SON EKLENENLER
latest

7 Ekim 2022 Cuma

Mevlid Kandilini Hamidullah Kur'an ile açıklıyor

   
Müslümanlar, yüzyıllardır bir mübarek geceyi kutlarlar.

O gecede İslâm âleminin dört bir yanından Arş’a hamd ü senâlar, şükürler, minnetler yükselir.

“Niçin kutlarlar o mübarek geceyi?” diye soracak olanlar için, verilebilecek en güzel cevabı – Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun – Muhammed Hamidullah vermiştir.

“Aziz Kur’an” adıyla Türkçeye çevrilen meâlinde, Hamidullah merhum, bu kutlu geceyi bir âyet-i kerimeye dayandırır.

Bu âyet, Duhâ sûresinin, “Rabbinin nimetini yâd et” meâlindeki 11’inci âyetidir.

Bu âyete düştüğü dipnotunda, nimeti yad etmenin yöntemi için Ahzâb sûresinin Resulullaha salât ü selâmı emreden 56. âyetine atıfta bulunur Hamidullah.

Ondan sonra da der ki:

“Müslümanlar, Mevlidi, diğer bir ifadeyle Hz. Peygamberin doğumunu kutlarken, bu âyete dayanırlar.”

Ve arkasından temiz vicdanları şu soruyla karşı karşıya bırakır:

“Hangi İlâhî nimet bundan daha büyük olabilir?”

O mübarek geceye bir kere daha kavuştuk.

Bir kere daha kutluyoruz üzerimizdeki en büyük İlâhî nimeti:

Onun bu âleme doğuşunu. Onun âlemlere rahmet olarak gönderilişini.


5 Ekim 2022 Çarşamba

Bir iman problemi olarak eş seçimi


     

Bugünün gençleri yarının yoklukları haline gelmek istemiyorlarsa, bir an önce Batı medeniyetinin kendilerine biçtiği “tüketici” rolünden sıyrılıp “mü’min” kimliğine kavuşmak zorundalar.

ÜMİT ŞİMŞEK

Genç nesillerin düşmana ihtiyacı yok; onlar kendi kuyularını elleriyle kazıyorlar. Birçoğunun belki hiçbir geleceği olmayacak; bugünkü çizgilerini aynen devam ettirdikleri takdirde, nesilleri, kendileriyle beraber sona erecek.

Gençlerimiz evlenemiyorlar — eş yokluğundan değil, alternatif çokluğundan. Tüketim çağının getirdiği “maksimize etme” alışkanlığıyla, tıpkı bir kazağın en iyisini en ucuza alabilmek için birkaç düzine mağaza dolaşır gibi, hayallerindeki eşi bulabilmek için de yaptıkları görüşme ve elemelerden elleri boş dönüyorlar. Adaylardan kiminin yaşı, kiminin kaşı, kiminin boyu, kiminin soyu aranan özellikleri tutmadığı için, ellerindeki sayılı yılları sayısız aramalarda harcamaya devam ediyorlar. Sonuç:

Her iki tarafta da birbirini arayan, fakat bir türlü buluşamayan eş adayları.

Veya bir tarafta hayat arkadaşını bekleyenler, diğer tarafta da mümkün olan en kârlı alışverişi yapmak için pazar araştırması yapan tüketiciler.

Ve mutlu bir yuvanın kuruluşunda harcanmaya lâyık iken beyhude arayışlarla heba olan hayatın en güzel yılları.

***

Son yıllar, eş seçiminde aranan özelliklere bir de “elektrik” şartını ekledi. Eş adayları evliliği beyaz eşya türünden bir âlet olarak gördüklerinden midir, artık trafolarda aranacak şeyi birbirlerinde arıyorlar; çoğu zaman da görüşmeler, öyle uzun boylu kaş-göz, boy-pos değerlendirmelerine girişmeden, kısa ve net bir ifadeyle sona eriyor: “Elektrik alamadım.”

Belki de bu, karşı tarafa “Senin şu tarafını beğenmedim” demekten biraz daha haysiyet kurtarıcı bir formül sayılabilir; ama yine de bir arızanın işaretini vermiyor mu? Pek muhtemeldir ki, elektrik alamayan gencin devrelerindeki bir ârıza, akımın iletilmesini engellemiş; yahut alınan elektrik, uyaran çokluğu ve aşırı yüklenme yüzünden duyarsızlaşan bünyelerde bir tesir uyandırmamış olsun.

Ne olursa olsun, söz konusu geçici bir beraberlik değil, sonsuza kadar sürmesi beklenen bir aile olduğuna göre, bu işi anlık voltaj ölçümleriyle belirlemeye kalkmak kadar yanlış bir yöntem düşünülemez. Ömürler gençlik hülyaları içinde geçecek değildir; zaman içinde hayatın inişleri ve düşüşleri de yaşanacak, hastalık ve ölümler, sıkıntı ve darlıklar başa gelecek, bu arada ilk günün voltajı çoktan düşmüş olacaktır. Anne veya babanız bakıma muhtaç hale geldiğinde, vaktiyle servi boyuna veya elâ gözüne bakarak alıp eskittiğiniz dilberden nasıl bir davranış göreceksiniz?

