SON EKLENENLER
latest

11 Nisan 2020 Cumartesi

İzzet arayışlarında nifak tehlikesi

Kur’an Buluşmalarının 264. bölümünde, Nisâ sûresinden, makbul bir imanın şartlarını bildiren ve münafıklardan gelecek tehlikelere karşı uyarılar içeren 136-139. âyetleri okuduk.

Bu âyetlerden birincisi Allah katında makbul bir imanın bütün kitaplara, bütün peygamberlere ve diğer iman esaslarına eksiksiz bir şekilde inanmayı gerektirdiğini bildiriyordu. Diğer âyetler ise iman ile inkâr arasında tekrar tekrar gidip gelen münafıklara karşı bizi uyarıyor, bu arada mü’minlerden başkalarının yanında güç ve itibar arayışından mü’minleri şiddetle sakındırıyordu.

Mü’minleri bu tür izzet arayışlarından sakındıran âyetten çıkardığımız derslerin bazıları şu şekilde idi:

  • Kur’ân-ı Kerim üstünlük, şeref, güç, kuvvet ve itibarın doğrudan doğruya Allah’a, dolayısıyla da Allah’ın Resulüne ve mü’minlere ait olduğunu açık bir dille bildirilmiştir.
  • Kitapta bu sayılanlardan başka hiçbir izzet kaynağı gösterilmemiştir.
  • İmandan ve mü’minler arasındaki bağlılıktan doğan bu özellik, daha vahyin ilk zamanlarından itibaren bu şekilde ders verilmiş, mü’minler bu terbiyenin eseri olan bir özgüvenle yetişmişlerdir.
  • Çeyrek asırdan daha az bir zamana sığan bir süreç içinde bir avuç insanın kazandığı başarılar, insanlık âlemine getirdikleri yenilikler, yaptıkları ıslahat, hep bu terbiyenin eseridir.
  • Bu sebepten, aileden başlamak üzere hayatın bütün safhalarında mü’minler Kur’ân’ın bu irşadına uygun metodlarla eğitilmeli ve bütün gücün, kuvvetin, üstünlüğün, şeref ve itibarın kendi öz kaynaklarında bulunduğunu tam bir itminan ile öğrenmeli ve bunu bir şuur halinde bütün benliğine sindirmelidir.
  • Ne var ki, münafıklar da hayatın gerçekleri arasındadır ve Müslüman toplumların hayatı için büyük bir tehlike kaynağıdır.
  • Münafıklardan gelebilecek en önemli tehlikelerden birisi de, üstün gelmek için başka taraflara yönelmek ihtiyacını duymaları ve Müslümanların bu konudaki özgüvenlerini zaafa uğratma istidadıdır.
  • Bu sebeple, âyet-i kerime, münafıkların âkıbetinden haber verirken, nifak alâmeti olan “dışarıda izzet arama” özelliğine karşı da mü’minlerin dikkatini çekmektedir.

UTESAV’ın Erdemli Hayat projesi kapsamında düzenlenmekte olan ve daha önce MÜSİAD Genel Merkezinde gerçekleşen Kur’an Buluşmaları, virüs salgını sebebiyle şimdilik sadece https://www.youtube.com/erdemlihayat adresinden Cumartesi sabahları 7:30-9:00 arasında yayınlanıyor.

Kur’an Buluşmalarının 264. bölümüne ait kesintisiz video kaydını buradan izleyebilirsiniz:

Image by Free-Photos from Pixabay

10 Nisan 2020 Cuma

"Risale-i Nur talebelerini Kur'an ve Sünnet bağlar"

Mutlak vekil konusunda son zamanlarda hararetlenen tartışmaların, Risale-i Nur talebeleri tarafından hazırlanan ve yurt içinde ve dışında çok geniş kitleler tarafından takip edilen bir internet sitesinde yıllarca önce Kur’an ve Sünnet ışığında açıklanmış bulunduğu ortaya çıktı.

Risale-i Nur ile ilgili soruların cevaplandırıldığı sorularlarisale.com sitesinde yer alan açıklamada, “herkesin Kur’an, sünnet ve icmâ mizanına tabi olduğu” hatırlatılıyor ve ancak şeriata uygun hareket edenlere itaat edileceği belirtildikten sonra “Risale-i Nur mesleğinde işler ortak aklı temsil eden meşveretle halledilir” deniyor.

“Mutlak vekil kavramını izah eder misiniz, mutlak vekilin her dediğini yapmak veya yapma dediğini yapmamak mı gerekir? Böyle olursa şahsa değil, kitaba bağlılık esası sarsılmaz mı?” şeklindeki bir okuyucu sorusuna sorularlarisale.com sitesinde verilen 30 Kasım 2015 tarihli cevap aynen şöyle:

“Mutlak vekilin her dediğini yapmak veya yapma dediğini yapmamak” ifadesi ne akla ne mantığa ne de dini değerlere uymuyor. Mutlak otorite ancak Allah ve Resulüdür bunun dışında kalanların hepsi Allah ve Resulüne tabidir. Yani ister siyasi erk olsun ister ulema sınıfı olsun ister şeyh ya da ağabey olsun her zümre Kur’an, sünnet ve icma mizanına tabidir. Şayet bu zümreler mizana (şeriata) uygun hareket ediyorlar ise onlara uyulur, etmiyorlar ise itaat edilmezler.

