Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İ. Lütfi Çakan Hoca’dan ümmete bir armağan daha

Ü nlü Hadis âlimi Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, ümmet olmanın sorumluluklarını ele alan ve ümmet olma şuurunun maruz kaldığı tehlikelere karşı önemli uyarılar içeren makalelerini “ Ümmet Risalesi ” adını verdiği bir kitapta topladı. Kitabında “Amel-i sahih, Sünnet’e uygun olan ameldir” tesbitine yer veren Prof. Dr. Çakan, “ Yüce Allah Sünnet’in korunmasını ümmete havale etmiştir; Sünnet’in olmadığı yerde ümmet de yoktur ” diyerek, ümmetin fertleri olarak her birimizin Sünnet’i muhafaza konusundaki ağır sorumluluklarımızı hatırlatıyor. Kitap, ümmet olmanın gereklerini on ayrı makale halinde incelerken, ayrıca on makalede de “ümmet hayatının zararlılarına” dikkatleri çekiyor. Yazar, kitabı hazırlama sürecinde kamuoyunun dikkatini üzerine çeken olumsuzlukların başında ise, “Ümmet-i Muhammed’i oluşturan Sünnet-i Muhammed ve onun bilgi ve belgeleri hadis-i şeriflere hiç de dost olmayan, bilimsellikten uzak yaklaşımların ” geldiğini hatırlatıyor ve “ bu oluşum karşısında hatırlatılması gere

NAMAZ SÛRELERİ TEFSİRİ YAYINLANDI

Resim
Namaz Sûreleri Tefsiri, M. Ü. İlâhiyat Fakültesi Vakfına ait Çamlıca Yayınları arasında  çıktı. Ümit Şimşek tarafından telif edilen kitap, Fatiha sûresi ile Kur’ân-ı Kerim’in son on sûresine dair açıklamaları içeriyor. Kitapta, sûrelerin her bir âyeti ayrı ayrı açıklandıktan başka, sûreden çıkarılabilecek belli başlı dersler de yer alıyor. Bu arada, Kur’ân-ı Kerim’i anlamamıza rehberlik edecek bazı temel bilgiler de, yeri geldikçe bahis aralarında okuyucuya sunuluyor. Namaz Sûreleri Tefsiri’nin önsözünde, kitapla ilgili şu bilgilere dikkat çekiliyor: Elinizdeki kitap, gençlerimiz başta olmak üzere, Kur’ân ile içli dışlı bir hayat yaşamak isteyen herkese, bu niyetlerini gerçekleştirmelerinde yardımcı olmak niyetiyle hazırlanmıştır. Bu kitaplarda, özellikle namazlarda sıklıkla okuduğumuz sûre ve âyetleri, sahih bilgilere dayanmak ve mümkün mertebe günümüzle ilgisini kurmak suretiyle, fakat ayrıntıya da boğmadan, derli toplu bir şekilde açıklamaya çalışacağız. Bu arada, genel anlamda Kur’

İlâhiyat öğrencilerinin "biyometrik" metodu

Resim
Facebook’ta bir hadis âliminin yazısı ile ilgili bir paylaşıma yapılan bir yorum, hadisçiler ile ilgili önemli bir gerçeği gözler önüne serdi. Önde gelen hadis âlimlerimizden Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan’ın Nuraniyat’ta yayınlanan “Yorumda Ölçülü Olma İhtiyacı ve Erdemi” başlıklı yazısına, Şeyma Gür Facebook’taki profilinde bağlantı verdi. “Sünnet ve hadis konusunda saçmalayan ‘alimler’ çağında pırıl pırıl, müstakim ve yetkin bir hadis aliminden; İsmail Lütfü Çakan hocadan hadis yorumlamada sapasağlam ölçüler ve usuller” takdimiyle verilen bağlantının altına yorum yapan Emine Eren ise şu tesbiti yaptı: “Okuldayken hadis hocalarının yüzündeki nurdan, sormadan bilirdik hangi bölüm olduğunu…” Hiç uzun uzadıya tarife ihtiyaç bırakmaksızın, hadis ilminin ve hadisçinin Yüce Allah ve Onun Resul-i Ekremi katındaki değerini ortaya koyan bir tesbit… Önemli not: Yukarıdaki tarifte atıfta bulunulan hadisçiler, son zamanlarda kendilerinden sıkça söz ettirmeye başlayan ve kendi Peygamberine dinini

