Kayıtlar

Ağustos 16, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir mevsimin sözcüsü

Resim
ÜMİT ŞİMŞEK B AHAR macerasını Cem gelincikte bırakmadı. Küçüklü büyüklü, rengârenk çiçeklerin her biriyle baharı ayrı ayrı yaşadı. Onlardan her biriyle dünyaya tekrar gözünü açtı. Her birinden birşeyler dinledi. Her biriyle dünyaya birşeyler anlattı. Dinledikleri de, anlattıkları da çok büyük şeylerdi. Alelâde insanlar, onu sadece bir çiçek olarak görseler de, Cem’in bulunduğu yerde bir çiçek bir dünya olup çıkıyordu. “Şimdi yolculuk nereye?” Bu soruyu kimi zaman içindeki Uzaylı sordu, kimi zaman da Cem içindeki Uzaylıya sordu. Yolculuk hiç bitmedi, biteceği de yoktu. Sorulacak bir soru varsa, o da yolculuğun yönü ile ilgiliydi. Böylece bir bahar geldi ve geçti. Gelip geçen baharı adım adım izledi Cem. Her gün, sürekli bir maceranın yeni bir bölümü oldu. Her bölüm, bir önceki kadar ilginç ve anlamlı hikâyeler sundu Cem’in meraklı ruhuna. Böylece mevsim gelip yaza dayandı. “Bıktığın oldu mu hiç?” “Daha doymadım ki!” Uzaylı Cem’in niyeti, bu seyahatleri bütün bir seneye yaymaktı. Yalnız

Bir akşam vakti

Resim
  Göklerde ve yerde nice âyetler var ki, insanlar dönüp bakmaksızın onların yanından geçer giderler. Yusuf sûresi, 12:105 ÜMİT ŞİMŞEK Ş ehir, bir fabrika gibi çalıştı gün boyu. İnsanlar günün ilk ışıklarıyla yollara döküldü. Kimi için yeni bir başlangıçtı o gün. Birçokları için ise sıradan günlerden farkı yoktu. Telâş ve keşmekeş birbirini kovaladı. Güneşe dönüp de bakan pek olmadı gün boyunca. Onun gideceği yer ve saat belliydi. Saatler böylece birbirini kovaladı. Telâş ve keşmekeşten bunalan ruhlara akşam erişti. Güneş ılık ılık ışıklar göndermeye başladı ufkun hemen üzerinden. Gün soğurken renkler ısındı. Maviden kırmızıya, kızıldan lâciverte doğru bütün güzelliklerini birer birer sergiledi gökler, bulutlar, deniz ve yer. Güneş her dakika şekilden şekle girdi. Dünyanın üstünde renkler dolaştı. Sular, ruhlarla beraber hâlelendi. *** G üneşin batışını, kimi Haşim gibi seyretti ufk-ı şâma dalan gözlerle. Kimi onda bir dünyanın sükûna erişini dinledi sessizce. Kimi göklerin ve yerin yar

Doğal âfetlerin iki yüzü

Resim
ÜMİT ŞİMŞEK FELÂKETLER, Âlemlerin Rabbini tanımak ve Ona yönelmek için olağan bir yol değildir. Ne var ki, Onu tanımak ve Ona yönelmek ihtiyacını da, insanların büyük bir kısmı, günlük hayatın akışı içinde pek fazla hissedemiyor. Fakat bu dünya hayatına o kadar bel bağlamanın doğru olmadığı gerçeği ile yüz yüze kaldığı anda, insan, ister istemez, hayatın Sahibine yönelme ve Ona yalvarma ihtiyacını bütün benliğinde duymaya başlıyor. Fakat bu da Allah’ı rahmetinden önce azabıyla tanıma gibi bir durum ortaya çıkarıyor. Eğer felâketlerin gelip geçmesinden sonra bu hal de gelip geçmeyecekse, yine de böyle bir “tanışmayı” hiç yoktan iyi karşılayabiliriz. Sonuç olarak, bu an, insanın hayatında bir dönüm noktası teşkil edebilir ve eski hatâların tamiri için bir zemin açılmış olur. Lâkin Allah’ı bize tanıtan bilgi kaynaklarımız sadece felâketler ve olumsuzluklarla sınırlı kalacak veya bu kaynaklar birinci planda yer alacaksa, bunun kul ile Rabbi arasında sağlıklı bir ilişkiye imkân vermesi hayl

Dinde haddini aşanlara Kur'an ve Peygamber uyarıları

Resim
Dinde haddi aşmak, Ağustos ayının Kur’an Buluşmasındaki ana konularımızdan biriydi. Haddi aşmak pek çok kılıklarla zaman zaman zaman karşımıza çıkan bir vakıa idi. Allah’ın haram kıldığı şeyi helâl saymak, yahut helâl kıldığı şeyi haram saymak, Allah hakkında bilmediği şeyleri söylemek, bunlar arasındaydı. Yahudiler İsa aleyhisselâmı inkâr etmek, Hıristiyanlar ise bunun tam tersinde bir aşırılığa kaçarak İsa aleyhisselâmı tanrılaştırmak suretiyle dinlerinde haddi aşmışlardı. Tabii, bu kötü örneklerden ders çıkarmak suretiyle, bizim de dinde her türlü aşırılıktan uzak durmak konusunda bir hassasiyete sahip olmamız gerekiyordu. Nitekim onların bu aşırılıklarına dikkat çeken Peygamberimiz (s.a.v.), bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştu: Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı övmekte aşırı gitmeleri gibi siz de beni övmekte aşırı gitmeyin. Ben ancak Allah’ın kuluyum; siz de Allah’ın kulu ve resulü deyin. (Buharî, Enbiyâ: 48). Kur’ân’ın ve Resulullahın uyarıları sayesinde ümmet böyle bir ha