Her varlık bir damlacık


****-

ÜMİT ŞİMŞEK


Bir parça güneş ışığı vurdu çiy damlasına.

Yedi rengi ve sıcaklığıyla güneş ışığının tâ kendisiydi o.

Çiy damlası, güneşle başbaşa kaldı. Onunla parladı, onunla ısındı ve buharlaştı.

Aynı anda sayısız çiy damlaları da güneşle başbaşaydı. Hiçbiri diğerine engel olmadı; hiçbiri diğerinin güneşten nasibini eksiltmedi.

Aynı güneş, aynı anda sayısız yapraklarda görünmez fabrikaları harekete geçiriyor, sayısız canlılara ışık ve sıcaklık dağıtıyordu.

Bir çiy damlasına nasıl vuruyorsa, koca denizlerin yüzünde de öylece parlıyordu güneş.

Ve koca bir dünyayı da aynı anda, aynı şekilde ısıtıp aydınlatıyordu.

•••

Güneşe gelince…

O da bir çiy damlasından farksızdı.

Isıtıp ısıtmamak, aydınlatıp aydınlatmamak onun elinde değildi.

Sayısız güneşlerle beraber, o da bir tecellîye mazhar oldu.

“Ol” emrini aldı, güneş oldu. “Yan” emrini aldı, yandı. “Dön” emrini aldı, döndü.

Aynı anda, aynı emri alan sayısız yıldızlar, sayısız güneşler gibi…

O emir ve o tecellî, bir güneşin yüzünü nasıl aydınlattıysa, aynı anda kâinatı da öylece sayısız yıldızlarla süsleyip aydınlattı. Onlardan hiçbiri diğerine engel olmadı, bir başkasının o tecellîden nasibini azaltmadı.

Aynı anda, yerin derinliklerindeki en ücra ve en küçük varlıklar da o emir ve tecellîden kendi nasiplerini aldılar. Hiçbiri ondan gizlenmedi, hiçbiri ondan uzak kalmadı. Herbiri, sanki kâinatta başka bir varlık yokmuş gibi, Ondan gelen emir ve tecellî ile başbaşaydılar.

•••

Çiy damlasında parlayan, güneşti.

Ama güneş o damlanın içinde değildi.

O damlacık, kendi kabiliyetince güneşin bir parıltısını aksettirdi, o kadar.

Deniz de kendi kabiliyetince o güneşe bir ayna oldu.

Damlacıktan güneşlere kadar küçük büyük herbir varlık ise, kendilerinde tecellî eden kudret ve san’ata, kendi kabiliyetlerince birer ayna oldular; birer damlacık misali, kendi dilleriyle o kudreti ve o san’atı anlattılar.

Aynaların gösterdiğini görenlere ne deryalar kâfi geldi, ne güneşler.

Gözleri aynalardan başka birşey görmeyenler ise, bir damlacıkta, bir zerrecikte boğulup gittiler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Raşid Halifelerde iman-amel bütünlüğü

Kur'an mealleri din eğitiminde baş köşeyi almalı