YORUMDA ÖLÇÜLÜ OLMA İHTİYACI VE ERDEMİ

Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan Kur’ân -ı kerim ve Sünnet-i seniyyenin bilgi ve belgeleri olan hadis-i şerifler tümüyle herkesin anlayacağı şekilde tek ve açık anlamlı değildir. Arapça’nın özelliklerine sahip âyet-i kerime ve hadis-i şerifler, çoğu kere yoruma muhtaçtır . Kur’ân-ı Kerim’in  en doğru, özgün ve uygulamalı yorumu sünnet-i seniyyedir . En yetkili ve vazgeçilmez yorumcusu da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ’dir . Buna rağmen sünnetteki yorumun tam olarak anlaşılamadığı ya da algılanamadığı yahut sünnetin açıklık getirmediği konular da bulunabilir. Böylesi konuların  yeni tevillere/yorumlara tâbi tutulması mümkün ve kolay olmadığı için üst düzey bir yetkinlik ister. Aklın kapsama sınırlarını aşan meseleler, ifadeler, işaretler kesin olarak  akıl sınırları içine çekilmek istenirse, işte bu cüretkârlık, yorumda aşırılık ve uzak teviller/yorumlar yapmak ve sonunda da Allah korusun sapmak ve saptırmak noktasına kadar varabilir. CEDEL DÜŞKÜNLÜĞÜ Ayrıca böylesi konuların, bir

Mustafa Sabri Efendi'nin Üstad'a şahitliği

“Hadisçi” ünvanı altında Resulullah’ın hadislerine güveni sarsmak için faaliyet gösterenlerin Bediüzzaman’dan niçin hoşlanmadıklarını şu iki hatıradan anlayabilirsiniz:   Ünlü tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı anlatıyor: Ben hocam [Şeyhülislâm] Mustafa Sabri’den sormuştum: “Bu zâtı [Bediüzzaman’ı] Dârü’l-Hikmet’e niçin aldınız?” dedim. “Çok iyi ilm-i Hadis bilir” demişti.   Hocam Ayan âzâsı ve Konya meb’usu Zeynelabidin Efendi de aynı şekilde Bediüzzaman’ın çok iyi Hadis ilmi bildiğini ifade etmişti.   — Necmeddin Şahiner, Aydınlar Konuşuyor, s. 316 *** İlk yayın tarihi: 25 Ağustos 2016

SINIRSIZ YORUMLARIN AMACI

. PROF. DR. İSMAİL LÜTFİ ÇAKAN   Emr-i bi’l-ma’rûf imiş ihvân-ı İslâm’ın işi, Nehyedermiş bir fenalık görse kardeş kardeşi. Mehmed Âkif Ersoy Ümmeti peygamberinden uzak düşürme çabaları önce dış kaynaklı olarak siyasi alanda hilafet kurumunu sonlandırmakla (3 Mart 1924) ortaya çıkmış ve büyük bir itibar ve itimat kaybına sebep olmuştur. Koskoca ümmet bünyesi, çok parçalı ve uzlaşmaz sosyal yapılar halinde sun’i sınırlar arkasında yaşamaya mahkum edilmiştir.  Bu çok parçalı ve irtibatsız yapı bulunduğu coğrafya itibariyle sahip olduğu ekonomik  imkanlar sebebiyle sürekli ve kolayca işgal edilmekte ve fitne sahnesine dönüştürülmektedir. Merkezi otoriteyi temsil eden ortak bir başın mevcut olmayışı bu olumsuz gelişmeyi oldukça kolaylaştırmaktadır. Sosyolojik olarak ümmet bünyesinin bu parçalı ve sancılı yapısı, ümmet düşmanlarını tatmin etmemiş olmalı ki ümmetin bilgi, bilinç, kültür ve gönül olarak, kendisine kimlik kazandırmış olan Hz. Peygamber ile kültürel ve duygusal ilgisini sıfırla

Çağdaş Mutezile iktidar savaşı veriyor

Yazar Metin Karabaşoğlu, bazı Risalelerdeki istihraçları bahane ederek Bediüzzaman’ı suçlamaya kalkanların ilmîlikten ve iyiniyetten bütünüyle uzak olduklarını ve insanları Bediüzzaman düşmanlığıyla zehirlemek istediklerini söyledi.     TV 111’deki dizi röportajlarının 11’inci bölümünde ebced ve cifir konusunun İslâmî ilimler içindeki yeriyle ilgili olarak bazı önemli tarihî ve temel bilgileri veren Karabaşoğlu, Bediüzzaman’ın hangi risalelerinde ve hangi şartlar altında cifir hesabına başvurduğunu da açıkladı.   Metin Karabaşoğlu’nun konuşmasından bazı satırbaşları şöyle:   Bir eli yağda bir eli balda olarak değil. Kendine veya Risaleye bir paye biçerek değil. Ümitlerin darmadağın olduğu şartlarda küfre karşı direnci ve hizmet-i imaniyede gayreti muhafaza etmek için yazılıyor. Bugün Bediüzzaman’a 1. Şua’daki o istihraçlarından dolayı laf edenler 1935 yılının şartlarında yaşasalardı acaba ne yapacaklardı?   Bu noktada Bediüzzaman’a olan saldırı Ehl-i Sünnet geleneği içerisinde sağlam d

