Kayıtlar

Temmuz 25, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Risale-i Nur cemaatleri FETÖ fitnesinin muhasebesini yapmak zorunda

Resim
*** FETÖ, Risale-i Nur cemaatleri içinde yuvalanıp gelişmiş büyük bir tedhiş örgütüydü. Bu durum cemaatlerimizi ayrıntılı bir muhasebe yükümlülüğüyle karşı karşıya getiriyor. ÜMİT ŞİMŞEK – 17 – Bünyesinden FETÖ gibi bir tedhiş örgütünü çıkarmış olmak, hiç şüphesiz, bir cemaatin başına gelebilecek talihsizliklerin en kötüsüdür ve Risale-i Nur cemaatleri bu talihsizliği yaşamıştır. Lâkin bu talihsizliği daha da kötüleştiren birşey var: Cemaatlerimiz başlarından geçen şeyin büyüklüğünü kavramış görünmüyorlar; çünkü bugüne kadar hiçbir Risale cemaatinde FETÖ tecrübesinin ciddî bir tahlile tabi tutulduğuna dair bir haber işitmedik. Bütün işittiğimiz, o da belli bir tarihten sonra olmak üzere, FETÖ’yü reddeden ifadelerden ibaret kalıyor. Fakat bu mikrop bünyeye nasıl girdi, nasıl yer edindi, nasıl gelişti? Hangi kapıları açık buldu da içeri girebildi? O gözlerinin önünde gelişip dururken Risale-i Nur talebeleri ne yaptılar? Kendi kucaklarında bir canavarın büyümekte olduğunu fark etmediler m

Risale-i Nur yeni bir çağın, cemaat bir imtihanın eşiğinde

Resim
*** Ünlü ilâhiyatçı Prof. Dr. Faruk Beşer’in maruz kaldığı linç kampanyası üzerine yazdığı yazı yeni bir dönemi müjdeliyor. ÜMİT ŞİMŞEK Risale-i Nur cemaatleri ile ilâhiyat camiası arasındaki soğukluğun en önemli sebebi, Kalem Yazmak Zorunda adlı kitabımızda çok kısa bir şekilde temas ettiğimiz gibi, her iki tarafın da “ya bütünüyle kabul, ya da bütünüyle red” şeklindeki iki seçenekten birisine kendisini mahkûm bilmesi olmuştur. Bu anlaşmazlıkta bir taraf Risale-i Nur’un muhtevâsından herhangi bir bahisle ilgili en küçük bir eleştiriyi topyekûn bir saldırı olarak algılarken, diğer taraf da eserler hakkındaki tenkidini sadece hatâlı olarak gördüğü konularla sınırlamak yerine, genellikle ya Risale-i Nur’u bütünüyle reddetmek veya ondan bütünüyle uzak durmak şıklarından birini tercih edegelmiştir. Sonuç olarak bu iki zıt yaklaşım birbirini beslediği için, Risale-i Nur Külliyatı gibi toplumun bütün tabakalarına kök salan, yurtta ve dünyada milyonlarca insanın hayatını derinden etkilemiş b

Bir İslâm âliminin okuyucuya yakarışı

Resim
B ir cümlenin sonundaki nokta unutulursa, yahut “muhtelif” yazılacağı yerde bir harf hatâsıyla “muhtelir” yazılırsa ne olur? Bizim gözümüz böyle hatâlara her ne kadar alışık olsa da, âlimlerimiz, hele bizim zamanımızdan bir iki nesil evvelki âlimler için, bu kadarlık bir hatâ bile çok büyük bir endişe sebebi olabiliyordu. Hele Kur’ân-ı Kerîm ile ilgili bir metinde her ne suretle olursa olsun bir hatânın vücuda gelmesi, onların uykularını kaçırmak için fazlasıyla yeterdi. Bunun bir örneğini, meal sahibi meşhur âlim Hasan Basri Çantay’ın eserinde görüyoruz. Merhum Çantay, Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm adlı eserinde meydana gelen matbaa hatâlarının bir listesini eserin sonuna eklemekle kalmamış, bir de bu tashihlerin mutlaka esere işlenmesini istirham eden bir notu da ayrı renkli bir kâğıda bastırmak suretiyle eserin ilk sayfasının başına yerleştirmişti. Ünlü âlim, bu notunda, âdetâ feryad edercesine okuyucuya sesleniyor ve bu tashihler işlenmeden eserin okunmaya başlamaması için “Allah

Tek kitaplı olmanın dayanılmaz cazibesi ve sonuçları

Resim
*** “Risale-i Nur’dan başka kitap okumak caiz mi, değil mi?” tartışması bunca yıl sonra niçin hâlâ güncelliğini koruyabiliyor? ÜMİT ŞİMŞEK – 16 – Risale-i Nur talebelerinin tamamı değilse bile önemli bir kısmı arasında hâlâ tartışılmakta, hattâ tartışılamamakta olan bir konu var ki, insan bunu telâffuz etmekten hicap duyuyor: “Risalelerden başka kitap okumak caiz mi?” Bir kısım insanlar bunu çekinerek soruyor. Bir kısım insanlar da hiç çekinmeksizin, Risale-i Nur’dan başka bir kitabın okunmaması gerektiğini söylüyorlar. Ve görüşlerine, Risalelerden peş peşe okudukları bazı pasajları – iddialarına uyup uymadığını bakmak gibi bir dert edinmeksizin – delil gösteriyorlar! Caizdir diyenlerin de ekseriyeti, cevaz listesine ilmihal veya siyer kitaplarından başka pek az şeyi ekleyebiliyor. Usul açısından bakıldığında, herşeyden önce böyle bir sorunun abesiyeti hemen kendisini gösterecek kadar açıktır; dolayısıyla mevzu üzerinde söz söylemek daha işin başında iken lüzumsuz görülebilir. Ancak Ri