Göz ve kulak penceresinden İlâhî nimetlere bakış



   

Allah'ın üzerimizdeki en büyük nimetlerini ve bize yönelik rahmet ve muhabbetinin eserlerini konuştuğumuz ve En'âm sûresinin 46-49. âyetlerini okuduğumuz 355. Kur'an Buluşmasının özeti ve tam video kaydı


İnkârcılara yönelik bir ispat çağrısı, 355. Kur’an Buluşmasında bizim için de bir tefekkür vesilesi oldu.

Dönemin son Kur’an Buluşmasında okuduğumuz En’âm sûresinin 46-49. âyetleri, inkârcıları, kendi yaratılışları üzerinde tefekkür çağrısıyla başlıyordu. Biz de, bu çağrıyı, Allah’ın üzerimizdeki en büyük nimetlerinden bazıları üzerinde bir tefekkür ve şükür vesilesi yaptık.

Gündemimizdeki âyetlerin meâli şöyle idi:

De ki: Söyleyin bana, Allah sizin kulaklarınızı ve gözlerinizi alıp kalplerinizi de mühürlediği takdirde, Allah’tan başka onları size getirecek olan tanrı kimdir? Bir bak, onlara âyetleri nasıl çeşitli şekillerde açıklıyoruz da onlar yine yüz çeviriyorlar.

De ki: Söyleyin bana, eğer Allah’ın azabı size âniden veya açıkça/göz göre göre gelecek olsa, zalimler güruhundan başkası mı helâk edilmiş olur?

Biz peygamberleri ancak müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Kim iman eder ve durumunu düzeltirse, artık ne bir korku vardır onlara, ne de üzülecekler.

Âyetlerimizi yalanlamış olanlara ise, yoldan çıkmaktaki ısrarları yüzünden azap dokunacaktır.

Göz ve kulak gibi paha biçilmez organlarımız üzerindeki kısa bir tefekkür denememizde şu tesbitleri yaptık:

  • Bu âyet-i kerime her ne kadar inkârcılara hitaben bu soruyu soruyorsa da, bu soru, aynı zamanda mü’minler için de bir tefekkür ve şükür daveti olarak düşünülebilir ve düşünülmelidir.
  • Bir nimetin yokluğunu tasavvur etmek, o nimet üzerinde tefekkür ve şükre vesile olabilecek bir yöntemdir.
  • Bu iki organı dikkatle inceleyen herkes apaçık şekilde görür ki, bunlar, insana dış âlemden bilgiler taşımak üzere harikulâde bir şekilde yaratılmış; gerek insan vücudu ve gerekse dış âlemle münasebetleri olağanüstü bir şekilde düzenlenmiş, insanın en değerli iki organı olarak hikmetli bir şekilde vücuduna yerleştirilmiş birer mucizeler paketidir.
  • Gözler ve kulaklar, diğer organlar gibi, sadece birtakım fonksiyonları yerine getirmekle kalmazlar; aynı zamanda kâinattaki bütün güzelliklerin odak noktası ve şifre çözücüsü olarak düzenlenmiş olan insan vücuduna, kendi güzelliklerini de katacak bir şekilde yerleştirilmişlerdir. Gözün kendisi yüzyıllardır şiirlere konu olmaya devam eden bir başka güzelliktir ve her birey için farklı bir şekilde düzenlenen simanın bir parçasıdır. Kulaklar da, sesler âlemindeki güzellikleri insan ruhuna boşaltmaktan başka, belirli frekansları bastıracak veya vurgulayacak şekilde düzenlenmiş kıvrımlarıyla, her insan bireyi için diğer bütün insanlardan farklı bir yapıda o bireye ihsan edilmiştir.
  • Gözü dikkatli bir şekilde inceleyen herkes görür ki, onu yapan ve insanın başına yerleştiren, bütün gözleri gören birisidir.
  • Kulağı dikkatli bir şekilde inceleyen herkes görür ki, onu yapan ve insanın başına yerleştiren, bütün kulakların işittiğini işiten birisidir.

Bu tesbitlerimiz, sadece Allah’ın sonsuz ilim ve kudretini göstermekle kalmadı, bizi İlâhî rahmet ve muhabbet ile ilgili şu tesbitlere de ulaştırdı:

  • Kulaklar ve gözler, insana Rabbinin sadece kudretini değil, aynı zamanda hikmetini, rahmetini, ihsanını, tahsinini, keremini, muhabbetini de anlatır.
  • Sonra insan, Rabbinin kendisine verdiği gözle dünyayı şenlendiren diğer mahlûkata bakar; Rabbinin kendisine verdiği kulaklarla onları dinler. Onlardan her birine lâyık olduğu şeyin en münasip şekilde düzenlenerek ihsan edilmiş olduğunu görür.
  • İhmal edilen bir başka gerçek: Bütün bunlar, yoktan yaratılmış olan şeylerdir. Daha önce canlılar yoktu. Gören ve işiten hiçbir varlık yoktu. Işığın görülebileceğini, sesin işitilebileceğini bilen yoktu. Hepsinden önce ışık da yoktu, ses de yoktu. Bir gözümüzün veya kulağımızın hikâyesi hiçbir şeyin olmadığı zamanlara kadar uzanır.
  • Mü’minler için de bu mahiyetteki âyetler bir tefekkür, şükür ve muhabbet tazeleme vesilesi olmalıdır. Yaratılışta esas olan ihsandır, in’amdır, ikramdır, terahhumdur, muhabbettir, teveddüddür. Gözü veren, kâinatta sergilediği eserlerini kuluna seyrettirmek istemiştir. Kulağı veren, kâinatın Onu terennümünü kuluna dinletmek istemiştir. Bütün bunlar birer muhabbet izharıdır; kula yaraşan da bu muhabbet izharına, kendisini Ona sevdirmekle karşılık vermektir. Allah’ın insan üzerindeki lütuf ve nimetlerini hatırlatan bütün âyetler, aslında birer muhabbet davetiyesidir. Kevnî olsun, Kur’ânî olsun, bu âyetleri kaçırmamaya çalışalım.

En’âm sûresinin 46-49. Âyetlerini okuduğumuz 355. Kur’an Buluşmasına ait kesintisiz video kaydını buradan izleyebilirsiniz:

https://youtu.be/rhYq3XLoXUU

Kur’an Buluşmalarının 355. bölümüyle beraber 2021-2022 kış dönemini de geride bırakmış olduk. Yaz boyunca Kur’an Buluşmaları aylık olarak, her ayın dördüncü haftasında gerçekleşecek. Bu durumda, yaz döneminin ilk Buluşmasını 25 Haziran Cumartesi günü yapmış olacağız.

UTESAV organizasyonuyla düzenlenen Kur’an Buluşmaları 2013 yılından beri haftalık olarak devam ediyor. Pandemi önlemlerine kadar MÜSİAD Genel Merkezinde Cumartesi sabahları gerçekleşen Buluşmalar, Mart 2020’den bu yana YouTube’un Erdemli Hayat kanalından Cumartesi sabahları 7:30-8:30 arasında canlı olarak yayınlanıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Raşid Halifelerde iman-amel bütünlüğü

Kur'an mealleri din eğitiminde baş köşeyi almalı