Mehdîlik konusunda ilim konuşuyor

İstanbul Şehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara, mehdîlik ile ilgili olarak kamuoyunda meydana getirilen tereddütleri izale edecek kısa, özlü ve son derece rahat anlaşılır bir ilmî makale kaleme aldı.   Prof. Dr. Büyükkara, bu makalesini, geçtiğimiz günlerde KURAMER tarafından mehdîliği bütünüyle reddetmek üzere düzenlenen bir sempozyuma sundu. Büyükkara’nın kendi Twitter hesabından verdiği bilgiye göre, bu makale, sempozyum programında olmamasına rağmen, Prof. Dr. Ali Bardakoğlu tarafından yazılı müzakere olarak kabul edildi. Makalenin sempozyuma ait kitapta yayınlanıp yayınlanmayacağı henüz bilinmiyor.   Kelâm tarihi ve okulları, İslâm mezhepleri ve çağdaş İslâmî akım ve hareketler üzerindeki çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara’nın makalesinden bazı satırbaşları:   – İkiyüze yakın olduğu bildirilen mehdi haberleri hem sened hem de metin yönleriyle hadis usulcülerimizin tahkikatına maruz kalmış ve neticede sahihi, haseni, zayıfı ve mevzusu bü

Ayasofya'da dönüşü olmayan yola girdik

Ezan okundu mu şeytanlar kaçar; öyle buyuruyor Allah’ın Resulü. Nitekim Ayasofya Camiinde ezan okunuyor diye şeytanın biri Türkiye’ye gelmekten vazgeçmiş. Biz bu şeytanları Ramazan ayında da kudurtmuştuk. Artık Ayasofya Camiini tamamen açarak bütün şeytanları kaçırma vaktidir. Ramazan’daki hatırlatmamızı bir daha hatırlıyor ve hatırlatıyoruz:   Ayasofya konusu artık geri dönülmesi imkânsız bir noktaya geldi. Bu muhteşem İslâm mâbedinin kubbesi altında okunan Kur’ân’ın sadâsı tâ Amerika’larda yankılandı. ABD panikledi, Avrupa’nın şımarık veledi Yunanistan feryada başladı. Hele bir de bu şımarık veledin sahur vaktinde Ayasofya Camiine konsolos gönderip durumu “teftiş” (!) etmeye kalkması yok mu? Başka hiçbir gerekçe olmasa, bu tepkiler, bu Ramazan’da Ayasofya Camiinde yapılan işin ne kadar isabetli olduğunu göstermeye yeterdi. Kur’ân-ı Kerim, “kâfirleri kızdıracak bir yere ayak basan” mü’minlere, Allah tarafından büyük ecirler vaad ediyor (bkz. Tevbe, 9:120). Yine Kur’ân-ı Kerim, Müslüm

İHTİYATA ÇAĞRI

Önde gelen hadis âlimlerimizden Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, son günlerde bazı çevrelerce tartışma konusu yapılan fiten ve melâhim hadisleri hakkında sağlıklı bir değerlendirme yapmak için gerekli olan şartları açıkladı.   Konuyla ilgili olarak kaleme aldığı yazısında, Prof. Dr. Çakan, özetle şu tesbitleri yaptı:   – İstikbaldeki fitnelerden bahseden hadisler Kütüb-ü Sitte’nin altı kitabından beş tanesinde yer alıyor.   – Bu tür haberlerin sahih olanları da, zayıf olanları da var. Bunların tahkik mercii ise hadis kitaplarıdır.   – “Olaylar olduktan sonra onu Peygambere söylettiler” demenin insafla ilgisi yok.   – İstikbale ait haberleri İslâm âlimleri ihtiyatla karşılamışlardır. Ancak bir fiten hadisi hakkındaki menfi sonucu bütün fiten hadislerine teşmil etmek doğru olmaz. Ayrıca, ihtilâflı bir hadis hakkında bir başkası makul değerlendirmeler yapmış olabilir.   – Neticesi önceden tayin edilen bir araştırmanın ilmî objektiflikten ziyade, belli bir düşünceyi veya grubu desteklemek ya

