SON EKLENENLER
latest

28 Mayıs 2020 Perşembe

Süleyman Hilmi Tunahan'ın çok önemli vasiyeti


 

Süleyman Efendi cemaati olarak bilinen cemaatin kurucusu ünlü İslâm âlimi Süleyman Hilmi Tunahan’ın vefatından kısa bir süre önce talebelerine Nakşîler, Nurcular ve İmam Hatipliler ile ilgili bir vasiyette bulunduğu ortaya çıktı.

Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan’ın geçtiğimiz günlerde yayınlanan Hayat Mektebinden Notlar adlı hatıralarında anlattığına göre, Tunahan bu vasiyetinde talebelerinden sözü geçen her üç cemaat ile de iyi geçinmelerini ve onlarla ihtilâf etmemelerini istemiş.

Prof. Çakan, kitabında bu konudaki hatırasını şöyle anlatıyor:


Yıl 1969. Türkiye İslâm Enstitüleri Talebe Federasyonu olarak Nuruosmaniye’deki binada kiracıyız. Federasyon ve İslâm Medeniyeti mecmuasının yayın merkezi olarak kullandığımız katı, bir üst kata taşımamız gerekti. O katta da Süleymancı cemaatinin kütüphanesi bulunuyordu. Onlar da bir üst kata taşınacaklardı. Binanın sahibi Kayserili rahmetli Süleyman Kuşçulu idi. Bizden kira alıyor ve Süleymancı kardeşlerimizden kira almıyordu. Zaten kendisi Kayseri’deki Süleymancı cemaatinin en önde gelen parasal destekçilerindendi.

Taşınmayı gerçekleştirdiğimiz esnada Hacı Süleyman Kuşçulu merhum, büyük bir ihtimalle durumu yerinde görmek ve kontrol etmek üzere çıkageldi. Ben de federasyon genel sekreteri olarak taşınma işine nezaret ve yardım ediyordum. Beyaz uzun sakalıyla dikkatimi çeken bu zatı karşıladım. Kendisini tanıttı. Sorumlu birisini sordu. Ben de kendimi tanıttım ve Kayseri İmam Hatip Okulu mezunu olduğumu söyledim.

Merhum Kuşçulu, ayakta, kapının kenarında duvara yaslanmış vaziyette benimle uzun bir sohbete daldı. Ben bir taraftan taşınma işini denetleyip bir taraftan da hacıefendiyi dinledim. Merhum söz arasında yurt dışından yeni geldiğini, Pakistan’a gidip oradaki Tebliğ Cemaati faaliyetlerine katıldığını ve gezdiği yerleri anlattı. Sonra da bana şunları söyledi:

– Bak evlâdım, sana bir şey söyleyeceğim. Ben de bizimkiler gibi siz İmam Hatiplileri, Pakistan’a gidip Tebliğ Cemaatinin faaliyetlerine katılmadan önce tekfir ediyordum, evet tekfir ediyordum. Ama şimdi vazgeçtim, pişmanım. Şimdi tövbe ve istiğfar ediyorum. Olay, meseleler ve dünya bizim sandığımız gibi değilmiş. Ufkum açıldı. Sana bir şey daha söyleyeceğim. Bizim hoca merhum Süleyman Efendi vefatından önce üç grubu talebelerine vasiyet etti ve dedi ki:

“Nakşîler sizin kardeşinizdir. Sakın onlarla takışmayınız.

“Nurcular sizin kardeşinizdir. Sakın onlarla da ihtilâf etmeyiniz.

“İmam Hatipliler sizin kardeşinizdir. Onlarla da tartışmayınız. Vakıa biz başlangıçta endişe duymuş ve İmam Hatipliler hakkında birşeyler söylemiştik. Fakat zaman bizi yanılttı. Onlar da bu dine hizmet ediyorlar. Artık onlarla da ihtilâfa gerek yok.”

Hocaefendinin özellikle siz İmam Hatiplilerle ilgili bu son vasiyetini şu anda bu cemaatin başındakiler, açık söylüyorum, işlerine gelmediği, menfaatlerine uymadığı için tutmuyorlar.


Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, konuyla ilgili hatırasının bundan sonraki kısmında bu vasiyetle ilgili olarak yaptığı araştırmayı ve sonucunu da anlatıyor.

