*
Bugünün imkânları, dünyanın en ücra köşesine kadar yardım elini uzatma ve dünyanın her tarafındaki mü’minlerle el ele iyilik yapma fırsatını veriyor; bu fırsatların çok iyi değerlendirilmesi gerekir
İyilik ve takvâda yardımlaşın; günahta ve düşmanlıkta yardımlaşmayın.
Mâide, 5:2
ÜMİT ŞİMŞEK
KUR’ÂN’IN öğütleri içinde öylesine özlü öğütler vardır ki, bunlardan herhangi biri, dünyayı huzur içinde yaşanır hale getirmek için tek başına yetebilir.
O öğütlerden biri de bu âyetin içindeki şu cümlede yer alıyor:
“İyilik ve takvâda yardımlaşın; günahta ve düşmanlıkta yardımlaşmayın.”
Bu sûrenin en son inen sûrelerden olduğu dikkate alınırsa, şöyle bir durum da ortaya çıkar:
Müslümanları daha ilk andan itibaren iyilik yapmak, hayır işlemek, kötülükten sakındırmak hedefine yönelten Kur’ân, yirmi üç sene süren bir terbiye sürecini böyle bir buyrukla mühürlemektedir. Böylelikle, geçen yirmi üç sene boyunca onların ruhlarına ektiği iyilik tohumlarının mahsulünü toplum çapında devşirmekte, birer birer fazilet abidesi haline getirdiği insanların topluluğundan da, o topluluğun büyüklüğüne ve gücüne yaraşır bir şekilde, iyilik ve takvâ yardımlaşması beklemektedir.
Bu cümlenin bir öncesinde yer alan ifade de bu hükmü destekliyor ve ortaya, ibret nazarlarımızı çeken bir durum çıkarıyor:
“Sizi Mescid-i Haramın ziyaretinden alıkoydukları için bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsizliğe sevk etmesin.”
İşte bu gerçekten pek büyük bir fazilet dersidir.
Çünkü âyetin birinci derecede muhatapları, geçmişte zulme uğramış, ancak şimdi üstün duruma gelmiş ve kendilerine zulmedenlerden intikam alabilecek duruma kavuşmuş fatihlerdir. Mekke fethedilmiş; pek yakın bir zamanda onları Kâbe ziyaretinden alıkoyanlar ise mağlûp duruma düşmüşlerdir. Kur’ân onları böyle bir durumda iken uyarmakta ve onlara faziletin adresini göstermektedir:
“Düşmanlarınız, birbirine yardım etmek suretiyle size haksızlık etmişlerdi. Sakın siz aynı şeyi onlara yapmayın. Siz de bir kin ve intikam duygusunun sevkiyle adaletten ayrılmayın; onlar gibi kötülük için, düşmanlık için yardımlaşmayın. Size yaraşan şey kötülük ve düşmanlık değildir. Size yaraşan şey iyilik ve takvâdır; siz bunlarda birbirinizle yardımlaşmaya bakın.”
Dikkat edilecek olursa, asıl intikamın, en güzel bir şekilde, böyle bir davranışla alınacağı da anlaşılacaktır. Çünkü kötülükte yardımlaşanlara karşı kötülükte yardımlaşmak, sonuç itibarıyla, kötülüğün hesabına geçecek ve onu yaygınlaştıracak bir yardımdır. Kötülükten intikam almak isteyen ise, onu ortadan kaldırmak ve yerine iyiliği yerleştirmek suretiyle amacına erişmiş olur.
Kur’ân’ın terbiyesi altında sürekli olarak hayır üretmeye programlanmış, gözünün önündeki iyilik hedeflerine kilitlenmiş olan insanların arasındaki yardımlaşmalar da, hiç şüphe yok ki, yine iyiliği yaymak amacına yönelik yardımlaşmalar olacaktır. Kötülük için yardımlaşanlar nasıl ellerindeki bütün imkânları kötülük uğrunda ve birbirlerini Allah yolundan saptırmak için seferber ediyorlarsa, iyilik için yardımlaşanlar da, onlardan aşağı kalmayacak bir gayretle, bütün imkânlarını bu uğurda seferber ederler, yahut etmelidirler.
Bugünün imkânları, yeryüzünü göz önündeki bir belde haline getirecek kadar gelişmiş ve yaygınlaşmıştır. İşte bu imkânlar, mü’minlere, dünyanın en ücra köşesine kadar yardım elini uzatma ve dünyanın her tarafındaki mü’minlerle el ele iyilik yapma fırsatını vermektedir. Eğer insan iyilik ve takvâ konusunda birşeyler yapmayı kendisine dert edinirse, kendisiyle aynı derdi paylaşan insanlarla beraber bu arzusunu gerçekleştirmek için pek çok imkânlar bulur.
Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, bu, insanın hayatında bir defa alacağı bir karar ve bir defa yapacağı ayarlamayla elde edilecek bir sonuç değil, bütün bir ömür boyu sürecek bir eğitim ve gelişim sürecidir.
Daha doğru bir tabirle, bu, Kur’ân’ın terbiyesi altına girmek demektir.
Onun terbiyesi altındaki insan, hayır işlemek için bütün yeteneklerini seferber etmiş bir durumdadır. Arının bal yapması gibi, yaratılışından gelen bir sevk ile, o da artık sürekli olarak iyilik yapacak, hayır üretecektir.
Böyle insanların meydana getirdiği topluluklar da bir büyük vücut gibidir. Onlar da özelliklerde farklı olan, ama aynı hedefe kilitlenmiş yeteneklerinin tam kapasitesiyle iyilik üretirler, kötülükleri ortadan kaldırırlar.
Onlar bazan birkaç kişilik bir topluluktur, bazan da büyük bir toplum…
Fakat hangi ölçekte olursa olsun, onların yardımlaşması, dünyayı biraz daha huzurla yaşanır hale getirir:
En azından kendileri için.