En büyük sorumluluğumuz


   

Bir Ayet Bir Hadis programının  4'üncüsünün "Bir Hadis" bölümü

Huzeyfe b. el-Yeman: Resulullahtan herkes hayrı sorarken ben şerri sordum. Çünkü hayrı tanıyordum.

"Ya Resulallah, bu hayırdan sonra şer olacak mı?" diye sordum.

"Ya Huzeyfe, Allah'ın kitabını öğren ve onda olanlara tâbi ol" buyurdu ve bunu üç kere tekrarladı.

Müsned, 5:386 (23671/23282); Ebu Davud, Fiten: 1 (4246)

 


Bu hadis-i şerifte dikkati çeken önemli bir nokta vardır:

Sahabî Huzeyfe (r.a.), gelecekte ümmetin başına gelebilecek kötülükleri Resulullahtan (s.a.v.) sormuş, fakat Resulullah kötülüklerden söz etmeksizin, doğrudan doğruya Kur’ân’ı göstermiş ve bunu da üç defa tekrar ederek vurgulamıştır:

“Allah’ın kitabını öğren ve onda olanlara tâbi ol.”

Mesaj gayet açıktır:

İnsanın başına bu dünyada hayır da gelir, şer de gelir. İnsan toplulukları iyilikle imtihan olundukları gibi kötülükle de sınanırlar. Hattâ bazan öyle sınanırlar ki, neredeyse ayağı kaymayan kimse kalmaz, insanlar kime inanıp kimden sakınacaklarını bilemez hale gelirler, hayrın ve şerrin nerede aranacağı kestirilemez olur. Bütün bunlar her devirde ayrı kılıklar altında çıktığı için, tanınmaları da, onlara karşı takınılacak tavrı belirlemek de zorlaştıkça zorlaşır.

Fakat Resulullahın cevabı gayet açıktır, nettir ve kesindir:

Allah’ın kitabını öğren.

Onda olanlara tâbi ol.

İşte bu, ancak Kur’ân’a yakışır bir cevaptır. Çünkü bütün zamanların bütün fitnelerine karşı başvurulacak kaynak ancak Allah’ın Kitabıdır.

Fakat insanların problemlerini kitap kendi kendine çözmez. O yol göstericidir; gösterdiği yolu izlemek ise insanların üzerine düşen bir görevdir. Bu da bilgiye ihtiyaç gösterir. Onun için Resulullahın ilk emri, “Allahın kitabını öğren” olmuştur. İşte bu emri, bir mü’min olarak, her birimizin, bizzat kendimize verilmiş bir emir olarak telâkki etmemiz gerekir. Yoksa, içimizden bazıları bize vekâleten Allah’ın kitabını okuyacak ve oradan aldığı bilgiye dayanarak bize ne yapacağımızı anlatacak değildir. Bu noktayı hiçbir zaman gözden uzak tutmamalı ve Allah’ın Kitabına karşı sorumluluğumuzu her birimiz kendi hesabımıza yerine getirmeliyiz. Bu da, hayatımızda Kur’ân’a özel bir yer ayırmamızı ve onun emir ve yasaklarını, hikmet dolu öğütlerini iyice öğrenip benliğimize sindirmemizi gerektirir. Bu, sorumluluğumuzun ilim kısmıdır.

Resulullah, aynı cümle içinde verdiği ikinci öğütte ise, bu ilme tâbi olunmasını emretmiştir. Yani, okuduğumuz Kur’an’da bize gösterilen davranış ne ise, onu uygulamalı, kaçınılacak şeyden kaçınmalı, yapılacak işi yapmalıyız. Bu, bizden beklenen davranış biçimi olduğu gibi, her türlü problemin altından kalkmamızı sağlayacak bir hayat formülüdür.

Aslında bunu bir sorumluluk ve bir mecburiyetten önce, bir şeref olarak telâkki etmek doğru olur. Çünkü o bize Allah’ın hitabıdır. Âlemlerin Rabbinden her birimize bir hitaptır. Bizi Kendisine muhatap alan Allah’ın kitabına dört elle sarılmak, Ona muhatap olmak ve Onunla konuşmak demektir. İnsanlığının değerini bilen aklı başında kimseler böyle bir şereften yüz çevirmezler ve her gün o yüce hitaba bizzat muhatap olmak için can atarlar.

Resulullah, bir başka hadisinde de yine fitnelerden çıkış adresi olarak Kur’ân-ı Kerimi göstermiş, üstelik bu kadarla kalmayarak onda neler bulacağımızı, daha doğrusu onda neleri aramamız gerektiğini de bu bu tarifinde bize ayrıntılı bir şekilde öğretmişti. Hz. Ali anlatıyor:

Resulullah’ı (s.a.v.) “Haberiniz olsun, bir fitne çıkacak” buyururken işittim. “Bundan çıkış yolu nedir ya Resulallah?” diye sordum. Buyurdu ki:

Kitabullahtır. Onda sizden öncekilerin ve sonrakilerin haberi ve aranızdaki meselelerin hükmü vardır. O boş söz değildir, hakemdir. Kim onun hükümlerine karşı çıkarak onu terk ederse, Allah onun boynunu kırar. Kim ondan başkasında hidayet ararsa Allah onu saptırır. O Allah’ın sapasağlam ipidir. O hikmet dolu öğüttür. O sırat-ı müstakimdir. Hevesler onu saptıramaz. Diller onu karıştıramaz. Âlimler ona doymaz. Tekrarlanmakla usandırmaz. Hayret verici yönleri bitip tükenmez. O öyle bir kitaptır ki, cinler onu dinlediklerinde “Biz doğru yola ileten harikulâde bir Kur’an dinledik” demekten kendilerini alamadılar. Onunla konuşan doğru konuşur. Onunla amel eden ecrine kavuşur. Onunla hükmeden adalet eder. Ona çağıran, sırat-ı müstakîme ulaştırır.

Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân: 14 (2906)

*** 
Bir Ayet Bir Hadis programının dördüncü bölümüne ait video kaydını buradan izleyebilirsiniz:


Yeni programların yayınlarından haberdar olmak için https://www.youtube.com/@yazarumitsimsek kanalına abone olmayı unutmayınız.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Raşid Halifelerde iman-amel bütünlüğü

Huzurun anahtarı sürekli çalışmada