Okumak bir kafa işidir; kafa yormak da dünyanın en zor işidir. Bunu anlamak bize zor gelmiyor. Anlamakta zorlandığımız şey şu: Okumak, aynı zamanda, dünyanın en zevkli işidir. Zordur, ama zevklidir. Göz için bakmak, dil için tatmak ne ise, zihin için öğrenmek ve yeni ufuklara açılmak da odur.
Dünyada kutlanacak bir şeyler varsa, bunların en önde geleni, herhalde, âlemlere rahmet olarak gönderilen zâtın dünyaya gelişi olmalıdır. Müslümanlar da asırlardır böyle yapıyor ve her sene velâdet gecesini büyük bir coşku ile kutluyorlar. Dün akşam, o mübarek yıldönümlerinden birini daha bütün bir İslâm âlemiyle beraber kutladık. Salı akşamına isabet etmesi sebebiyle Bir Ayet Bir Hadis programının bu bölümünü de bu konuya ayırdık
“En Tehlikeli Üç Harfliler” başlıklı yazımızda, asıl korkulması gereken üç harflinin “ben” olduğu üzerinde durmuştuk. Kelimenin Arapçadaki ve Batı dillerindeki “ene” ve “ego” şeklindeki karşılıkları da, dikkat çekici bir şekilde, yine üç harfli olarak karşımıza çıkıyor. Fakat en tehlikeliden daha tehlikeli bir üç harfli daha var. Daha doğrusu, en tehlikelinin daha da tehlikeli bir hali. Yazımızın devamında bu konuya geliyoruz:
İnsanlar adını anmaya korktukları “ üç harfli ”nin boş yere günahını almaya devam ederken, daha başka bir üç-harfliden gelen tehlikenin farkında görünmüyorlar. Üstelik onun adı da kimsenin dilinden düşmüyor.
Kâinatın en önemli olayları sessizlik içinde cereyan eden olaylardır. Güneş hergün sessizce doğar ve batar. Gece semasını binlerce yıldız sessizce renklendirir. Çiçekler ses çıkarmadan açar. Birkaç gün içinde bir ağaç binlerce çiçeğe bürünür, bir ovada binlerce ağaç çiçek açar da kimse birşey işitmez.
Ralphs_Fotos | Pixabay Bir Ayet Bir Hadis programı 2023-2024 sezonunun ikinci yayınını geçtiğimiz Salı günü yaptı. Programda okuduğumuz âyet-i kerime, Mülk sûresinin şu mealdeki ikinci âyeti idi:
Çok yakın bir zamanda yaptığımız tasarım değişikliği, uzun zamandır peşinde olduğum bir sadelik arayışının sonucuydu. Birkaç hafta önce sadeliği bir ölçüde yakaladık yakalamasına, ama ortaya çok da kullanılışlı bir tasarım çıkmadı. Veya çıktıysa da bana öyle gelmedi, çünkü benim gönlüm uzun zamandır yirmi sene öncesinin ilk bloglarındaki sadelikte, daha doğrusu o sadelik içinde insanı zevkle okumaya çağıran içerik zenginliğindeydi.
Sen öğüt ver — öğüt fayda verecekse. A’lâ Sûresi, 87:9 HZ. PEYGAMBERİN şahsında onun ümmetine hitap eden bu âyet, İslâm dininin en önemli özelliklerinden birini vurguluyor ve onun öğüt dini olduğunu gösteriyor. Bu hakikatin altını çizen daha birçok âyet ve hadis vardır. Bunlardan bir kısmı ise, öğütsüzlüğün sonuçları hakkında ciddî uyarılar içeren âyet ve hadislerdir.
Bir küçücük gezegendir dünyamız, uzayda uçup giden. Yıldızlar arasında görülmez bile. O küçüklüğüyle beraber, sayısız canlılara beşiklik eder. Milyonlarca tür canlı barınır onun üstünde. Milyonlarca yıl boyunca yaşar, gider hepsi de. Ve bu gezegen, milyonlarca yıl önceki tazeliğiyle canlı kalır. Hiçbir şeyi eksilmez, hiçbir şeyi eskimez.
