SON EKLENENLER
latest

16 Nisan 2020 Perşembe

Peygamberin görevi: Kur'ân'ı açıklamak

Sana da, kendilerine indirilmiş olanı insanlara açıklaman için, Kur’ân’ı indirdik—tâ ki iyice düşünsünler.

Nahl Sûresi, 16:44

ÜMİT ŞİMŞEK

BU ÂYET, Peygamber Efendimizin, Kur’ân’ı tebliğ etmekten başka, bir de onu açıklama görevinin bulunduğunu bildiriyor. Buna karşılık, bizim de, onun açıkladığı şey üzerinde düşünmek ve öğüt almak gibi bir yükümlülüğümüzün bulunduğunu hatırlatıyor.

Peygamberimizin bu görevi, aslında, Kur’ân’ın işlevini tamamlayan bir görevdir. Ve onsuz Kur’ân’ı düşünmek, hele onu hayata geçirmek mümkün değildir.

Gerçi bazı âyetlerde “Sana düşen tebliğden ibarettir” buyurulur. Öncesini ve sonrasını dikkate almadan, Kur’ân-Hadis ilişkisini hesaba katmadan bu ifadelere bakılacak olursa, Peygamberin işi, sadece Kur’ân’ı getirip bize ulaştırmaktan ibaretmiş gibi görünebilir. Ancak o âyetler, Peygamberimizin insanları doğru yola eriştirmek gibi bir sorumluluğunun bulunmadığını bildiren âyetlerdir; “Sen tebliğini yaptıktan sonra insanlar bunu kabul etmeyecek olursa, bundan sen mes’ul tutulmazsın” anlamını dile getirmektedir. Yoksa, bu âyetlerin, Peygamberi, evrak tebliğ eden bir postacı durumuna düşürmesi elbette ki düşünülemez.

Peygamberimizin Kur’ân’ı açıklama görevi öylesine geniş ve kapsamlı bir görevdir ki, bizim bu dini yaşayabilmemiz tamamen buna bağlıdır denebilir.

Bir defa, ibadetlere dair âyetler ve ahkâm âyetleri, Peygamberimiz tarafından açıklanmaya ihtiyaç gösteren âyetlerdir. Kur’ân bize namazdan ve namaz vakitlerinden genel ifadelerle söz eder; ancak bu emrin nasıl yerine getirileceğini, en ince ayrıntılarına kadar bize öğreten, Peygamberimizdir. Diğer ibadetlerde de durum böyledir. Eğer Allah’ın Resulü bize öğretmeseydi, Kur’ân’ın zekât emrini ne şekilde yerine getireceğimizi biz bilemezdik. Zaten hadis kitaplarının tümü, Peygamberimizin Kur’ân’ı ya sözleriyle, ya da yaşayışıyla nasıl açıkladığını anlatan kitaplardır.

Kur’ân âyetlerinin doğru bir şekilde anlaşılmasında da Peygamberimizin hadisleri bize yol göstermektedir. Meselâ Tevbe Sûresinin 31’inci âyetinde geçen “Onlar hahamlarını ve rahiplerini rab edindiler” ifadesini Peygamberimiz şu şekilde açıklamıştır:

“Onlar hahamlarına ve rahiplerine ibadet etmediler. Fakat hahamları ve rahipleri birşeyi helâl kılınca helâl sayıyor, haram kılınca da haram sayıyorlardı.”[1]

İsrâ Sûresinin 79’uncu âyetinde de “Rabbin seni Makam-ı Mahmuda eriştirir” buyurulmuş, Peygamberimiz ise bunu “şefaat makamı” olarak açıklamıştır.[2]

Peygamberimizin Kur’ân âyetlerine dair bunlar gibi daha pek çok açıklamaları vardır. Özellikle, Kur’ân’ın Allah’a iman ile birlikte en önemli konusunu teşkil eden âhirete dair âyetleri açıklayan hadisler pek fazladır.

Şurası bir gerçek ki, Allah’ın Resulü Kur’ân âyetlerinden birini açıkladığı zaman, bu, herhangi bir beşerin açıklamasına benzemez. O, Kur’ân’ı indirenin verdiği yetki ve görevle açıklamasını yapar; biz de Kur’ân’ın bize yüklediği sorumlulukla onun açıklamasına tâbi olur, dinimizi ve Kur’ân’ımızı ondan öğreniriz.