Risale-i Nur mesleğinde işler ortak aklı temsil eden meşveret ile halledilir. Birisinin veya birilerinin mutlak bir otorite sahibi olması mümkün değildir.

Üstadımızın “mutlak vekil” ifadesi, Risale-i Nur’un basım ve neşir işleri ile ilgilidir; yoksa tarikatta olduğu gibi bir otoriter şeyh manası ifade edilmiyor. Nur talebesinin meslek anlamında iki şaşmaz rehberi vardır; birisi Risale-i Nur, diğeri ise ortak aklı temsil eden meşverettir.

Söz konusu cevabın yayınlandığı site, yıllardır Risale-i Nur ile ilgili soruları ehliyetli kişilere inceleterek cevaplandırıyor. Gerek sorularlarisale.com sitesi, gerekse aynı grup tarafından hazırlanan sorularlaislamiyet.com sitesi, bünyesindeki geniş ilmî kadroların birikimlerini objektif bir şekilde okuyucuların hizmetine sunuyor ve gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında çok geniş bir kitle tarafından takip ediliyor. 10 Nisan itibarıyla Sorularla Risale sitesinin Alexa rakamları (yurt içi ve dünya olmak üzere) 1745 ve 78.181; Sorularla İslâmiyet sitesinin ise 536 ve 24.728 idi.

ZÜBEYİR GÜNDÜZALP NE DEDİ?

Bu arada, Bediüzzaman Said Nursî’nin en yakın talebe ve hizmetkârlarından Zübeyir Gündüzalp’e atfedilen “Ben Üstadın vekiliyim, şuyum, buyum, bundan sonra beni dinleyiniz diye bir söz benden duyarsanız Dr. Macit ile Dr. Mehmet Akay’a vasiyet ettim. Bir iğne vurun, öldürün.. katil olmazsınız. Hakkımı helal ediyorum” şeklindeki sözleri nakleden Ahmet Emin Dernekli kendi Facebook hesabından bu konuyla ilgili bir açıklama yaptı.

Dernekli’nin Zübeyir Gündüzalp ile ilgili hatırası, yıllarca önce,  mutlak vekil tartışmalarının henüz gündemde olmadığı bir zamanda yayınlanmıştı. https://www.facebook.com/100002145366276/posts/2850817531666398/ adresinde yer alan açıklamasında bu sözleri doğrulayan Dernekli, Zübeyir Gündüzalp’in bunu “Üstadı değil de beni dinleyin diyecek olursam” mânâsında söylediği şeklinde yorumladı.

Diğer taraftan, Zübeyir Gündüzalp’in bu hatırada adları geçen Dr. Mehmet Akay ile Dr. Macit Türkmenoğlu’na bu sözleri söylediği sırada olayın şahidi olan Ahmet Tanyel, Gündüzalp’in “vekil” yerine “has talebe” tabirini kullandığını belirtiyor. Tanyel’in hatırası şöyle:

“Zübeyir ağabey rahatsızdı. Onu kliniğe yatırmak isteyen Dr. Mehmet Akay ile Dr. Macit Türkmenoğlu, Tevruz apartmanına geldiler. Zübeyir ağabey ise bunu kabul etmedi ve ‘Ben Risale-i Nur’un kara sevdalısı olmuşum; bunun tedavisi var mı?’ dedi. Sonra da şöyle devam etti:

“ ‘Eğer benden “Ben Bediüzzaman’ın has talebesiyim gibi birşey işitirseniz, bir iğne yapıp beni âhirete gönderirsiniz. Hakkımı helâl ediyorum.”

CEYLÂN ÇALIŞKAN’IN VEKİLLİĞİ

Konuyla ilgili bir başka hatıra da, Bediüzzaman’ın yakın talebe ve hizmetkârlarından Ceylân Çalışkan ile ilgili olarak Risale Haber sitesinde yer alıyor.

https://www.risalehaber.com/ceylan-caliskan-agabeyi-rahmetle-aniyoruz-189052h.htm adresinden erişebileceğiniz hatırada, genç yaşta bir trafik kazasında vefat eden Ceylân Çalışkan’ın üzerinden Bediüzzaman Said Nursî’nin elyazısı ve imzası ile “Ceylan benim vekilimdir. Nur’a ait işleri benim hesabıma yapar” yazılı bir pusulanın çıktığı, ancak o güne kadar böyle bir nottan hiç kimsenin haberdar olmadığı bildiriliyor.

8 Nisan 2020 Çarşamba

Mutlak vekilliği Bediüzzaman ve Mustafa Sungur nasıl açıklıyor?

