UTESAV tarafından düzenlenen Kur’an Buluşmalarının 5 Mart Cumartesi sabahı YouTube’dan yayınlanan bu haftaki bölümünde, En’âm sûresinin şu mealdeki 19. âyetini okuduk:
De ki: Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür? De ki: Sizinle benim aramda Allah şahittir. Bu Kur’ân ise, sizi ve onun ulaştığı kimseleri sakındırmam için bana vahyolundu. Siz Allah ile beraber başka tanrıların da bulunduğuna şahitlik edebilir misiniz? De ki: Ben şahitlik etmem. De ki: O tek bir Tanrıdır ve ben sizin Ona ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.
Allah Teâlânın “Şâhid” ve “Şehîd” oluşu, büyük-küçük, gizli-açık, görünen-görünmeyen, maddî-manevî, olmuş-olacak herşeyi bütün incelikleriyle bildiği ve hiçbir zaman hiçbir şeyin Ondan gizli kalmayacağı anlamına geliyordu.
İmam Gazalî de bu ismin temelde Alîm ismiyle aynı mânâya geldiğini söyleyerek aralarındaki farkı şu şekilde izah ediyordu:
Şehîd, Alîm demektir; ancak bazı farkları vardır.
İlim mutlak olarak nazara alındığında, Allah Alîm’dir.
Gayba izafe edildiğinde Habîr’dir.
Zahire izafe edildiğinde Şehîd’dir.
Allah’ın herşeye şahit olması ise, bir mü’min için uyarıcı fonksiyon görmesinin yanı sıra, çok büyük bir de müjde içeriyordu. Bu konudaki tesbitlerimizi de şu şekilde özetledik:
Allah’ın herşeye şahit olduğunu bilmek, insan için her bakımdan büyük bir fırsattır. Bir taraftan insan, nefsi bundan hoşlanmayacak bile olsa, her türlü hareketinin Allah tarafından görüldüğünü bilerek davranışlarına çekidüzen verir; diğer taraftan da her zaman ve her yerde Âlemlerin Rabbiyle beraber olduğunu bilmenin huzurunu, hiçbir iyiliğinin kaybolmayacağını bilmenin güven ve rahatlığını yaşar.
En’âm sûresinin 19. âyetiyle ilgili diğer tesbitlerimize dair video kaydını buradan izleyebilirsiniz:
Hiç yorum yok
Yorum Gönder