Bugün üzerinde yaşadığımız bu gezegen, bir zamanlar her köşesinden alevler fışkıran, gazlar püskürten, öksüren, kükreyen, semâsında havaî fişeklerin oynaştığı, zemini ise lavlar ve ateşten çamurlar içinde kaynayan ıssız bir dev küre halinde uzayda uçup duruyordu. ÜMİT ŞİMŞEK O, gökleri ve yeri hiç yoktan ve benzersiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da oluverir. Bakara sûresi, 2:117 KASABANIN üzerinde yükselen dağ birgün âniden titremeye başladı. Sonra homurdana homurdana tepesinden dumanlar çıkardı. Bir süre sonra kasabayı kükürt kokusu sardı. Ardından, ortalık siyah bir “kar yağışı” altında kaldı. Gökten düşen küller, önce dağ eteklerindeki ağaçları, sonra kasabanın sokaklarını kapladı. Birkaç hafta geçmeden hayvanlar havasızlıktan boğulmaya, kuşlar ağaçlardan cansız yere düşmeye başlamıştı. Birbirini takip eden yer sarsıntıları, dağın içinde birşeylerin olup bittiğini haber veriyordu. Derken, haberi alınan şey, gözle görünür oldu: Dağın tepesinden sü