Bir iftar vakti
ÜMİT ŞİMŞEK K endisinden çok önce, kendisi için hazırlanmış bir dünyaya gözünü açtı insan. Neye ihtiyacı varsa, yerin altında ve üstünde bol bol depolanmıştı. Nasibi, ışık oldu yağdı gökten. Yağmur oldu yağdı. Bereket oldu, kara topraktan fışkırdı. Renk renk meyveler sunuldu ona. Canlı ve cansız, dünyada ne varsa hepsi onun önüne bir sofra gibi serildi. İnsan, her bir nimetinden ayrı bir tad aldı o sofranın. Sayısız nimetlerin sayısız renkleri ve tadlarıyla tanıdı kendisine yerin ve göğün sofralarını ikram edeni. Görmediği halde, görmüş gibi inandı ona. Onun izniyle doydu, şükrünü Ona sundu. G ünlerden bir gün, bir emir ulaştı onu doyurandan. Onun rızası için aç kalması istendi insandan. Ve insan, “Lebbeyk” dedi iştiyakla. Onun emrinde, Onun nimetlerinin lezzetini buldu. Görmediği Rabbinden gelen emre, sanki Onu görüyormuşçasına uydu, hiç tereddüt etmeden. Aç kaldı insan. Susuz kaldı. Nimetler orada, gözü önündeydi. İstese uzanabilir, istese yiyebilirdi. Uzanmadı. Sadece bir lokma ekme