HAYAT MEKTEBİNDEN NOTLAR

İsmail Lütfi Hocanın Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Vakfına bağlı Çamlıca Yayınları arasında çıkan hatıraları, Türkiye’deki İslâmî hareketin en önemli aşamalarının yaşandığı bir devre ait can alıcı kesitleri kapsıyor.

Eserde yer alan hatıraların hemen hemen hepsinin ortak bir özelliği var:

Ayrıntılarda, büyük bir milletin geleneklerine asırlar boyunca inceden inceye zarafetle işlenmiş güzellikler ortaya çıkıyor. Birkaç örnek:

Talebeliği sırasında İsmail Lütfi Çakan’a kardeşinin vefat ettiğini niçin uzun uzadıya bir alıştırma faslından sonra haber verdiler?

Eskiler birisine postaya atması için bir mektup verecekleri zaman neye dikkat ederlerdi?

İmam Hatipliler bütün spor dallarında büyük başarılara imza atarken, niçin futboldan uzak dururlardı?

Bu arada, kendisini ziyaret edenlerin rüyalarına girerek onlara Kur’ân-ı Kerimden âyetler okumayı âdet edinmiş Garip Hafızın İsmail Lütfi Hocaya hangi âyetleri okuduğunu da merak edebilirsiniz.



https://www.ilahiyatvakfi.com/kitap/hayat-mektebinden-notlar-hatiralar-degerlendirmeler-ismail-lu-tfi-cakan-9789758646852




Fotoğraf: Süleyman Hilmi Tunahan Hazretlerinin kabri. Foto: Zihni Yıldız

27 Mayıs 2020 Çarşamba

Bir gezegende 100 milyon âlem



ÜMİT ŞİMŞEK

İNSANLARI bilhassa haşir ve adalet gibi konularda aldatan hususlardan biri, bu dünya hayatının dar ve sınırlı olduğunu dikkate almamaktır. Halbuki dünya ve içindeki varlıklar üzerinde tecellî eden isimler sınırsız, o varlıkların yetenekleri ise sınırlıdır.

Meselâ birçok zâlimin zulmünün yanına kâr kalışı, bir adaletsizlik olarak gözükür. Fakat milyonlarca kişinin maddî ve manevî hayatını söndürmüş bir câninin cezasını bu dünyada vermeye kalksanız, onu ancak bir defa öldürebilirsiniz. Geri kalan milyonlarca masum ve mazlumun hakkı yine âhirete kalır. Ama meseleye diğer bir yönden bakarsanız, her canlıya lâyık olduğu vücudu, âlet ve donanımı ve rızkı veren sınırsız bir adaletin her an her yerdeki tecellîlerini açıkça görebilirsiniz. Ne var ki, bu tecellîye serçe serçe kadar, balina balina kadar mazhar olur. Demek ki İlâhî isimlerin tecellîsindeki sınırlama, sadece o tecellîye mazhar olan varlığın kabiliyeti itibarıyla bahis konusudur—tıpkı Nûr ismine mazhariyette güneş ile yıldız böceğinin yetenekleri arasındaki fark gibi.

Bu nokta, canlılar âleminde görülen zenginlikle büyüklük arasındaki ters orantıyı da açıklığa kavuşturmaktadır. Çünkü dünyamız, karınca bolluğunda fil sürülerini barındırabilecek kadar geniş değildir.

İşte, Yaratan, sanatının zenginliğini ve sınırsızlığını, küçüldükçe zenginleşen sayısız yaratıklarıyla gösteriyor. Hele böcekler dünyasına inildiğinde, bu zenginlik öyle bir ihtişam kazanıyor ki, aklın da, ilmin de sınırları, bu ihtişamı ifade etmekten âciz kalıyor.

Bugüne kadar 750 bin farklı böcek türü tespit edilebilmiştir. Yakın zamanlara kadar gerçek rakamın 3 milyon civarında olması gerektiği tahmin ediliyordu. Fakat yapılan son hesaplamalarda, dünya üzerinde—sıkı durun—100 milyon böcek türünün yaşadığı yönünde tahminlerden söz edilmektedir!

Bu rakamı Türkiye nüfusu içinde dağıtsanız, fert başına bir böcek türü düşer. Böceklerle meşgul olan ilim adamları arasında dağıttığınız zaman ise, herkesin payına 50 binden fazla böcek türü düşmektedir. Eğer her ilim adamı 50 bin yeni böcek türü keşfedebilirse, yeryüzünde yaşadığı hesaplanan 100 milyon böcek türünü tanıyamasak bile hiç değilse isimlerini koymak imkânını bulacağız!

