Kayıtlar

Eylül 26, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Toplum hayatının dört büyük âfeti

Resim
Mâide sûresinin 90-91. âyetlerini okuduğumuz 321. Kur’an Buluşmasının özeti ve tam video kaydı. Toplum hayatını tehdit eden dört büyük tehlike, UTESAV’ın 321. Kur’an Buluşmasında ağırlıklı konumuz oldu. Bu tehlikeler, okumakta olduğumuz Mâide sûresinin 90-91. âyetlerinde şöyle sayılıyordu: Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları  şeytan işi birer pislikten başka birşey değildir; bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Hiç kuşku yok ki, şeytan içki ve kumarla aranıza kin ve düşmanlık sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bundan vazgeçiyorsunuz, değil mi? Âyette sayılan tehlikelerden içki ve kumar ile ilgili âyet ve hadislerin mânâları açık bir şekilde bu iki illeti mü’minlere yasaklarken, “dikili taşlar” ile her türlü kastedilen mânâ her türlü putu, putlar için dikilen yapıları, putlaştırılan şeylere gösterilen tazimi kapsıyor, “fal okları” ise gaybdan haber almak, insanların kaderi üzerinde tesir sahibi olduğuna inanılan şeyleri, bu arada m

Âdil bir gelecek için insan biriktirmek

Resim
Bir ömür boyu “insan biriktiren” bir hukuk fedaisi için düzenlenen vefa gecesinin hatırlattıkları ÜMİT ŞİMŞEK “Herşeyin bozulduğu ve herkesin yanlışta birleştiği bir dünyada bir kişinin gayreti neyi değiştirir?” demeyin. Bir dâvâsı olan ve onun uğrunda sebatla çalışan bir insanın dünya üzerinde nasıl bir iz bırakabildiğini gösteren örnekler saymakla bitmez. Bu örneklerden birine, geçtiğimiz günlerde, bir vefa gecesinin davetlisi olarak, büyük çoğunluğunu genç insanların oluşturduğu bir topluluğun arasında şahit oldum. Bu genç insanlar, ömrünü hukuk adamı yetiştirmeye adamış bir adalet kahramanına, avukat Muharrem Balcı’ya vefa borçlarını ödemek üzere bu toplantıyı düzenlemişlerdi. Muharrem Balcı ile 28 Şubat döneminin karanlık günlerinde Mazlumder’in İstanbul Şubesi yönetim kurulunda tanışmıştık. Daha sonraki yıllarda onun Yeşilay’ı bitkisel hayattan çıkararak Galata Kulesi ve çevresini ayyaşların mekânı olmaktan kurtaran aktif bir kuruluş haline getirişine uzaktan şahit olduk. Yine aş

Nerdesin Boyacı?

Resim
  *** PROF. DR. ALİ NİHAD TARLAN Bir abide açılıyordu. Üzerini örten perde, kıvrım kıvrım sıyrıldı. Güzel sanat eseri, hayran gözlerimiz önünde yükseldi. Küçükken babamın anlattığı bir hikâyeyi hatırlayıverdim: Bahar zamanı imiş. Dağıstan’da bir yolcu köyden köye giderken, bir dağ eteğine varmış. Bakmış, kırmızı, mavi, sarı, mor, pembe, beyaz çiçekler bu tepenin yamacını kaplamış. Hafif rüzgâr ile dalga dalga köpüren bu renk, ışık tufanı yolcuyu bir yıldırım gibi bir anda çarpmış. Neler olmuş o anda, kim bilir neler olmuş; başlamış bağırmaya: “Neredesin boyacı, boyacı sen nerdesin?” Renkleri öpen bu ses, vadileri dolaşmış. Köy köy duyulmuş bu ses, şehir şehir çınlamış: “Neredesin boyacı, sen nerdesin?” Bu zavallı meczubu çocuklar taşlamışlar, büyükler kovalamışlar. O, istifini bozmaz, gözü meçhul bir ufkun çizgisine dikilmiş, mütemadiyen arar, sorar, arar dururmuş. Karanlık gecelerin korkunç hayaletleri bu soruyu dinlemiş; tipilerin feryadı, şimşek şakırtıları bu sesi boğamamış. Kış de

Hangi yemin tutulur, hangisi tutulmaz?

Resim
*** Mâide sûresinin yeminlerle ilgili 89. âyetini okuduğumuz 320. Kur’an Buluşmasının özeti ve tam video kaydı Çoğu zaman düşünmeksizin ağzımızdan çıkan yeminlerin son derece ciddî sonuçlar doğurabilecek bir öneme sahip olduğunu, UTESAV’ın 320. Kur’an Buluşması vesilesiyle bir kere daha hatırladık. 25 Eylül Cumartesi sabahı canlı olarak yayınlanan Buluşmada okuduğumuz Mâide sûresinin 89. âyetinde, sorumluluk gerektiren ve gerektirmeyen yeminlerle ilgili hükümler yer alıyordu. Âyet-i kerime, bilerek ve yemin kastıyla telâffuz edilen yemin sözlerinin sorumluluk gerektirdiği hatırlatılıyor ve böyle bir yemini bozma durumunda yerine getirilmesi gereken kefareti açıklıyordu: Allah sizi yeminlerinizdeki yanılmadan sorumlu tutmaz; fakat bilerek edip de sorumluluğu altına girdiğiniz yeminlerin hesabını sizden sorar.  Böyle bir yemini bozmanın kefareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisiyle on fakiri doyurmak veya giydirmek yahut bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bula