Size ne oluyor ki Allah’tan öyle bir büyüklük ummuyorsunuz? Nuh, 71:13 Kur’ân-ı Kerim, bu soruyu, Hz. Nuh’un kavmine yönelttiği bir soru olarak bize aktarıyor. Fakat kendimizi de bu sorunun muhatabı olarak düşünsek hiç de yanlış bir iş yapmış olmayız ki, zaten kıssaların asıl hedefi de budur. Çünkü Allah’ın büyüklüğünü takdir etme konusundaki zaaflarımız, özellikle rahmet cihetinden bizi de böyle bir soruya muhatap edecek bir seviyede seyrediyor. Önce bu sorunun arka planını yine Kur’an’dan öğrenelim.
D eniz deyince onlar gelir akla. Onlarla süslenmemiş bir sahilde eksiklik vardır. Sadece bir güzelliğin değil, ekolojik yönden de önemli bir unsurun eksikliğidir bu. Çünkü martıların işleri, hemen hemen hiç durmaksızın denizlerin ve karaların yüzünü temizlemektir. Çöplerin bulunduğu yerde onlar görülür. Ama çöpçüye benzer bir halleri yoktur. Nelerin içine dalıp çıkarsa çıksın, her zaman temiz ve her zaman beyazdır martı. Bir görevi yerine getirirken, aynı zamanda bir başka güzelliği sergiler gözlerimizin önünde.
B ugün nasıl bir gün olacak? Yaygın anlayış, bu sorunun cevabını meteoroloji uzmanından bekler. Fakat bu, bir hava raporundan daha fazlasını isteyen ve meteoroloji bültenlerinden daha fazla ratingi hak eden bir sorudur ve herkes için her gün ayrı bir cevabı vardır. Bu soruya hayatın en önemli sorusu da diyebiliriz. Ömürler günlerden yapıldığına göre, günlerimizin içeriği, ömrümüzün içeriği demektir. Şöyle de sorulabilir: Dünkü günümüz nasıl geçti? Bu soruya vereceğimiz cevap, bütün bir hayatın eğilimini yansıtacak ve ciddî bir değişim olmadığı…
Her varlık bir güzelliktir. Ve her güzellik bir çağrıdır. Seyredeni, onun ötesine çeker. *** Sırlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Çevremizde ne varsa, hepsi bu esrarengiz dünyanın bilinmez bir parçasıdır. Ne var ki, bu bilinmezleri bildiğimizi sanırız çoğu zaman.
Bir Ayet Bir Hadis programında yeni döneme önümüzdeki hafta giriyoruz. Program, daha önceki bölümlerde de olduğu gibi, yine Salı günleri https://www.youtube.com/yazarümitşimşek adresindeki kanalımızdan yayınlanacak. Yalnız yayın saatini 15 dakika öncesine çekmiş bulunuyoruz. Bu sebeple, programımız 12 Eylül Salı akşamından itibaren her hafta 20:45’te başlayacak. Yaklaşık olarak yarım saat süren programımızda önce bir âyet-i kerimeyi, arkadan da bir hadis-i şerifi ayrı ayrı inceliyor ve her ikisinden de kendi hayatımıza bazı dersler çıkarm…
Birbirinden çok farklı zamanlarda, farklı şartlar altında ve farklı vesilelerle nazil olan âyetler, (1) dünya hayatının bir imtihandan ibaret olduğu,
Başınızı sokacak bir eviniz ve bir işiniz de yok iken birden bire 100 bin dolarınız olsa ne yapardınız? Bir deney, sonucu ve bizim kendi hayatımızla şaşırtıcı benzerliği:
Ölmemeyi temin etmek suretiyle yaşadığımızı zannederken hayattan neleri kaçırdığımızı ve kendi elimizle kendimizi ne tür mahrumiyetlerin içine attığımızı, ancak yaşama hızımızı düşürmek suretiyle fark edebiliriz.
Birkaç gündür sitemiz yeni bir sima ile huzurunuza çıkıyor. Gerçi daha önceki arayüz de oldukça beğeni toplayan, zengin ve hareketli bir simaya sahipti. Ama bu defa, içerik ve çeşitlilik tamamen aynı kalmakla birlikte, sayfalar ve makaleler dikkati dağıtacak unsurlardan tamamen arındırılmış, gözü okşayan ve yazının fikrine odaklanmayı kolaylaştıran bir sadelik içinde okuyucuyla buluşuyor.