100 milyon böcek türünün ne demek olduğunu tasavvur edebilmek için, bir sivrisineğin hortumuna, bir sineğin jiroskoplarına, bir balarısının bacaklarındaki anten temizleme tertibatına, bir karıncanın yaşama düzenine bakın. Her biri bunlar kadar akıllara durgunluk veren ayrı ayrı âlet ve donanım, ayrı ayrı görevler ve fonksiyonlar, ayrı ayrı hayat tarzları ve rızıklar, birbirinden farklı 100 milyon böcek türü için aynı sanat ve hikmetle, aynı maharetle, aynı itinâ ve ihtimamla takdir edilmiştir. Bu ise 100 milyon böcek türü değil, birbirinden muhteşem 100 milyon âlem demektir.

Allah’ın kudretindeki sınırsızlığı görmek isteyen gökyüzüne, sanatındaki sınırsızlığı görmek isteyen de bu 100 milyon âleme baksın. Onun adaletinin sınırsızlığını görmek isteyen, yine bu 100 milyon âlemin herbirine ihtiyaç duyduğu ve lâyık olduğu şeyin eksiksiz şekilde nasıl verildiğine baksın.

Ondan sonra da düşünsün: Dar ve gelip geçici bir dünyada kudretinin, sanatının ve adaletinin sınırsızlığını böylece gösteren Âlemlerin Rabbi için, bütün isim ve sıfatlarını bütün parlaklığıyla tecellî ettirecek geniş ve ebedî bir âlem yaratmaktan kolay ne vardır?

26 Mayıs 2020 Salı

Orta yolcuları lânetleyen âyetler

Ramazan ayının son gününün son saatlerini Kur’an Buluşmasının 270. bölümüyle mühürlemek nasip oldu.

Bu buluşmada okuduğumuz Nisâ sûresinin 150-152. âyetlerinde şöyle buyuruluyordu:

Allah’ı ve peygamberlerini inkâr eden, “Kimine inanır, kimini reddederiz”  diyerek Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak ve böyle bir orta yol bulmak isteyenlere gelince:

Öyleleri gerçek kâfirlerin tâ kendisidir. Biz ise o kâfirlere aşağılayıcı bir azap hazırlamışızdır.

Allah’a ve peygamberlerine hiçbirini ayırt etmeksizin iman edenlere ise Allah mükâfatlarını verecektir. Zira Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.

Bu âyet-i kerimeler, bize zaman zaman “orta yol” olarak görünen bazı şeylerin makbul bir yol olmak bir yana dursun, büyük bir tehlike teşkil edebileceğini açık bir nümuneyle gösterdi.

Âyetlerin bize verdiği derslerin ışığında şu tesbitleri yaptık:

Peygamberlerin bir kısmına inanıp bir kısmına inanmamak, iman ile küfür arasında bir orta yol bulmaya çalışmak anlamına gelir. Kur’an bunu doğrudan “küfür” olarak nitelemiş ve

Orta yol her zaman doğru yol demek değildir / iyi ile kötü, doğru ile yanlış arasındakine orta yol denmez.

Bütün peygamberlere iman etmeyi, aynı zamanda peygamberlerin bildirdiği şeylerin bütününe de hiçbir şeyi ayırt etmeden inanmak şeklinde anlamak gerekir.

Kur’ân-ı Kerimde geçen peygamberler kıssalarındaki emir ve nehiyler, aksine bir karine olmadıkça bizi de bağlar.

Aralarında ayırım yapmamak, iman cihetiyledir; Allah’ın onlara birbirlerinden farklı üstünlükler vermiş olması bu durumu etkilemez.

UTESAV’ın Erdemli Hayat projesi kapsamında düzenlenmekte olan ve daha önce MÜSİAD Genel Merkezinde gerçekleşen Kur’an Buluşmaları, virüs salgını sebebiyle şimdilik sadece https://www.youtube.com/erdemlihayat adresinden Cumartesi günleri 19:00-19:30 arasında yayınlanıyor.

Kur’an Buluşmalarının 270. bölümüne ait kesintisiz video kaydını şu bağlantıdan izleyebilirsiniz:


Image by enriquelopezgarre from Pixabay