Hiç kuşkusuz, bu dinin tek bir kitabı vardır; o da Kur’ân’dır. Ancak Kur’ân yalnız başına gökten indirilmemiş, onu açıklayan bir Peygamberle bize gönderilmiştir. Peygamberin bu konudaki görev ve yetkisine dikkat çeken daha başka âyetler de vardır ki, zaman zaman bunların üzerinde ayrıca duracağız. Peygamberimizin çeşitli hadislerinde de aynı durum vurgulanmıştır. Bu hadislerden birinde şöyle buyurulur:

“Sakın sizden birini, kendisine benden bir emir veya yasak ulaştığı zaman, koltuğuna kurulmuş, ‘Biz Allah’ın kitabında ne bulduysak ona uyarız, başkasını bilmeyiz’ derken bulmayayım!”[3]

Kişi, isterse bu hadiste anlatılan kimse gibi, Allah’ın kitabında bulduğu şeyden başkasına uymayacak olsun; yine de Kur’ân’ı öğrenmekte Peygambere kulak verme görevi vardır. Çünkü elindeki Kur’ân’da bu açıkça emredilmiştir.

Konumuz olan âyette de belirtildiği gibi, Peygambere düşen açıklamak, bize düşen de iyice düşünüp öğüt almaktır.

[1] Tirmizî, Tefsir, 9:10.

[2] Buhârî, Tefsir, 17:11; Tirmizî, Tefsir, 17:7.

[3] Ebû Dâvud, Sünnet: 5.

15 Nisan 2020 Çarşamba

Rahmân'ın minik misafirleri

Virüslü, tecritli, karantinalı, yasaklı günler içindeyiz.

Sokaktan ara sıra tek tük insan veya araba geçiyor.

Kapımızı kargo elemanlarından başka kimse çalmıyor.

Fakat eve kapanalı beri Allah Teâlâ hiçbir günümüzü misafirsiz bırakmadı.

Onun verdiği bereketle, Onun minik misafirlerini ağırlıyoruz.

Mutfak tezgâhının üzerine bıraktığımız birkaç damla bal etrafında halka olup rızıklanıyorlar.

O birkaç damla balın her bir zerresi, daha kovanın peteklerine girmeden önce işaretlenmişti, bu filân kulun filan misafirinin rızkıdır diye.

Doyan gidiyor, yeni gelen halkadaki yerini alıyor.

Birkaç damla balın bitmesi saatler alıyor.

Bizim nasibimize daha da büyüğü düşüyor:

Gelip geçtikçe gözümüzü şenlendiren bir tefekkür ve şükür ziyafeti.

Arzu eden buyursun; bakıp da görebilen herkese yer var.

12 Nisan 2020 Pazar

Kâinatın ve insanın şifreleri bu ahidde

Bakara sûresinin 27. âyetinde bahsi geçen “Allah’ın ahdi,” İİKV bünyesinde gerçekleştirdiğimiz Tefekkür Derslerinden dokuzuncusunun konusunu teşkil etti.

Bediüzzaman Said NursÎ, İşârâtü’l-İ’câz adlı tefsirinde Allah’ın ahdini çok geniş bir ölçekte alarak şöyle bir temsille tarif ediyordu:

“Sanki Cenâb-ı Hakkın ahdi meşiet, hikmet, inayet’in ipleriyle örülmüş nûranî bir şerittir ki, ezelden ebede kadar uzanmıştır.”

Bu tarif bizi önce “meşiet, hikmet ve inayet” kavramlarına götürdü, sonra da göklerden yere, arıdan insana kadar bütün mahlûkat taifelerinin Allah Teâlâ ile ahidlerini incelemeye sevk etti. Konuyla ilgili âyet-i kerimeleri okudukça, kâinatın şifreleri gözümüzün önünde açılıyor, bütün varlık taifeleri doğrudan doğruya Yer ve Gökler Rabbine bağlı birer ordu gibi gözler önünde beliriyordu.

En sonunda da, insanın Yer ve Gökler Rabbiyle akdettiği sözleşmeye vardık.

Bu noktada, Risale-i Nur’un insanı, kabiliyetlerini ve vazifelerini tasvir eden bahisleri, kâinatın bu en üstün varlığını gerçek üstünlükleriyle tanıtıyor, Allah ile olan ahdimizin başka hiçbir varlığa nasip olmayan çok şerefli bir mertebeye bizi namzet kıldığını açıkça gösteriyordu.

Ve, tabii, Risalelerin bütün bu açıklamaları ve harikulâde tasvirleri, bizi Kur’an-Kâinat-Sünnet üçlüsüne yönlendiriyor ve her üçünü de yakından incelemeyi hayatımızın en büyük gayesi olarak bize gösteriyordu.

Tefekkür Derslerinin 5. bölümüne ait sunumu PDF olarak şu bağlantıdan indirebilirsiniz: https://www.slideshare.net/mitimek4/allahn-ahdi-231798033

Aynı sunumu PPS formatında indirmek için de şu bağlantıyı kullanabilirsiniz: https://www.slideshare.net/mitimek4/allahn-ahdi

Dersin tam video kaydına ise şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz: