere ait olduğunu açık bir dille bildirilmiştir. Kitapta bu sayılanlardan başka hiçbir izzet kaynağı gösterilmemiştir. İmandan ve mü’minler arasındaki bağlılıktan doğan bu özellik, daha vahyin ilk zamanlarında

"Risale-i Nur talebelerini Kur'an ve Sünnet bağlar"

Mutlak vekil konusunda son zamanlarda hararetlenen tartışmaların, Risale-i Nur talebeleri tarafından hazırlanan ve yurt içinde ve dışında çok geniş kitleler tarafından takip edilen bir internet sitesinde yıllarca önce Kur’an ve Sünnet ışığında açıklanmış bulunduğu ortaya çıktı. Risale-i Nur ile ilgili soruların cevaplandırıldığı sorularlarisale.com sitesinde yer alan açıklamada, “ herkesin Kur’an, sünnet ve icmâ mizanına tabi olduğu ” hatırlatılıyor ve ancak şeriata uygun hareket edenlere itaat edileceği belirtildikten sonra “ Risale-i Nur mesleğinde işler ortak aklı temsil eden meşveretle halledilir ” deniyor. “Mutlak vekil kavramını izah eder misiniz, mutlak vekilin her dediğini yapmak veya yapma dediğini yapmamak mı gerekir? Böyle olursa şahsa değil, kitaba bağlılık esası sarsılmaz mı?” şeklindeki bir okuyucu sorusuna sorularlarisale.com sitesinde verilen 30 Kasım 2015 tarihli cevap aynen şöyle: “Mutlak vekilin her dediğini yapmak veya yapma dediğini yapmamak” ifadesi ne akla ne

Mutlak vekilliği Bediüzzaman ve Mustafa Sungur nasıl açıklıyor?

Resim
Risale-i Nur cemaatleri içinde yeni bir ihtilâf konusu olarak ortaya çıkan “mutlak vekillik” konusundaki tartışmalar, biri Bediüzzaman Said Nursî’ye, diğeri de Bediüzzaman’ın “Hayatım hayatınla devam edecek” hitabına mazhar olan talebesi Mustafa Sungur’a ait iki belge ile yeni bir boyut kazandı. Bediüzzaman Said Nursî’nin Şualar adlı eserinde yayınlanan ve kendisine ait olan bir mektubunu, Vukufiyet sitesi yazarlarından Fatih Çınar “Vekilliğe Dair Bir Mektup” başlığı altında yayınladı. “Bediüzzaman’ın “DÜNYA İŞLERİ”nde tevkil ettiği kişileri “uhrevî / Kuranî / imanî / ilmî işler”de vekil bilmek en başta bu kişilere kaldıramayacakları vazifeleri yüklemek anlamına geliyor” diyen Çınar, bu ikinci alanın Risale-i Nur’a ve cemaatin şahs-ı manevîsine ait olduğunu kaydetti. Fatih Çınar’ın http://vukufiyet.com/vekillige-dair-bir-mektup.html adresinden orijinaline ulaşabileceğiniz yazısında sözünü ettiği mektupta Bediüzzaman Said Nursî aynen şöyle diyor: Aziz, sıddık kardeşlerim, Şimdi namaz

Kadir Gecesi kudsiyetinde bir gece

Resim
Leyle-i Berat, bütün senede bir kudsî çekirdek hükmünde ve mukadderat-ı beşeriyenin programı nev’inden olması cihetiyle Leyle-i Kadr’in kudsiyetindedir. Her bir hasenenin Leyle-i Kadir’de otuz bin olduğu gibi, bu Leyle-i Berat’ta her bir amel-i sâlihin ve her bir harf-i Kur’an’ın sevabı yirmi bine çıkar. Onun için elden geldiği kadar Kur’an’la ve istiğfar ve salâvatla meşgul olmak büyük bir kârdır. BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ [Büyütmek için tıklayınız.]