SON EKLENENLER
latest

18 Mayıs 2021 Salı

Dertli dünya


***

ÜMİT ŞİMŞEK

Dertsiz bir dünya özlemini hepimiz zaman zaman çekeriz. Fakat bu dünyanın tabiatına bu kadar ters düşen başka birşey düşünmek zordur — dünyanın çekilmezliği yüzünden değil, dertlerin vazgeçilmezliği yüzünden.

Dünyamızın dertlerle, acılarla, kötülüklerle iç içe yaratılmış olması eğer bize ters geliyorsa, bu durumu sonuçlarıyla birlikte dikkate almayışımız yüzündendir. Zira biz herhangi bir acıdan değil, bir işe yaramayan acılardan şikâyet ederiz. Önem verdiğimiz bir sonuca hizmet eden acılara ise seve seve katlanırız: iğne yaptırmak, ameliyat masasına yatmak, doğum yapmak gibi. Bir sağlıklı nefes, onu tekrar kazanmak için çekilen sıkıntılara değmez mi? Bebeğin bir gülüşü bütün acıları unutturmaz mı? Hattâ bazılarımız, sadece görüntüleri üzerinde rötuş yaptırmak için düzenli olarak bıçak altına yatarlar ve fâni ömürlerinin önemli bir kısmını bu operasyonların acıları içinde geçirirler de, bu konuda ağızlarından tek bir şikâyet sözü çıkmaz.

Biz bu tür acıları değerlendirirken, hadiseye genişçe bir açıdan yaklaşır ve onu tek başına değil, sonuçlarıyla birlikte ele alırız: Nasıl olsa sıkıntı gelip geçecek, sonuç ise bizimle kalacaktır. Bu dünyanın yaratılışına da aynı şekilde yaklaşabilseydik, onun dertli haline bir itirazımız olmazdı. Ancak bunun için bakış açımızı bir hayli genişletmek ve insanlık tarihini gözümüzün önüne getirmek gerekecektir. Şöyle de sorabiliriz:

Eğer bu dünya dertsiz bir dünya olsaydı, insanlık tarihinde faziletten ne kalırdı?

İnsanlar dünyaya gönüllerinde saklı nice fazilet tohumcuklarıyla gelirler. Ancak o tohumlar yeşermek için muhtaç veya dertli muhataplar ararlar. Açlığın olmadığı, hastalığın bilinmediği, kimsenin hiçbir şeye muhtaç olmadığı bir dünyada yardımsever insanlar da olmaz, kerem sahipleri de bulunmaz. Yaratanın bağışlayıcılığı günahkâr kullar istediği gibi, Onun bu ismine ayna olacak faziletli kullar da bağışlamak için kendilerine karşı kusur işleyen kimseler ister. Şefkat, fedakârlık, cömertlik, diğergâmlık, adalet, kusur örtme gibi nice faziletler vardır ki, ancak dertlerin ve kötülüklerin bulunduğu bir dünyada ortaya çıkarlar. İsterseniz Osmanlıdan bugünlere kalan eserlere bir bakın: aşhaneler, bîmarhaneler, sadaka taşları, dilenci mihrapları, vakıflar… Kulların ıztırapları, bir milletin gönlünde yatan fazilet madenini nasıl ateşlemiş de bir volkana çevirmiştir!

Evet, bu dünya acılarla karışık bir dünyadır; ama çirkin bir dünya değildir. Gerçi onun dertlerindeki güzellik, bir gülün simasındaki güzellik gibi hemen göz almaz. Ama dünyanın hallerinden kimi bizzat, kimi de sonuçları itibarıyla güzeldir. Onun dertleri de, insanlık âleminde açtırdığı fazilet çiçekleriyle bu dünyanın bir başka açıdan güzelleşmesine hizmet eder. Lâkin şu da var ki, insanlığın bir kısmında fazileti filizlendiren şey, başka bir kısmında her türlü kötülüğün yaygınlaşmasına sebep olabiliyor; hattâ ıztırapların çoğunluğu, kötülükte birbiriyle yarışan insanların ellerinden çıkıyor. Nihayet bu dünyanın halleri, yahut “kevnî âyetleri” de, tıpkı Kur’ân’ın âyetleri gibi, hak ile bâtılı birbirinden ayıran âyetlerdir; inananların iyiliğini, inkâr edenlerin de kötülüğünü arttırırlar. Böylelikle insan neslinin iyileri ve kötüleri birbirinden ayrılır; dünyanın bütün hesapları görüldüğünde hepsi lâyık olduğu karşılığa kavuşur; bu durum da sonunda bir adalet güzelliğine bağlanmış olur. İş, yine hadiseyi sonuçlarıyla birlikte görebilmekte düğümleniyor.