***

Eğer bugünün gençleri — özellikle dindar gençler — yarının adı sanı unutulmuş, nesilleri kesilmiş yoklukları haline gelmek istemiyorlarsa, bir an önce Batı medeniyetinin kendilerine biçtiği “tüketici” rolünden sıyrılıp “mü’min” kimliğine kavuşmak zorundadırlar. Kadere inanmak da imanımızın bir rüknüdür; bunu unutmayın ve yaşanacak bir hayatın bütün ayrıntılarına hakim olmak gibi bir hevese kendinizi kaptırmayın. Böyle yaparsanız, hayatın en ağır yükünü omzunuzdan atmış olacaksınız, buna inanın.

Hiç mi araştırmayalım diyeceksiniz.

Araştırın. Fakat öyle uzun boylu araştırmayın. Gözünüz geçici değil, kalıcı özelliklerde olsun. En önemlisi, “Benim seçtiğim eş” olarak değil, “Allah’ın benim için yazdığı arkadaş” olarak bakın. O zaman, bilinmeyenler, tıpkı sürpriz bir armağan paketi gibi, bu seçimi sizin için daha da hoş hale getirecektir. Bu tavsiyelerimiz, ebediyete talip olanlar ve huzurlu ve mutlu bir yuva kurmak isteyenler içindir.

Başına belâ alıp da hayatını zehir etmek isteyenler ise daha iyisini arayadursunlar. Eğer bir yanlışlık yapıp da evlenecek olsalar bile, ömürleri boyunca “daha iyilerini” görmeye ve yapmış oldukları seçim için hayıflanmaya devam edeceklerdir.

***

İlk yayın tarihi: Kasım 2012

2 Ekim 2022 Pazar

Uyku âyetiyle gafletten uyanış


  
En'âm sûresinin 60-62. âyetlerini okuduğumuz 362. Kur'an Buluşmasının özeti ve video kaydı.
  

Hayatın en esrarengiz gerçeklerinden biri olan uyku mucizesi ve onun büyük kardeşi olan ölüm, 362. Kur’an Buluşmasının başlıca gündemini teşkil ediyordu.

UTESAV’ın düzenlediği Kur’an Buluşmalarının 1 Ekim Cumartesi sabahı gerçekleşen bölümünde En’âm sûresinin şu mealdeki 60-60. âyetlerini okuduk:

Gece sizi öldüren, gündüz ne işlediğinizi bilen, sonra belirlenmiş eceliniz doluncaya kadar sizi dirilten Odur. Sonra dönüşünüz Onadır; sonra da O size yaptıklarınızı haber verecektir.

O, kullarının üzerinde mutlak kudret ve egemenlik sahibidir. Yaptıklarınızı kaydeden melekleri O size gönderir. Nihayet sizden birine ölüm eriştiğinde, elçilerimiz hiç kusur etmeksizin onun canını alırlar.

Sonra onlar, gerçek mevlâları olan Allah’ın huzuruna çıkarılırlar. Şunu iyi bilin ki, hüküm Onundur ve O hesap görenlerin en sür’atlisidir.

Âyetlerin ölümle beraber zikrettiği uyku mucizesi ile ilgili olarak yaptığımız tesbitlerin başlıcaları şu noktalarda toplanıyordU:

·         Uyku, hayatımızın hemen hemen üçte birini işgal eden ve başka bir şeyle telâfi edilmesi mümkün olmayan çok önemli bir gerçeğidir.

·         Önemli olduğu kadar da esrarlıdır. Ancak, sırlarını çözememiş olsak bile, en azından, uyku sırasında vücut istirahat halinde olsa dahi beyin ve hormonal sistemlerin son derece faal olduğu biliniyor. Bu arada vücudun genel bakımı yapılıyor, düzenlemeler gerçekleşiyor, ertesi gün için gerekli olacak kimyasal maddeler üretiliyor.

·         Rüyalar, uykunun başka bir âlemle de irtibatlı olan esrarengiz gerçeklerindendir.

·         Uyku basit bir dinlenmeden çok daha ötede bir şeydir. Onun yerini hiçbir şey tutmaz. Hayvanlar üzerindeki laboratuar deneylerinde, uzun süre uykudan tamamen mahrum bırakılan hayvanların hepsi ölmüştür. İnsanlar arasındaki rekor denemelerinin ise, katılanların kötü sonuçlardan etkileneceği endişesiyle, Guiness tarafından kaydı tutulmamaktadır.

·         Sınav haftalarında beş gün boyunca günde sekiz saat uyuyan öğrencilerin diğerlerinden açık şekilde daha başarılı oldukları gözlendi (Wikipedia, sleep deprivation).

·         Uyku ile ilgili bir önemli nokta daha: Dünyanın yaratılışı da insanın uyku ve uyanıklık durumlarına yardımcı olacak şekilde düzenlenmiştir.

