ÜMİT ŞİMŞEK R üzgâr diye birşey yoktur aslında. O havadır. Hava ise görülmez. Yalnız kılıktan kılığa girer. Çoğu zaman, aldığımız nefestir o. Damarların en ücra köşelerine kadar gider, can olur. Sonra, kelime olur dudaklarda. Kulaklar, sözleri ondan dinler. Kuşlar bir yandan, gök gürültüsü bir yandan, ona yükler seslerini, öylece gönderir işitenlere. Çiçekler ve böcekler onunla haberleşir. Kokular, tıpkı sözler gibi yayılır hava zerreleriyle. Birer çağrı olur, ulaşır gideceği yere. Çağrıyı alan, aynı hava zerrelerine biner ve gelir. *** B aşım…
Mâide sûresinin 105-108. âyetlerini okuduğumuz 329. Kur’an Buluşmasının özeti ve video kaydı. UTESAV organizasyonuyla gerçekleşmekte olan Kur’an Buluşmalarının 329. bölümünde okuduğumuz âyetlerle iki önemli konu üzerinde yoğunlaştık. Bunlardan birincisi zaman zaman yanlış anlamalara konu olmuş önemli bir ilkeyi ders veriyor, diğeri de ayrıntılı tarifleriyle kul hakkının Allah katında ne kadar saygın bir yere sahip olduğunu bize gösteriyordu. Buluşmada ilk olarak okuduğumuz Mâide sûresinin 105. âyeti şu mealde idi: Ey iman edenler, siz kendiniz…
ÜMİT ŞİMŞEK V iktor Tausk adında bir psikiyatrist, 1919 yılında “Şizofrenide Hükmedici Makinenin Kaynağına Dair” başlıklı bir tebliğ yayınlamıştı. Tebliğ, şizofreni vak’alarında görülen son derece dikkat çekici bir ortak noktayı inceliyordu: Hükmedici Makine. Tausk’un incelediği hastalar, sanki bir merkezden yapılan yayını izliyor gibiydiler. Bunların hepsi de bir Hükmedici Makineden söz ediyor, yine hemen hemen hepsi de bu makinenin özelliklerini birbirine yakın şekilde tasvir ediyordu: Siyah renkli bir kutu şeklindeydi Hükmedici Makine; çar…
Sade Hayat kitabı uzun bir aradan sonra yeniden okuyucuyla buluştu. Önceki baskıları Selis ve Zafer Yayınları arasında çıkan kitap, bu defa Akıl Fikir Yayınları arasında yerini aldı. Ümit Şimşek tarafından kaleme alınan Sade Hayat, zamanımız insanına bir din kutsallığı içinde sunulan “tüketim” anlayışını sorguluyor. Batı uygarlığının insanlara ömürlerini bilinçsizce tükettirmek için geliştirdiği tuzakları ele alan kitap, bu tuzakların aslında insanı yoksullaştırdığını ortaya koyuyor ve gerçek zenginliğin, huzur ve doyumun sade hayat düşüncesin…
ÜMİT ŞİMŞEK K âinat ile bağlarımızı askıya aldıktan sonra bizi ilk olarak terk eden insanî özelliklerimizden birisi, hayret duygumuz oldu. Belki bizi tamamen terk etti diyemeyiz, ama kendisine hiç yakışmayan yerlere yöneldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Neden “kendisine hiç yakışmayan” yerler? Eğer bir şey var ise, onun varlığının hikmeti de vardır. İnsan gibi en üstün bir varlığa böyle bir özelliğin verilmesi ise büyük bir hikmet eseri olmalıdır. Yani, insan hayret etmelidir; ve, tabii, hayret edilmesi gereken şeye karşı hayranlık duymalıdı…
Kullarım senden Beni sorarlarsa, Ben çok yakınım. Bana dua ettiğinde, dua edenin duasına cevap veririm. Onlar da Bana cevap versinler ve Bana iman etsinler ki doğru yolu bulmuş olsunlar. Bakara Sûresi, 2:186 ÜMİT ŞİMŞEK KUL ile Rabbi arasındaki yakınlığı en sıcak bir şekilde ortaya koyan âyetlerden birisi de budur. Bir defa, âyette geçen “ kullarım ” nitelemesiyle, Yüce Allah, bize büyük bir lütufta bulunmaktadır. Zira bu sözde bir mensubiyet ifadesi vardır. Bu söz ile herbirimiz, doğrudan doğruya Âlemlerin Rabbi ile irtibatlandırılmış oluyoru…
Mâide sûresinin 103-104. âyetlerini okuduğumuz 328. Kur’an Buluşmasının özeti ve video kaydı. İnsanları Allah’ın yolundan alıkoyan ve hem dinlerinde, hem de dünyalarında felâketten felâkete sürükleyen iki önemli sebep, 328. Kur’an Buluşmasının ana konularını teşkil ediyordu. Bu sebeplerden biri “aklını kullanmamak,” diğeri de “taklitçilik” idi. Buluşmada Mâide sûresinin şu mealdeki 103-104’üncü âyetlerini okuduk: Bahîre, sâibe, vasîle ve hâm’ı Allah size yasalaştırmadı; kâfirler yalan uydurarak Allah’a iftira ediyorlar. Zaten onların çoğunluğ…
Büyük mütefekkir ve şair Sezai Karakoç’un insanlığa armağan ettiği eserlerinden biri de, Risale-i Nur’ların yasak kitap muamelesi gördüğü 1960’lı yıllarda, bir Ramazan gününde kitap okurken “suçüstü” yakalanarak tutuklanan Nur talebeleriyle ilgili olarak peş peşe yayınladığı “Kalem Yazmak Zorundadır” başlıklı üç yazısı idi. Kalem sahiplerini bir vicdan muhasebesine çağırıyordu Karakoç bu yazılarında. “Bir gün gelir de bizim çağımıza bakanlar, eski çağlara bizim baktığımız gibi bakarlar da, aynı şeyleri, inanç yüzünden hapishanelerde çile doldu…
Büyük mütefekkir ve şair Sezai Karakoç’un insanlığa armağan ettiği eserlerinden biri de, Risale-i Nur’ların yasak kitap muamelesi gördüğü 1960’lı yıllarda, bir Ramazan gününde kitap okurken “suçüstü” yakalanarak tutuklanan Nur talebeleriyle ilgili olarak peş peşe yayınladığı “Kalem Yazmak Zorundadır” başlıklı üç yazısı idi. Kalem sahiplerini bir vicdan muhasebesine çağırıyordu Karakoç bu yazılarında. “Bir gün gelir de bizim çağımıza bakanlar, eski çağlara bizim baktığımız gibi bakarlar da, aynı şeyleri, inanç yüzünden hapishanelerde çile doldu…
Büyük mütefekkir ve şair Sezai Karakoç’un insanlığa armağan ettiği eserlerinden biri de, Risale-i Nur’ların yasak kitap muamelesi gördüğü 1960’lı yıllarda, bir Ramazan gününde kitap okurken “suçüstü” yakalanarak tutuklanan Nur talebeleriyle ilgili olarak peş peşe yayınladığı “Kalem Yazmak Zorundadır” başlıklı üç yazısı idi. Kalem sahiplerini bir vicdan muhasebesine çağırıyordu Karakoç bu yazılarında. “Bir gün gelir de bizim çağımıza bakanlar, eski çağlara bizim baktığımız gibi bakarlar da, aynı şeyleri, inanç yüzünden hapishanelerde çile doldu…
Mâide sûresinin 101-102. âyetlerini okuduğumuz 327. Kur’an Buluşmasının özeti ve tam video kaydı. “Açıklandığı takdirde sizi üzebilecek şeyleri sormayın” buyuruyordu âyet-i kerime. Rivayetler de Sahabîlerin Resulullaha soru sormalarının kısıtlanmış olduğunu gösteriyordu. Buna karşılık, soru sormayı teşvik eden âyet ve hadisler de vardı. Demek ki sorulacak soru vardı, sorulmayacak soru vardı. Mâide sûresinin 101-102. âyetlerini okuduğumuz 327. Kur’an Buluşmasında bu konuyu âyet ve hadislerin ışığında ele aldık. Konumuz olan Mâide sûresinin âyet…
ÜMİT ŞİMŞEK Bir yaprak düştü toprağa. Sonra bir başkası. Sonra peş peşe döküldü bütün yapraklar. Ağaçlar soyundukça toprak giyindi: Önce altın sarısına döndü, sonra altınlarıyla beraber kefenine büründü. *** Çiçeklerden eser yok. Kelebekler uçup gitmiş. Güller kurumuş, bülbüller susmuş. Sevilenler, elveda demeden sevenleri terk edip gitmiş. Yemyeşil ormanlar iskeletlerle dolmuş. Daha dün cıvıl cıvıl hayat kaynayan bu yerlerde, şimdi firak hıçkırıkları bile yankılanmıyor. Çünkü geride ağlayacak kimse de kalmamış. Hani, nerde o güzelim gelinci…
Mâide sûresinin 100. âyetini okuduğumuz 326. Kur’an Buluşmasının özeti ve tam video kaydı Kur’ân’ın “pis” olarak nitelediği şeyler toplumlarda hakim hale gelecek kadar çoğalsalar dahi bunlara uymamak gerektiğini bildiren âyet-i kerime, 326. Kur’an Buluşmasının gündemindeydi. Her zamanki gibi UTESAV organizasyonuyla gerçekleşen dersimizde Mâide sûresinin şu mealdeki 100. âyetini okuduk: De ki: Pis olan ile temiz olan bir olmaz — pis olan şeyin çokluğu sizin hoşunuza gitse bile. Onun için, Allah’tan sakının, ey selim akıl sahipleri, tâ ki kurtul…