Huzurdan tard olunmanın Sezer'cesi

Tarık Akan’ın cenaze törenine katılan eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in cenaze namazı başlamadan camii terk etmesi, daha önceki benzer bir haberi hatırlattı: Köktenlaikliğiyle ünlü eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, bir arkadaşının cenaze namazını kılmaksızın cenaze merasimini seyirci olarak izledi. Ahmet Necdet Sezer, eşi Semra Sezer ile birlikte, Yargıtay’dan arkadaşı olduğu bildirilen Burhan Özdural’ın Kocatepe Camiindeki cenaze törenine katıldı. Ancak Sezer’in cenaze namazına iştirak etmeyerek eşine “Namaza gerek yok, biz şurada bekleyelim” dediğine ve merasimi “sâmiîn” arasından izlediğine dair haberler medyada yer aldı. Ancak hemen belirtelim, bu haberler gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Gerçi biz Müslümanların Yahudi ve Hıristiyanlara benzememek hususunda birtakım hassasiyetlere sahip olduğumuz gibi, köktenlaiklerin de Müslümanlara benzememek hususunda bazı hassasiyetlere sahip olduğu öteden beri biliniyor. Cumhurbaşkanlığı köşkünde iftar davetlerine son vermek, Ramaza

Hadis hakkında sözün doğrusu

Hadis konusunda gelişigüzel ileri sürülen iddialar yüzünden kafaları karışmış olanlara müjde: Zihinlerinizdeki tereddütleri giderecek bir kitap yayınlandı. Ülkemizin önde gelen hadis âlimlerinden Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan tarafından kaleme alınan “Hadis-Sünnet Üzerine Tartışmalar ve Değerlendirmeler” adlı kitap, çenesi ilminden birkaç fersah ötede koşan akademisyen görünümlü medyatik figürlerin yol açtığı tereddütleri gidererek okuyucuyu doğru ve sağlam bilgiyle donatıyor. Kitabın Giriş bölümü, “Hadislerin Doğru Anlaşılmasında ve Yorumlanmasında Takip Edilecek Yöntem” başlığını taşıyor ve okuyucuya, son derece açık ve yalın ifadelerle, hadis konusunda yapılan gelişigüzel yorumları değerlendirmesini sağlayacak ölçüler veriyor. İlerleyen bölümlerde ise, zamanımızda bir kısım çevrelerin dillerine doladığı hadis-i şeriflerle ilgili tereddütleri giderecek bilgiler yer alıyor. Bu bilgiler, pek çok kimsenin zihninde beliren soru işaretlerinin tümünü birkaç sayfa içinde söküp atıyor. Kita

"Hizmet"e özel "Paralel Hizmet Rehberi"

Resim
  İçindekiler 1. Risale-i Nur’dan kavram aşırma yöntemleri 2. Aşırılan kavramların dejenere edilme aşamaları 3. Manevî değerlerin maddî değerlere dönüştürülmesi 4. Himmet toplama yol ve yöntemleri 5. Her seviyede paralel örgüt kurma yöntemleri 6. Teknik takip türleri Ofis dinleme Yatak odası izleme Mizansen hazırlama 7. Post-production işlemleri Kaset montajlama Etkili şantaj yöntemleri Devlet sırlarını düşman ülkelere pazarlama Hakim kiralama 8. Kutsal değerlerin kullanım yöntemleri Gayb kaynaklı haber üretme teknikleri Peygamber çağırma seansları Peygamber indirmeye yarayışlı ortam ve araç (spor salonu, kamyon, v.b.) belirleme, temin etme ve kullanım usulleri Lânet okuma teknikleri Tam boy görmek için resmin üzerini tıklayınız. ** [İlk olarak yayınlandığı tarih: 26 Eylül 2014]

Mahkeme-i Kübrâ'ya dilekçe

Ey göklerin, yerin ve içindekilerin Rabbi olan Allahım! Ezelden ebede her türlü hamd yalnızca Sana mahsustur. Biz de bütün varlık âleminin hamd ü senâlarıyla Sana hamd ediyor, Seni övüyor ve Senin âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâma salât ve selâm ediyoruz. Ey Ahkemü’l-Hâkimîn! Maruz kaldığımız ve tafsilâtı bütün incelikleriyle Senin ilminde mahfuz olan bütün haksızlıkları Sana şikâyet ediyoruz. Hâlık nezdinde hiçbir ayrıntısını saklayamayacakları zulümlerini mahlûkatın nazarından saklamak için Senin kullarının en temel haklarını çiğnemekte beis görmeyenleri ve yardımcılarını Sana şikâyet ediyoruz. Yalancıları, müfterileri, emanete hıyanet edenleri, hayra mâni olanları, nifakla iş görenleri, düşmanlıkta ileri gidenleri Sana şikâyet ediyoruz. Ey en küçük bir hakkı en büyük hukuklar gibi dikkate alan, ciddiyetle ve ehemmiyetle hesabını gören ve karıncanın hakkını Süleyman’da bırakmayan Âlemlerin Rabbi! Bizim Hâkimimiz de, Şahidimiz de Sensin. Eğer