Başka yerde sebep aramaya hiç gerek yok: Bu dünyanın dertlerinin asıl sebebi insandır. Çünkü insan, bütün İlâhî isimlerin odak noktasında yaratılmış ve hepsine ayna olacak bir yeteneğe kavuşturulmuştur. Kâinatta bu yeteneklerin hep birden filizlenebileceği bir yer varsa, o da bu dertli dünyamızdır.

16 Mayıs 2021 Pazar

Bunu Yahudilerden başka kim söyleyebilir?


***

Mâide sûresinin 64. âyetini okuduğumuz 308. Kur’an Buluşmasının özeti ve tam video kaydı


Yahudilerin lânetlenmeleriyle sonuçlanan bir dizi azgınlıklarından biri de Allah’ı cimrilikle suçlayacak kadar hadlerini aşmalarıydı.

Bunu haber vererek Yahudilerin azgınlıkları hakkında mü’minleri uyaran Mâide sûresinin 64. âyet-i kerimesi, 308. Kur’an Buluşmasının gündemini teşkil etti.

Âyette meâlen şöyle buyuruluyordu:

Yahudiler “Allah’ın eli sıkıdır” dediler. Elleri bağlansın onu söyleyenlerin, lânet olsun onlara! Allah’ın iki eli de açıktır; nasıl dilerse öylece bağışlar. Rabbinden sana indirilenler, onların azgınlığını ve inkârını daha pek çok arttıracaktır. Biz ise onların arasına, kıyamete kadar sürüp gidecek bir düşmanlık ve kin bıraktık. Onlar ne zaman bir savaş ateşi körüklemek istedilerse, Allah onu söndürdü. Onlar dünyada hep fesat çıkarmaya uğraşırlar. Fakat Allah fesatçıları hiç sevmez.

Konu ile ilgili âyetlerden yola çıkarak, Yahudileri bu şekilde hadlerini aşmaya sevk eden maceralarının şöyle bir seyir takip ettiğini gördük:

  • İsrailoğulları Musa aleyhisselâm zamanında Allah’ın pek çok ihsanlarına mazhar oldular.
  • Bu durum onları şükre değil, daha çok isyana sevk etti.
  • İsyanları sebebiyle cezalandırıldılar.
  • Bu durum pek çok defalar tekerrür etti.
  • Yaptıklarına karşılık olarak Allah onlar üzerindeki nimetini kestiği zaman da Allah’ı – hâşâ – cimrilikle suçladılar.

Bu konuyu incelerken, bir taraftan da, Kur’ân-ı Kerimin Yahudiler hakkındaki uyarılarından kendi payımıza çıkarılması gereken derslerin bulunduğunu da dikkate aldığımızda, kendimizi, şu soruları içeren bir muhasebe ihtiyacıyla karşı karşıya bulduk:

  • İsrailoğullarının bu kınanan nankörlüğünden bizim de bir payımız, kendi hesabımıza çıkaracağımız bir ders yok mu?
  • Nimetler verildiğinde veya kesintiye uğradığında tavrımız ne oluyor?
  • Medyada olsun, insanlar arasındaki muhaverelerde olsun, Allah hakkında ve Allah’ın takdir ve tasarrufları ile ilgili olarak kullanılan saygısızca ifadelerin nasıl bir âkıbeti hazırladığına dikkat edilsin.

Mâide sûresinin 64. âyetini okuduğumuz 308. Kur’an Buluşmasının kesintisiz video kaydını buradan izleyebilirsiniz:

UTESAV organizasyonuyla gerçekleşen ve daha önce MÜSİAD Genel Merkezinde Kur’an Buluşmaları, salgın sebebiyle bir müddettir https://www.youtube.com/erdemlihayat  adresinden Cumartesi günleri 18:00-18:45 saatleri arasında yayınlanıyor.