Kayıtlar

Kasım 21, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şizofrenlerin Hükmedici Makinesi nasıl gerçek oldu?

Resim
ÜMİT ŞİMŞEK V iktor Tausk adında bir psikiyatrist, 1919 yılında “Şizofrenide Hükmedici Makinenin Kaynağına Dair” başlıklı bir tebliğ yayınlamıştı. Tebliğ, şizofreni vak’alarında görülen son derece dikkat çekici bir ortak noktayı inceliyordu: Hükmedici Makine. Tausk’un incelediği hastalar, sanki bir merkezden yapılan yayını izliyor gibiydiler. Bunların hepsi de bir Hükmedici Makineden söz ediyor, yine hemen hemen hepsi de bu makinenin özelliklerini birbirine yakın şekilde tasvir ediyordu: Siyah renkli bir kutu şeklindeydi Hükmedici Makine; çarkları ve dişlileri vardı. Bu kutudan delirtici ışınlar ve iki boyutlu resimler çıkıyordu. Zalim bir güç tarafından yönetilen makine, bu ışınlar ve resimlerle, hedefindeki insanların zihinlerinden düşünceleri siliyor, onun yerine daha başka düşünce ve duygular yerleştiriyordu. Sonunda, insanlar, bu düşünce ve duyguları gerçek dünyadan ayırt edemez hale geliyordu. Tausk’un, bu konudaki çalışmalarını ilerletme fırsatı olmadı. Çünkü aynı sene, hem kaf

Bir zenginlik ve özgürlük formülü: Sade Hayat

Resim
Sade Hayat kitabı uzun bir aradan sonra yeniden okuyucuyla buluştu. Önceki baskıları Selis ve Zafer Yayınları arasında çıkan kitap, bu defa Akıl Fikir Yayınları arasında yerini aldı. Ümit Şimşek tarafından kaleme alınan Sade Hayat, zamanımız insanına bir din kutsallığı içinde sunulan “tüketim” anlayışını sorguluyor. Batı uygarlığının insanlara ömürlerini bilinçsizce tükettirmek için geliştirdiği tuzakları ele alan kitap, bu tuzakların aslında insanı yoksullaştırdığını ortaya koyuyor ve gerçek zenginliğin, huzur ve doyumun sade hayat düşüncesinde olduğunu gösteriyor. Sade hayatı “bir özgürlük ve zenginlik formülü” olarak sunan kitabın bölümleri şöyle: Sam Amcanın rüyası Oyuncak toplama yarışı Bir tüketici böyle yetiştirilir Gel de şizofren olma Gürültüyle gelenler, gürültüye gidenler Hız gelir, haz gider Sadelik özgürlüktür Sade hayat nedir, ne değildir? Hayatı tüketmeden yaşayabilmek Paranın fiyatı Zengin eden sihirli söz Veren elin üstünlüğü Sus, dinle, yavaşla, yaşa Sade hayat, aile,

Hayırlı hayretler

Resim
ÜMİT ŞİMŞEK K âinat ile bağlarımızı askıya aldıktan sonra bizi ilk olarak terk eden insanî özelliklerimizden birisi, hayret duygumuz oldu. Belki bizi tamamen terk etti diyemeyiz, ama kendisine hiç yakışmayan yerlere yöneldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Neden “kendisine hiç yakışmayan” yerler? Eğer bir şey var ise, onun varlığının hikmeti de vardır. İnsan gibi en üstün bir varlığa böyle bir özelliğin verilmesi ise büyük bir hikmet eseri olmalıdır. Yani, insan hayret etmelidir; ve, tabii, hayret edilmesi gereken şeye karşı hayranlık duymalıdır. “Kimlerin ve nelerin hayranıyız?” sorusunu hiç kurcalamayalım; sosyali ve asosyaliyle medyamız bu konuda hepimizi mahcup düşürecek misallerin yüzlercesini hergün sergiliyor. Sadece, bir ömür boyunca biriktirdiğimiz hayranlıklarımızın ne işe yaradığını bir an için düşünmek, bizi bu konuda ciddî bir muhasebeye sevk etmek için yetecektir. Yahut Yüce Allah’ın Peygamberimize hitabına bir bakın: Sen hayrete düştün, onlar ise eğleniyorlar. (Sâffât, 37

Herkesin her duasına cevap

Resim
Kullarım senden Beni sorarlarsa, Ben çok yakınım. Bana dua ettiğinde, dua edenin duasına cevap veririm. Onlar da Bana cevap versinler ve Bana iman etsinler ki doğru yolu bulmuş olsunlar. Bakara Sûresi, 2:186 ÜMİT ŞİMŞEK KUL ile Rabbi arasındaki yakınlığı en sıcak bir şekilde ortaya koyan âyetlerden birisi de budur. Bir defa, âyette geçen “ kullarım ” nitelemesiyle, Yüce Allah, bize büyük bir lütufta bulunmaktadır. Zira bu sözde bir mensubiyet ifadesi vardır. Bu söz ile herbirimiz, doğrudan doğruya Âlemlerin Rabbi ile irtibatlandırılmış oluyoruz. Arada ise başkaca hiçbir şey, hiçbir vasıta yoktur. İkinci olarak, Yüce Allah, kullarına her zaman açık bir kapı bağışlamaktadır ki, kâinatta, bu nimetle kıyaslanabilecek kadar büyük bir başka nimet düşünmek mümkün değildir. Üstelik bu büyük lütuf, âyetin ifadesinde birkaç kat vurgu ile pekiştirilmiştir. Birincisi: “Ben çok yakınım.” Kulun Rabbine ihtiyaç arz etmesi, çok uzaklardaki bir makama dilekçe göndermeye benzemez. Bu, hemen yanı başında

En büyük iki düşmanımız: akılsızlık ve taklitçilik

Resim
Mâide sûresinin 103-104. âyetlerini okuduğumuz 328. Kur’an Buluşmasının özeti ve video kaydı. İnsanları Allah’ın yolundan alıkoyan ve hem dinlerinde, hem de dünyalarında felâketten felâkete sürükleyen iki önemli sebep, 328. Kur’an Buluşmasının ana konularını teşkil ediyordu. Bu sebeplerden biri “aklını kullanmamak,” diğeri de “taklitçilik” idi. Buluşmada Mâide sûresinin şu mealdeki 103-104’üncü âyetlerini okuduk: Bahîre, sâibe, vasîle ve hâm’ı  Allah size yasalaştırmadı; kâfirler yalan uydurarak Allah’a iftira ediyorlar. Zaten onların çoğunluğu akıl edemeyen kimselerdir. Onlara “Allah’ın indirdiğine ve Peygambere gelin” dendiğinde, “Atalarımızdan gördüğümüz şey bize yeter” derler. Ya onların ataları hiçbir şey bilmeyen ve doğru yolu bulamayan kimseler ise? Kur’ân-ı Kerimin bütününü bu âyetlerin ışığında gözden geçirdiğimiz zaman açıkça gördük ki, Allah’ın kitabı bizi daima aklımızı kullanmaya çağırıyor, delilsiz bir şekilde körü körüne taklitçiliği de ebedî felâketlerin en büyük sebebi