Bütün bu bilgilerin ve tesbitler, bizi okuduğumuz âyetlerden bazı önemli dersler çıkarmaya sevk etti. Bunların başlıcaları şu noktalarda özetlendi:

·         Gece vakti uykunuzda olup bitenleri siz bilemeseniz de, bunların ilmi ve iradesi herşeyi kuşatan Rabbiniz tarafından takdir edildiği aşikârdır.

·         O, uykunuzda olup bitenleri bildiği gibi, uyanık iken yaptıklarınızı da bütün incelikleriyle biliyor. Vücudunuzun zerrelerinde olup bitenleri en ince ayrıntısına kadar bildiği gibi, işlediğiniz en küçük bir iyilik dahi Onun tarafından biliniyor ve kayıt altına alınıyor. Huzuruna çıktığınızda hiçbir şeyin ziyan olmadığını, ama aynı şekilde, affa uğramamış kötülüklerin de kayıtlarının tutulduğunu unutmayın.

·         Geceki ölümünüz sabah sona erdiği gibi, gündüzünüz de sona erecek. Gece ve gündüzlerin böylece birbirini takip ederek sonunda başka bir âlemde uyanmak üzere asıl büyük uykuya dalacağınızı hatırdan uzak tutmayın, hazırlıklı olun.

En’âm sûresinin 60-62. âyetlerini okuduğumuz 362. Kur’an Buluşmasına ait kesintisiz video kaydını buradan izleyebilirsiniz:

https://youtu.be/GxlO40tNvxk

Kur’an Buluşmaları Cumartesi sabahları MÜSİAD’ın Çobançeşme’deki genel merkezinde gerçekleşiyor. Buluşmalar, sabah 7:00-7:30 arasında simit, peynir ve çaydan meydana gelen kahvaltı ikramından sonra 7:30-8:30 arasında sunum ve 8:30-9:00 arasında soru-cevap şeklinde cereyan ediyor ve canlı olarak https://www.youtube.com/erdemlihayat adresinden yayınlanıyor.


Bir müjdedir sonbahar


   

ÜMİT ŞİMŞEK

Bir sıcaklıktır sonbahar. Renkleri sımsıcak duygular çağrıştırır. Onda hakim olan renkler soğuk değildir; hüzün, ayrılık, gözyaşı okunmaz. Okunacak olsaydı, sonbahar tablolarında bu açıkça görülürdü.

Bir sükûndur sonbahar. Sessiz, gürültüsüz, bir dinlenişi yansıtır. Gözler o tablolarda dinlenir, ruhlar onunla sükûneti dinler.

Bir huzurdur sonbahar. Belki hayat cıvıltısı bahar gibi coşkuyla yaşanmaz onda. Ama matem de yoktur, feryat ve figan da işitilmez güz mevsiminde. Tabiat bir sessizlik içinde uykuya yatar. Huzur içinde dinlenir.

Birkaç hafta öncesine kadar dalları süsleyen yapraklar, şimdi toprağı süslemektedir. Bu defa renkler daha da sıcaktır. Boy atmış başaklar gibi altın sarısına döner yeryüzü. Yemyeşil ağaçların dallarına nasıl yakışırsa, soyunmuş ağaçların ayakları dibinde de başka bir güzellik sergiler yapraklar. Dekor değişmiş, renkler ısınmıştır. Yine müjde vardır renklerin dilinde. Dün hayatı haber veren yeşilin yerini, bugün sükûn ve istirahati müjdeleyen renkler almıştır.

İçlenme tabiattaki yekpare kederden,
Yas tutma dağılmış diye kuşlarla çiçekler,
Onlar dönecektir yine gittikleri yerden,
Onlarla giden günlerimiz dönmeyecekler.

Kuşlar ortada görünmez. Çiçekler tek tük belirir aralarda. Arılar, böcekler, kelebekler yoktur artık.

Akşam çökmüş, tabiat uykuya dalmıştır.

Fakat akşamın çöküşü de bir başka güzellik değil mi?

Günün en muhteşem manzaraları, ya güneş doğarken, ya da batışa meyledişiyle beraber belirir.


Sonbahar da bir günbatımıdır.

Güneş, onda yeniden doğmak için batar.

Batarken ve doğarken, Güneş Sistemi içinde seyredilebilecek en güzel manzaraları serer insan gözünün önüne.

Güzün müjdecileri bir başladı mı yere doğru süzülmeye, mevsimlik günbatımının güzellikleri için resmigeçit vaktidir.

Sırayla değişir renkler.

Değişir ve yeryüzüne iner.

Yorgun çiçekler uykuya yatar.

Yerin altında hayat başlar.

Toprak ve içindekiler bir fabrika gibi çalışır aylarca.

Yukarıda ağaçlar uyurken, aşağıda sabahın hazırlıkları sürer.

Gün doğarken herşeyi hazır bulsunlar diye.

***

Bir müjdedir sonbahar.

Yorgun ruhlar onda huzur ve sükûnu tadar.

Ve güç toplar yeniden canlanıp geri dönmek için.

***

Bu yazının Mehmed Barış tarafından hazırlanan bir klibi: