Kayıtlar

Haziran 12, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dağ dağa kavuşunca

Resim
   Mike Suarez C. ,  Unsplash   ÜMİT ŞİMŞEK   Bir koca gezegen, milyarlarca yıl boyunca şekilden şekle girer. Yüzü bir deriyle kaplanır, tıpkı bir insan siması gibi. Kıt’alar kayar çağlar boyunca. Birbirine sürtünür. Kıvrımlar ortaya çıkar gezegenin yüzünde. Ve heybetli dağlar vücuda gelir. Kayalar birer kazık gibi çakılır yerkabuğuna. Alevden bir deniz üstünde yüzen yerkabuğu onunla dengelenir. İnsan onlara bakar, heybet ve haşmeti seyreder.   ***   Heybetli dağlar öylece kalmaz yerinde. Üzerlerinde bir âlem kurulur. Kayalar ufalanır, Rabbinin emriyle. Toprak olur. Toprak da bir âlem olur yine Onun emriyle. Üstünde narin çiçekler ve heybetli ağaçlar biter. Dağlar canlanır üstünde bitenlerle. Ve bir heybet, binlerce güzelliğe bürünür.   ***     Yerdekilerin benzeri, gökte de eksik olmaz. Görünmez zerrecikler, heybetli dağlara dönüşür gözler önünde. Bir zerre, bir zerre daha, bir zerre daha derken, görünmezler, görünür hale gelir. Adeta hi

Yazılanlar gelir başa

Resim
   ÜMİT ŞİMŞEK      Kuru dallarla dolu bir ağaç, üstünde bahar ve yazdan hiçbir iz taşımaz. Sanki hiç yeşermemiş, sanki hiç meyve vermemiş gibidir. Kurumuş yeryüzü, üzerinden gelip geçmiş mevsimlerden hiçbir iz taşımaz. Sanki çiçekler hiç açmamıştır onda. Yemyeşil halılar, bir hatıra bırakmaksızın kaldırılmıştır onun yüzünden. Fakat kimse şüphe etmez ağacın tekrar dirileceğinden. Gün gelir, tekrar yapraklarını giyinir ağaç. Çiçekler tekrar açar. Halılar yeniden serilir yeryüzüne. Kelebekler döner. Ölmüş yeryüzü tekrar dirilir bütün ihtişamıyla. Bir bahar geldi mi yeryüzüne, bir öncekinden hiçbir şeyi eksik bırakmaz. Aynıyla tekrar dirilir, fazlasıyla tekrar canlanır. Tohumlar ve çekirdekler, çiçeklerin ve ağaçların istikbalini özenle saklar mevsimler ve yıllar boyu. Onların her birinde önceki baharların tarihi yazılır, sonrakilerin senaryosu okunur. Ve her bahar bir tarih tekrarlanır yeryüzünde ayrı bir güzellikle. Öncekileri yaratan, sonrakileri de

HAVADAN, SUDAN BİR KASIRGA

Resim
   ÜMİT ŞİMŞEK H ER ZAMANKİ yolundan iskeleye doğru yürüyordu Cem. Hava serin ve rüzgârlıydı. Hattâ biraz fazla rüzgârlıydı. Bir sonbahar sabahı için olağan dışı sayılmazdı. Yakalarını kaldırdı. Ellerini cebine sokup adımlarını hızlandırdı. Yol boyunca yapraklar, kâğıtlar, çöpler uçuşuyor; ağaçlar bir o yana, bir bu yana eğilip duruyordu. Esen rüzgâr yaprakların ecellerini çabuklaştırır gibiydi. Kendi hallerine bırakılsa belki bir iki gün daha dallarda sallanıp duracaktı yapraklar; ama rüzgâr onları birer birer dallarından söküyor, önüne katıp savuruyordu. “Kim dedin?” “Rüzgâr.” “Kim?” “Rüzgâr.” “Rüzgâr da kim?” İçindeki Uzaylı yeni bir varlık keşfetmişe benziyordu. Dünyalı Cem, Uzaylının işaretini aldıktan sonra etrafa bir daha bakındı. Savrulanları, sürüklenenleri inceledi. Bütün bunları yapanı görmeye çalıştı. “Hiç,” dedi. “Hiçbir şey.” “Ama adı var.” “Adı var, kendisi yok.” Olmayan şey, Cem’e karşı tam cepheden harekete geçmiş, yüzüne yüzüne vuruyordu.