Mollanın azmi

Prof. Dr. Hayreddin Karaman, ilk talebelik yıllarında kendisiyle aynı hocadan ders alan Molla Osman isimli yaşlı bir zat ile ilgili olarak şu hatırayı anlatıyor: Bu Molla Osman yıllardır ders okumasına rağmen bir türlü anlama ve öğrenme başarısını gösteremiyordu. Beni çok sever, takdir ederdi. Birçok defa tekrarlanan derslere katılmış, amacına ulaşamamıştı. Birgün bana kendisini teşvik eden bir hikâye anlattı: Ona benzer bir molla, başarıdan ümidini keserek medreseyi terk etmiş ve köyünün yolunu tutmuş. Yolda giderken susamış, su içmek için bir kuyunun başına gelmiş. Kuyunun başında yuvarlak bir taş varmış. Su kova ve iple çekilirmiş. İp taşa sürtüne sürtüne, yıllar içinde birkaç oyuk meydana getirmiş. Mollanın gözü bu oyuklara kaymış ve düşünmeye başlamış: “Hep aynı yerden gidip gelen bir ip, zaman içinde bir taşı bile oyabiliyor. Benim kafam taştan daha katı olmadığına göre, ben de ısrar edersem bu dersi anlayabilirim, bu ders de benim kafama girer.” Böyle düşünerek derhal geri dönme

Alacakaranlık kuşağı

Resim
Bir tarafta gündüz, bir tarafta gece. İkisinin arasında, aydınlık ile karanlığın birbirine karıştığı alacakaranlık bölge. Güneşe bakan tarafta atmosfer ışığı yayarak gezegenin bütün güzelliklerini gözler önüne seriyor; geceye ise bir sükûn ve sükûnet hakim. Bu resimde dar bir şerit halinde görülen alacakaranlık bölgede de, güneş ışığı, yeryüzünde kızıl yansımalara yol açıyor ve bu durum, her akşam vakti gezegenimizin üzerinden seyredilen o muhteşem gurup manzaralarını ortaya çıkarıyor. Dönen Dünya üzerinde sürekli olarak bu hat yer değiştiriyor ve gezegenimizin şirin yüzü üzerinde, Kur’ân’ın tasvirleri apaçık okunuyor: O, gecenin örtüsünü, onu peşi sıra kovalamakta olan gündüzün üstüne atar.  (A’râf Sûresi, 7:54.) Görmedin mi: Allah geceyi gündüze, gündüzü geceye katar. O Güneşi ve Ayı emrine boyun eğdirmiştir; hepsi de belirlenmiş bir vakte kadar akıp gider. Sizin yaptıklarınızdan da Allah hiç şüphesiz haberdardır.  (Lokman Sûresi, 31:29.) Gece de onlar için bir âyettir. Gündüzü ondan

Bu televizyon şovcusunu kim kullanıyor?

Resim
İçinde bulunduğumuz ortamın karışıklığından istifade etmeye çalışan bir cemaat, kendi haricindeki Müslümanlara duyduğu derin kin ve nefreti birtakım popüler kişilerin ağzından etrafa yaymak için bazı fırsatları değerlendirmeye başlamış bulunuyor. Rahmetli Enver Ören’in sağlığında da zaman zaman bunlar bir fırsatı bulup yine sağa sola sataşırlar, ancak kulakları çekilince yarım ağızla ve kaypak sözlerle özür diler gibi yapıp siniverirlerdi. Şimdi kulak çekecek kimsenin olmamasından istifade ile etrafa daha serbest şekilde saldırıyorlar. Ancak bu defa da karşılık olarak kendi marifetlerinin ortaya dökülmesi riskine karşı – ki bu konuda ağızlarını yakan birtakım tecrübeler yaşandı – bir kısım popüler isimleri kendileri yerine öne sürerek, olup bitenleri kenardan seyretmeyi daha güvenli buluyorlar. Bu tür sataşmaların son bir örneğini en son maddeye bırakarak, söz konusu cemaat hakkında bazı gerçekleri tek tek hatırlamaya çalışalım: Müslümana zındık muamelesi 1. Bu cemaatin kin ve nefretin