Risale-i Nur cemaatleri içinde yeni bir ihtilâf konusu olarak ortaya çıkan “mutlak vekillik” konusundaki tartışmalar, biri Bediüzzaman Said Nursî’ye, diğeri de Bediüzzaman’ın “Hayatım hayatınla devam edecek” hitabına mazhar olan talebesi Mustafa Sungur’a ait iki belge ile yeni bir boyut kazandı.

Bediüzzaman Said Nursî’nin Şualar adlı eserinde yayınlanan ve kendisine ait olan bir mektubunu, Vukufiyet sitesi yazarlarından Fatih Çınar “Vekilliğe Dair Bir Mektup” başlığı altında yayınladı.

“Bediüzzaman’ın “DÜNYA İŞLERİ”nde tevkil ettiği kişileri “uhrevî / Kuranî / imanî / ilmî işler”de vekil bilmek en başta bu kişilere kaldıramayacakları vazifeleri yüklemek anlamına geliyor” diyen Çınar, bu ikinci alanın Risale-i Nur’a ve cemaatin şahs-ı manevîsine ait olduğunu kaydetti.

Fatih Çınar’ın http://vukufiyet.com/vekillige-dair-bir-mektup.html adresinden orijinaline ulaşabileceğiniz yazısında sözünü ettiği mektupta Bediüzzaman Said Nursî aynen şöyle diyor:

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Şimdi namazda bir hâtıra kalbe geldi ki kardeşlerin ziyade hüsnüzanlarına binaen senden maddî ve manevî ders ve yardım ve himmet bekliyorlar. Sen nasıl dünya işlerinde hasları tevkil ettin, erkânların meşveretlerine bıraktın ve isabet ettin. Aynen öyle de uhrevî ve Kur’ânî ve imanî ve ilmî işlerinde dahi Risale-i Nur’u ve şakirtlerinin şahs-ı manevîlerini tevkil eyle; o hâlis, muhlis hasların şahs-ı manevîleri senden çok mükemmel o vazifeni kendi vazifeleriyle beraber yaparlar. Hem daima da şimdiye kadar yapıyorlar. Mesela seninle görüşen muvakkat bir dirhem ders ve nasihat alsa, Risale-i Nur’dan, bir cüz’ünden yüz dirhem ders alabilir. Hem senin yerinde ondan nasihat alır, sohbet eder. Hem Nur şakirtlerinin hasları bu vazifeni her vakit yapıyorlar. Ve inşaallah pek yüksek bir makamda bulunan ve duası makbul olan onların şahs-ı manevîleri daimî beraberlerinde bir üstad ve yardımcıdır diye ruhuma hem teselli hem müjde hem istirahat verdi.

Şualar

MUSTAFA SUNGUR NE DİYOR?

Risale Haber’de yayınlanan video ise, Bediüzzaman Said Nursî’nin en yakın talebe ve hizmetkârlarından olan ve Zübeyir Gündüzalp ile birlikte Bediüzzaman’ın “Hayatım hayatınla devam edecek” iltifatına mazhar olan merhum Mustafa Sungur’un bir sohbetinden kısa bir kesiti içine alıyor.

Bu sohbette Mustafa Sungur mutlak vekillik konusuna temas ediyor ve Üstadın muhtelif mektuplarına atıfta bulunarak “yüzlerce vâristen” söz ettiğini hatırlatıyor ve “Her bir has talebe bir Said’dir” dediğini naklediyor, ayrıca Afyon hapsinde bulunanlara icazet verdiğini hatırlatıyor ve “Hani beş altı kişiydi?” diye soruyor.

Vekillik meselesinin bir postnişinlik meselesi olmadığını söyleyen Mustafa Sungur, sözlerini şöyle bağlıyor:

“Üstad hepimize şunu demiş: Doğru gidin, istikametle gidin, talebesiniz. Talebelik bize yeter de artar bile elhamdülillâh.

Sohbette, Bediüzzaman’ın mutlak vekilleri arasında adı geçen diğer bir talebesi Ahmet Aytimur da bulunuyor ve Mustafa Sungur’u tasdik ediyor.

Risale Haberin sitesinde https://www.risalehaber.com/mustafa-sungur-agabeyden-mutlak-vekil-aciklamasi-711v.htm adresinden erişebileceğiniz video kaydı:

7 Nisan 2020 Salı

Kadir Gecesi kudsiyetinde bir gece

Leyle-i Berat, bütün senede bir kudsî çekirdek hükmünde ve mukadderat-ı beşeriyenin programı nev’inden olması cihetiyle Leyle-i Kadr’in kudsiyetindedir.

Her bir hasenenin Leyle-i Kadir’de otuz bin olduğu gibi, bu Leyle-i Berat’ta her bir amel-i sâlihin ve her bir harf-i Kur’an’ın sevabı yirmi bine çıkar.

Onun için elden geldiği kadar Kur’an’la ve istiğfar ve salâvatla meşgul olmak büyük bir kârdır.

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ

[Büyütmek için tıklayınız.]