Kayıtlar

Mayıs 8, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Allah kimleri niçin saptırıyor?

Resim
   Alexas Fotos - Pixabay    İnsanların hidayete ermesi de, Allah’ın âyetlerini inkâr etmesi de Allah’ın takdiriyle olduğuna göre, kullar bundan niçin sorumlu tutuluyor? En’âm sûresinin 39. âyetini okuduğumuz 353. Kur’an Buluşmasının özeti ve video kaydı    Allah’ın âyetlerini yalanlayan ve bu suretle Allah’ı ve elçilerini yalancılıkla suçlayan kimselerin inkârlarında hiçbir hakikat bulunmadığını bildiren En’âm sûresinin 39. âyeti, 14 Mayıs Cumartesi günkü 353. Kur’an Buluşmasının gündemindeydi. Âyet-i kerime, onları kör, sağır ve dilsiz olarak niteliyor ve bu durumu da “Alah’ın saptırması” olarak niteliyordu: Âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içindeki sağır ve dilsizlerdir. Allah dilediğini saptırır; dilediğini de dosdoğru bir yola koyar. Âyetin bu ifadeleri, bizi “hidayetin ve dalâletin Allah tarafından yaratılması” konusuna getirdi ve “Eğer Allah dilediğini saptırıyorsa, sapan kişinin bunda bir sorumluluğu olabilir mi?” sorusunun cevabını araştırmaya sevk etti. Kur’ân-

Görmez: Fıkıh ve kelâm yeniden inşa edilmeli

Resim
   Açıkdeniz dergisinin sorularını cevaplandıran eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, bugünkü problemlerin altında rahmetten ve muhabbetten uzak bir din dilinin yattığını söyledi.     İslam Düşünce Enstitüsü Başkanı ve eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, din alanında toplumda hakim olan çekişmeleri ve din dilindeki sevgi yoksunluğunu, acemî itfaiyecilerin yol açtığı facialara benzetti. İslâm âlemindeki gezileri de kapsayan gözlemlerinde âlimler arasındaki amansız çekişmelere şahit olduğunu belirten Görmez, “Bu çekişmelerin birinci büyük sebebi cehalettir; elde ettiğimiz bilginin bir hilme dönüşmemesi, bir ahlâkı doğurmamasıdır” dedi. Görmez, bu durumdan çıkabilmek için, Allah ile insan arasındaki ilişkiyi yeniden temellendirecek yeni bir fıkıh ve kelâma ihtiyaç bulunduğunu söyledi ve “Çocuklarımıza Allah’ın sıfatlarını öğretirken neden rahmet yok? İrade var, kudret var, ilim var, sem’ var, basar var, peki niçin rahmet yok?” diye sordu. Mehmet Görmez bu açıklamala

Büyük dünyanın küçük işleri

Resim
   Ümit Şimşek    B ir muhteşem tablonun sadece küçük bir parçasıdır bizim gördüğümüz. Bir üzüm tanesi, bir tablonun küçük bir parçasıdır. Onda, bir parça toprak, su, ışık ve havadan en lezzetli bir besini çıkaran, kızgın güneşin altında bir miligram suyunu ve besin değerini ziyan etmeyecek şekilde ambalajlayıp elimize ulaştıran bir san’atın eseri görünür. F akat o san’atın eseri, bir üzüm tanesinden ibaret değildir. Tablonun bu küçücük parçasından yola çıkarsanız, üzerinde yaşadığımız gezegenin topraklarından her an farklı renkleriyle, farklı tadlarıyla, farklı şekilleriyle ve farklı kokularıyla binlerce çeşit meyvenin fışkırmakta olduğunu görür gibi olursunuz.    ***    B ir küçük, narin çiçek, bir başka tablonun parçasıdır. Tabloyu biraz daha genişçe bir açıdan inceleyecek olursanız, aynı çiçeğin dünya yüzüne yayılmış olduğunu görürsünüz. Ve aynı çiçek, dünyanın dört bir köşesinden yüzünüze gülümsemeye başlar. Eğer tabloyu bütünüyle görebilirseniz, bu defa yeryüzü rengârenk bir bahç

BUGÜN NELER OLACAK?

Resim
  Her yeni gün, Yer ve Gökler Rabbinin bize bir armağanıdır. İnanan adam, onu merakla bekler, bir sürpriz paketini açar gibi merakla açar, merakla yaşar. ÜMİT ŞİMŞEK B ugün nasıl bir gün olacak? Yaygın anlayış, bu sorunun cevabını meteoroloji uzmanından bekler. Fakat bu, bir hava raporundan daha fazlasını isteyen ve meteoroloji bültenlerinden daha fazla ratingi hak eden bir sorudur ve herkes için hergün ayrı bir cevabı vardır. Bu soruya hayatın en önemli sorusu da diyebiliriz. Ömürler günlerden yapıldığına göre, günlerimizin içeriği, ömrümüzün içeriği demektir. Şöyle de sorulabilir: Dünkü günümüz nasıl geçti? Bu soruya vereceğimiz cevap, bütün bir hayatın eğilimini yansıtacak ve ciddî bir değişim olmadığı takdirde ömrümüzün nasıl geçeceğine dair genel bir çizgi ortaya çıkaracaktır. Bu yüzden, pek çoğumuz hakkında “Bugün nasıl bir gün olacak?” sorusunun cevabı “Dünkü gibi” olur ve çok fazla meraka değer bulunmaz. Fakat dün, bizim için bilinen ve artık değiştirilmesi mü

Göklerde ve yerde bizim gibi milletler

Resim
   Hayvanlar âlemindeki mucizelere dikkatimizi çeken En'âm sûresinin 38. âyetini okuduğumuz 352. Kur'an Buluşmasının özeti ve video kaydı   Kur’ân’ın bize gösterdiği şekilde canlılar âlemine baktığımızda, her biri kendisine has olağanüstü davranış ve kanunlarıyla milyonlarca “milleti” karşımızda buluruz. UTESAV’ın 352. Kur’an Buluşmasında bu gerçeğin insanı hayretten hayrete sürükleyen bir örneğini, balarılarının gün gün yaşayışında gördük. (Ayrıntılar için aşağıda bağlantısı verilen video kaydına bakınız.) 7 Mayıs Cumartesi günkü Kur’an Buluşmasında okuduğumuz En’âm sûresinin 38. âyetinde şöyle buyuruluyordu: Yerde hareket eden hiçbir canlı, havada kanat çırpan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasın.   Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.   Sonra onların hepsi Rablerinin huzurunda toplanacaklar. Âyet-i kerimedeki “ümmet” kavramı üzerinde kısaca durduktan sonra, yeri ve göğü şenlendiren canlı milletlerinin üzerinde sergilenen kudret ve hikmet mucizele